“AKTİF SİYASETİ BIRAKIYORUM.?”

Kim diyor bunu?.. Edirne cezaevinde 7 yıldır tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş diyor.. HDP eski Genel Başkanı.. Bilindiği gibi; seçim sürecinde, 7/24 propaganda faaliyeti yürüten önemli bir siyasi aktör oldu… Sosyal medya kulvarında, eşi-benzeri görülmeyen bir aktiflik gösterdi…

Ne Pervin Buldan, ne Mithat Sancar ne de bir başka HDP’li yönetici, onun kadar uğraş vermedi?.. Hatta sorgulandı, bir tutuklu, bir mahkum, cezaevinden nasıl oluyor da bu kadar bariz ve süreklilik arz edici, aktif siyaset ve propaganda yapabilir diye?!..

***

Neyse; gelelim “Aktif siyaseti bırakıyorum” söylemine!.. Demirtaş neden, böyle bir çıkış yaptı?!.. Hiç kuşkusuz ki, “seçim yenilgisi alan, başarılı olamayan siyasetçinin” normalde yapması gerekeni yapıyor.. Çünkü, bu seçimin en çok kaybedeni, HDP oldu!…

Hem sahada, hem seçmende hem de üstlendiği davanın siyasi ilkeleri açısından, kayıpları çok. Onun için de, lider konumundaki siyasi aktörlerin “hesap vermesi gerekir.” Ki o hesap da, bulunduğu koltuktan, üstlendiği yetki ve görevden, çekilmesidir.. Ancak, Demirtaş’ın konumu, bulunduğu yer ve partinin özelindeki bağlantılar; durumu normalden çıkarıyor..

***

Demirtaş’ın bu söyleminin ne anlama geldiğine gelince?.. Çok ama çok zıtlar hanesini içeren, pencereler ve paradigmalar vaki olsa da, ben üç maddeyle detaylandırmak istiyorum..  HDP siyasetinin nerden, nereye gelinip, nasıl bir evrilmenin içerisine girdiğini asıl sorumluları belirleyerek, sorgulamak gerekir..

***

BİR… HDP siyasi kimliğiyle ne Türkiyeleşebildi, ne de Kürtleşebildi ve ne de Kürt siyasi hareketinin odak merkezinde özde olabildi ve ne de sağladığı gücün, kazanımlar elde etme adına, pazarlama yapabildi?.. Daha açık ifadeyle; Türk soluna biat eden, Kandil’in gölgesinde kalan, söylem ve eylemleri doğrultusunda, kendini ucuza konumlandırdı.. Özüne ve gücüne değil, sözlere meyil etmenin; faturasıdır önüne konulan.  Onu ödemesi gerekiyor?

***

İKİ…Silah ve siyaset aynı kulvarda yürümez gerçeğini ilke edinmedi..  Ya silah, ya da siyaset demedi.. Eğer ki siyaset üretiliyorsa; o zaman silahlı unsurun vesayetine son verilmesi gerektiğini haykırmadı.. HDP burada safını belirlemediği gibi, siyasi aktörleri de zafiyet gösterdi. Vesayete karşı ayrılan ya da farklı kulvarda siyasete girenler dahi; “ne tepkisel, ne de eleştirel duruş takınmadı..” Vebali ağır olan bu duruşun bedeli olmalı?..

***

ÜÇ…Bu seçimde, Kandil kendi hedefleri ve CHP ile kurduğu pazarlığın rotasında, HDP’ye siyasi rota çizdirdi. Ki burada en büyük desteği veren, yol açan da Demirtaş oldu.. Hiç bir kazanımı olmayan, ne masada, ne masa dışında, ne sözlü, ne yazılı hiçbir taahhüdü gerçekleştirmeden;  “Erdoğan düşmanlığı üzerinden” Millet ittifakına teslim olmanın hesabını vermesi isteniliyor?

***

Önceki yazılarımda, Melikahmet’teki İzzet ustanın bir beyanına yer vermiştim?!.. “Nedir bu hal?.. Kürtler niye celladına aşık olmuş şekilde, CHP’nin safına girmiş. İnkarı ve asimilasyonu, Kürtler’e dayatan CHP zihniyeti ve siyaseti değil mi?.. Kendi evlatlarımızı yiyip, bunlara nasıl yem ediyoruz.” Ki, gün yüzüne çıktı, “Kürtlerin nasıl da yem edildiği?”..

***

Vaki mi, Diyarbakır’da Kılıçdaroğlu’na yüzde 72 destek çıkması.. Ve 21 yıl aradan sonra, CHP’nin Diyarbakır’da bir milletvekili çıkarması?.. Ama kuyruğuna takıldığı CHP son virajda kimi nasıl sattığı, Ümit Özdağ’la kurduğu “ıslak imzalı, 7 maddelik ittifakla” ortaya çıktı.. Netice itibariyle, Kürtler hem Kandil’e, hem de HDP’ye ve tabi ki Demirtaş’ın siyasi tavrına, seçimde ortaya konulan stratejilere tepkili, öfkeli ve hesap verilmesi gerektiğini, haykırıyor… Yani özeleştiri verilmesini istiyor..

***

Neden kendi adayını çıkarmadın, neden CHP’nin kuyruğu oldun.. Neden Kürtlerle alakalı devrim niteliğinde bir çok adımlar atan Erdoğan’a düşman kesildin?. Neden Kürtlerin talepleri ve beklentilerine odaklı değil de, isimler üzerinde kavgacı siyaseti benimsedin?… Neden illerde milletvekili listelerinde tabanın fikrine, düşüncesine ve yereline odaklı hareket etmedin… Neden, seçmeni “çantada keklik gören” felsefeyi benimsedin..

***

Ve en büyük handikap ise; “Parti içerisinde demokrasi işleyişinin, olmaması.?” Yani;“Vebaliniz büyük, gelin hesap verin, kaçmakla bu iş olmaz?” diye haykırıyor HDP seçmeni… Demirtaş’ın “aktif siyaseti bırakıyorum” demesi işte bu tansiyonun yüksek dozajını gördüğü için; “erken hamle yaptı, okları başka yöne çevirdi” yorumları boşuna değil?

***

Bakalım, önümüzdeki zaman dilimi içerisinde HDP’in kongresinde, nasıl bir yönetim anlayışı ve stratejiler belirlenecek?.. Tabi, Emek ve Özgürlük ittifakının da, sadece CHP’ye verilen ucuz, beleş destek gibi, her şey kağıt üzerinde kaldığı gerçeğini de, sorgulamak gerekir.. Artılar ve eksiler açısından.. Nasıl ki, CHP “beleş vekiller” verdi, HDP de ittifak bloğuna aynı peşkeşi yaptı.. Yüzde 0,1 dahi oyu olmayana vekil verildi…

***

 

TEMEL AMCA’DAN BİR FIKRA…

Tabi bu Temel amca öyle bildiğimiz, aşina olduğumuz Karadenizli Temel amca değil.. Bu Temel Amca, köken olarak Sivas’lı.. Ama doğma büyüme, Maraşlı…İşte bu fıkra, işte bu Temel amcadan türemektedir..

***

Seçim sonuçlarıyla alakalı, değerlendirmesinde; Yeniden Refah Partisinin Genel Başkanı Fatih Erbakan’ı rakip olduğu için; “Babasının davasına ve partisine ihanet etmekle” suçlamış.. Ve suçlamasında, Erdoğan’ın da müdahil olduğunu söylüyor…

***

Evet, fıkranın kısaca özeti bu!… Mevzuda bir hezeyan mı var, yoksa sıralanmış bir dizi, soru ikmalinin önüne konulmuş faturaları mı var?.. Neyse, bir kaç kelam edelim.. Bakalım; Fatih Erbakan’ın yaptığı çıkış, Temel Amca’da ne tür etki yapmıştır?..

***

Bence, etekleri tutuşmuş, dört bir tarafını, hatta mutfakta bile onu saran, korku dağları oluşmuş.. Bence, “ne milli görüş, ne Erbakan mirası ve ne de muhafazakarlık bıraktın partide isyan ateşinin kayırmaya başlandığını gördüğü için…”

***

Bence, Kılıçdaroğlu’na verdiği “biat edici” halin, tabandan yükselen tepkinin artık saklanamaz hale geldiğini gördüğü için… Bence, makamın da, makam aracının da artık altından alınacağını, kendisinin de bir proje adamı olduğunun farkına varıldığını anladığı için…

***

Yoksa, denilmez mi ey Temel amca?.. Mevzu neden, Fatih Erbakan’a geldi?.. Neden “Babasına ihanetle” suçlanır oldu?.. Sen, Millet ittifakında yer aldın, o da Cumhur ittifakında.. Seçmen de; “Cumhur’a evet dedi, Millet ittifakına da hayır” dedi..

***

Bir taraf kazandı, bir taraf kaybetti.. Sen kaybedilen taraftasın, Fatih kazananlar tarafında.. İş bu kadar basit.. Kaldı ki, işgal ettiğin koltuğun davasına “kilit vuran, pranga atan, onu kodese sokmaya çalışan, iktidardan indiren” anlayışla; saf tutan sensin!…

***

“Milli Görüşün” temel ilkelerini alabora eden sensin.. Erbakan’ın en büyük hayali olan, Ayasofya’nın cami olarak açılmasını istemeyen, CHP.. LGBT’lilere her türlü müsamaha gösterip vize veren de, senin bulunduğun blok..

***

Yani, “celladına aşık misali” muhafazakar sağdan, radikal sol anlayışın trenine binen, yine sen!.. Sen Erbakan’ın davasına ihanet etmiyorsun da, muhafazakar sağdan, merkez sağa kayan, Fatih Erbakan döneklik yapıp, ihanet etmiş oluyor, öyle mi?..

***

İlk seçimde, aldığı yüzde 3’lük oyun bi temeline inip, irdele!.. O zaman görürsün; “kim ihanet etmiş, kim ihanet etmemiş?”.. Ben Erdoğan’ın, Erbakan’ın hayallerim diyerek söz ettiği ilkleri ikmal etmesine girmiyorum, onları sıralamıyorum bile!..

***

Neyse!.. İngilizlere damat olduğunu unuttuk.. Evet ya, Saadet Partisi’nin başına, nasıl geldin, kim getirip sizi o koltuğa oturttu?!.. Altınıza da, mercedes marka otomobil çekti!..  İzahı var mı, bunların?..

***

 

NE DERSİNİZ?..

Mehmet Emin Ekmen şöyle konuşmuş… “CHP’ye minimum dört puan getirdik.?” Baz olarak, 2018’deki seçim sonuçlarını göstermiş.. 2018’deki oy; yüzde 22.65.. Şimdi 25.35.. Aradaki fark; yüzde 3.3…Eee; yüzde 4 nerde?.. Yani; Gelecek, Saadet ve DP’nin zerre-i miskal sandığa yansımış bir oyu yok mu?.. Ne dersiniz?…

***

NEYMİŞ..

Demek ki, “millet ittifakı” sadece ve sadece “seçim ittifakından” ibaret imiş?.. Kim diyor, ittifakın ikinci büyük ortağı İyi Partili Bahadır Erdem.. Kemal bey ne diyor; “misafirlerimiz partilerine dönebilirler?”.. Görünen o ki, Millet ittifakından daha çok “ince hesaplar su yüzüne çıkacaktır?”…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Özünü yaşamayan karakterin, sözünde “kıymeti harbiye” aranmaz…