Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

AHLAKSIZLIĞI MEŞRULAŞTIRMA!

Kafa nato olunca; "ifşa ve meşrulaştırma" doğal olarak, bir görülüyor… Ama olmaması gerekir!.. Çünkü, ifşa "gizli bir şeyi açığa vurmak, açıklamak, yaymak.." Meşru ise, "doğru, haklı, yasal" olanı bildirmek!.. Şimdi!.. Şu Esra Erol'un programında yaşananları irdeliyorum; aynen de böylesi bir "girdap" karşıma çıkıyor..

***

Programda, bir kadın ve bir de erkek var.. Sözde "evlilermiş?".. Sözde bir de "çocukları" varmış.. Mevzuları da; "bu çocuk kimden" tartışması!?… Büyük bir ahlaksızlık, kepazelik, rezillik, şuursuzluk, pervasızlık, terbiyesizliğin "alayını" ortaya koyan iğrençliği "tescil" eden bir hadise!!! Ancak program esnasında vücut bulan haller ise "meselenin" iğrençliğine katbekat iğrençlik ekliyor..

***

Tartışma alevlenirken, bir anda "DNA" testi sonucu, ortaya çıkıyor… Ne hikmetse, "Yargının" tespit etmesi gereken, bir sonuç "ticari amaçlı" programda tespit edilerek, açıklanıyor.. Program esnasında bu rapor elde edilerek "ifşa" ediliyor!.. O esnaya kadar, DNA sonucuyla alakalı bir tartışma yok.. Rapor açıklanıyor.. Ve "o çocuk" başka bir adamdan..  Yani "zina sonucu olan bir çocuk” ifşa ediliyor..

***

Programdaki görüntü; erkek başı eğik bir rolde, aldatılmışlığı "yüzüne" vurulmuş, ama bıyık altı gülen bir rezillikte!.. Peki, ya "zina" yapan ve "çocuğu" başka bir erkekten olan kadının hal-i durumu nedir?..

O ne!.. Kocasını aldatan kadın "zil takmış" oynuyor.. Sevinç çığlıkları atıyor.. Öyle böyle değil, zıplıyor stüdyoda!.. Ohhh oohhh.. "Çocuk eşimden" değil, "sevgilimden" diye, nara atıyor.. Bir keyif, bir keyif.. Yani, baştan aşağı; ahlaksızlık akıyor!!..

***

Reyting tavanda.. Program devam ediyor.. Ne programın sunucusu, ne de programın müdavim uzmanlarından, "tek" bir ses yok.. Ver gazı" misali.. Bu nasıl bir rezillik, diye tepki koyan da yok!… Olmadığı gibi, meşrulaştıran ve masum gösterilen, "ne olmuş" olabilirlik koduyla tavır takınıyorlar… "Kadının ihaneti ve zinası"  meşrulaştırılıyor…

***

Eee, aile değerlerine dinamit koyan böylesi bir programların kendince "ifşanın artık bir "meşru" zemine oturtulması bugüne özgü değil.. Yıllardır vaki.. Ki artık böyle programlar, yüksek bir mahirlik içeriyor.. Bir dönem "yayından" kaldırıldıysa da; arz taleple yeniden yayındalar...

***

Evet, "ifşa" olan iğrençlikten beter bir stratejiyle; "zina, eşlerin aldatılması" böylece meşru kimlik kazanıyor… Masum bir hadise!?.. İşte bu rezilce, tutum bir süredir gerek sosyal medyada, gerekse muhafazakar, müttediyen ve İslami kesimden bir hayli tepki gördü.. Öyle ya sol seküler kesimden tepki alacak değil yal..

***

Her zaman olduğu gibi aile kurumunu dinamitleyen, böylesi "reyting" uğruna her türlü ahlaksızlığı "meşrulaştırıp", masum bir hadise olarak, sunulmasına "fransız" kalınıyor.. Üç maymunu oynuyorlar.. Görmedim, duymadım, bilmiyorum!?.. Neyse, yazıyı kaleme alırken, RTÜK'ten haber geldi "programa parasal ceza" verildi?. Peki, çözüm mü; değil?.. Yıllardır aynı işlem.. Değişen bir şey var mı yok?..

***

Özü itibariyle!.. "ifşa" olan bu vakıa ve "meşru" zemine taşıyan, "reyting", ahlaksızlığına göz yumma hali, ciddi bir sorgulama gerektiriyor.. O da şu… Aile kurumu ne hallere geldi?. Eşlerin, çiftlerin, evliliklerin "sadakati, saygıyı, sevgiyi" kutsal değerleri tar-u mar eden, "seküler" yaşamın, rezilliğine "kafa" yormamız gerekir!..

***

Zinanın, fuhuşun, ahlaksızlığın "toplumsal dejenerasyonu" nasıl körüklediğini, ürkütücü bir boyutla; "evlilik" müessesesini lağvederek, anlamsızlaştırdığını, derinden derine sorgulamalıyız!… Özellikle de, şu "aile ve evlilik" mahremiyetini "dinamitleyen" İstanbul Sözleşmesini ona dair mevzuatı, "gözden" geçirmeliyiz!..

***

Ve en önemlisi de!.. Bireyler olarak bizler; değerlerine, kutsallarına, genel ahlak ilkelerine, namus denilen yüksek kavrama, aile kurumuna, din ve inanç, iman gözüyle görüp, sahip çıkmalıyız..

***

Batılın, batının, seküler yaşamı bizlere "kanıksamaya" yönelik, "toplumu" değerlerinden "uzaklaştıran" maddi ve manevi odaklı suikastlara, zinaları güldürüp masum gösteren, ahlaki katleden zihniyetlere de, demokratik çerçevede "bireyler" olarak, tepki koymalıyız!..

***

Sonuç itibariyle Esra Erol'a nasihatim şu!… "İfşa" ile "meşrulaştırmayı" bir konuda; "bütünleştirme?".. "Bir etme".. "Zinayı, kepazeliği, çocuğun başka birinden olduğunu" ortaya çıkarman, günümüz açısından, habercilik!.. Ama, bu "kepazeliği" zil takıp oynatmakla, masumiyet karinesi içerisinde tutarak, meşru göstermek!.. Yaşanan ve yaşatılan, "ahlaksızlıklara" yeni ahlaksızlıkların "eklenmesinden" öte bir hizmeti ve haberciliği olmaz!.. Nokta…

***

 

CÜBBELİ'NİN YAN KOMŞUSU!..

Şu Sakarya'daki "şeyh" bozuntusu vardı ya!.. Bilmem ne tarikatının, başı!.. İşte o şarlatan, tıpkı cübbeli gibi "rezilliğine, iğrençliğine, ahlak yoksunluğuna, pervasızlığına ve şuursuzluğuna" kılıf bulmaya çalışıyor…

***

Öyle ya, Cübbeli ne diyordu?.. Güneydoğu'da "selefi dernekleri silahlanıyor, savaş çıkaracaklar, ülkeyi kan gölüne çevirecekler ey devlet neredesiniz, kapatın buraları, yok edin bunları" diyerek, nara atıyordu.. Gaye, 28 Şubat'ı hortlatmak.. Sonra, yalanın balonu patlayınca, kıvır da kıvır!..

***

Neyse!.. Cübbelinin kıvırması, azıcık tolerans kaldırır.. Ama şu, "tacizci, cezaevinde olan sahte Şeyh’in" müritlerine, medyaya gönderdiği mektuptaki "kıvırmaları" denir ya, "her yönüyle çakallık?"..

***

Neymiş!.. "Kızlarını bize teklif etmişler.. Bizim de "yaşı 18'e geldiğinde belki olur" demişliğimiz olmuştur. Ne yazık ki, İstanbul Sözleşmesindeki beyan esas alınarak, bu durum zuhur etmiştir?"..

***

Yok daha neler!… Bakar mısınız, kıvırmaya, dansözlüğe, "çakkal" aklına!.. Kendine göre "suçlu" ikmale getirip, "suçu ona atan", bir akıl sahibi!.. Güya  İstanbul sözleşmesine "karşı çıkanları" yanına alacakmış?.. Kendisine, kalkan yapacakmış!..

***

Yapılması gereken şu!.. İstanbul Sözleşmesini "savunan da, karşı çıkan da" tek bir ağızdan; "bu rezilliğin, çirkefliğin, sahteciliğin, yüzsüzlüğün" savunulur hiç bir yanı olmadığı gibi, mazeretinin de olmayacağını yüzüne haykırmaları gerekir!.. Hadi oradan seni gidi, "onun bunun" adamı demeliler!?…

***

HDP'Yİ ANLAYABİLMEK!…

Zor!… Bilinmez denklem gibi.. Kürt partisi mi, Türk partisi mi, Türkiye partisi mi?… Meçhul.. Ve hep, "siyasi polemiklerin, krizlerin, tartışmaların, toplum, yargı gibi noktaların da; "odak" noktası olarak, alevlendiren!..

***

Mesela şu son, işgalci Ermenistan'ın, Azerbaycan'a yönelik saldırısına karşı takınılan tavır!..

Şöyle ki.. Halkın reyleri meclise giden bir parti ve parlamenterleri!.. O mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisi… Yani, Türkiye'nin parlamentosu!

***

Vahim durum şu ki!.. Türkiye adına bu mecliste "ortak bir bildiri" kaleme alınıp, yayınlandığında, HDP'nin imzası yok!.. Ki, Ermenistan'ın saldırgan tutumunu kınayan son bildiride de, yine HDP'nin imzası yok… CHP var, Ak Parti var, İyi Parti var, MHP var.. Ama, HDP yok!… Gel de buna bir anlam ver.. Ya da anlayabil.. Zor..

***

Galiba partinin kuruluş değerlerinin "sürekli" arıza-i durumda kalması, çözümsüzlük "girdabında" bulunmasının tek nedeni, "siyasal iktidarlara" karşı alerjisi, ya da Türkiyeli olabilmek değil.. Sıkıntı, davul-tokmak hesabı!…

***

ANLAMSIZ BİR MEVZU!..

Şu Kim Kardashian.. Her ne ise!.. Amerikalı.. Ama Ermeni asıllı… Ermenistan'a dair "destek", Türkiye'ye karşı da "tepki" ifadeli attığı mesajlar, "ülkemizde ne kadar da" kıymete değer şekilde tartışılıyor… Yok şöyle yok böyle!.. Ha bir de, işin içerisine "cinsellikte" eklenmiş.. İyi hoş ta, "Kardashian" zaten "cinselliğini" sergileyerek para kazanıyor.. Ve yine, Ermeni..

***

Ondan neyi beklersiniz!.. Kapanmasını mı?. Tövbe edip, Müslüman olmasını mı?.. Ne de anlamsız bir mevzu.. Bizi de; magazin alana çektiniz ya!?. Alacağınız olsun..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Soydaşınla, dindaşınla değilsen, nerde olduğun anlamsız!…


Bu Makale 1312 kere okunmuştur.