BAŞKAN ŞERİF AYDIN'A TAVSİYELERİMİZ VAR..

Görevlendirme..

Kongre seçimi..

İki gelişmeden önce, şöyle bir yazı kaleme almıştım..

"Kim il başkanı olacaktan" öte, "nasıl bir il başkanı olmalı" diye sorgulama yapmıştım..

Bir düzine "maddeler de" sıralamıştım..

AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığı görevine gelen, seçilen veya atanan her kişi için; genel kanı "gelen gideni" aratır olmuştur..

Salt bugün değil, 2002'den buyana!..

Bugün hala AK Parti cephesinde konuşulan en büyük ana etken "geçmişte alınan" oy oranları…

Bugün alınan oy oranları ile geçmişte alınan oy oranları arasındaki; "uçurum farkı" dikkate alan var mı?..

Ya da bilen var mı?..

Dün niye böyleydi, bugün niye düşüş sorgulandı mı?

Bakınız, o gün, PKK terörünün baskısı vardı..

Yerel yönetimler, HDP ve akımının elinde bulunuyordu..

Köye, kırsala gidilmiyordu..

Özgür bir siyaset faaliyeti güdülmüyordu..

Bu minvalde hayli yakınılıyordu?..

***

Kırsaldaki seçimde, "oylar tek kişi tarafından" atılıp, mühürleniyordu…

Ne soran, ne sorduran vardı?..

Sandık başkanı ve üyeler dahil; PKK'nın kontrolünde diye feveran ediliyordu..

Yani, AK Parti genelde iktidar, yerelde muhalefetti?.

Seçilen vekil, sayısal ve görüntü, seçmen sayısındaki artış, vekil sayısının bir fazlaya çıkması..

Hepsi, AK Parti gönüldaşlarının, beyan ettiği gibi; "hep cepten yiyerek bugünlere" geldik?

Kısacası, Başkan Erdoğan'ın "sırtından geçiniyoruz" denildi?

Sahada, seçilen de, atanan da, görevlendirilen de..

Vekiller ve il yönetimi teşkilatları dahil…

Ne Erdoğan'ın "siyasi fikriyatını, ne dünya görüşünü, ne de temel hedeflerini…" 

Ve ne de, AK Parti misyonunu ve gayelerini; "sahada" anlatamadı, anlatabilmiş de değildir?..

Hep, imtina edildi…

Konuşursam ne olurum "vesayetine" boyun eğdi?...

Özgüvenden yoksun..

Siyasi dava değerlerinden, kayıp!..

Konuşan, dillendiren, halka, sokağa, vatandaşa "yansıtma" alanında, ne partinin, ne de muhalefetin yıkıcı halini anlatmada mahir olunamadı..

Ya da olmaya niyet edilmedi…

***

Varsa yoksa; "iktidarın" nimetine, rantına, şahsi menfaatine odaklı, maddiyat oldu…

Çıkar, öne çıkarıldı…

"Kısır ve dar" bir ölçekte, "yerimi koruyayım, küçük olsun benim olsun" ahlakıyla, siyaset yapıldı?..

Maneviyat yerle yeksan..

En vahimi de, "tepeden bakan, hor gören, burnundan kıl aldırmayan", paranın ve iktidarın gücüyle "karakter sarhoşu" olundu..

Gönülleri yapan değil, yıkanlar kervanında başı çekenler oldular..

"Abilerin.. Siyasi abilerin.. Hacı Abilerin.." iki dudağı arasında çıkan sözcükle, "ceket ilikleyen" kukla ve piyonların, kulvar kulvar "işgalleriyle" siyaset icra edilmeye çalışıldı hep!?..

Milletvekili listeleri de..

İl ve ilçe teşkilatlarının, belirlenmesi de; "kapalı kapıların" entegrasyonuyla kimlik buldu?!!..

Şu; kayyum dönemi!…

İki dönemdir, belediyeler ekseriyetiyle "kayyımların" elinde..

En sıradan bir ifadeyle..

Hem merkezi hükümetsin..

Hem de, yerelde hükümetsin..

Ne terörün varlığı var?.

Ne de, sahada herhangi bir hakimiyeti..

Huzur, güven, istikrar var!!..

Ve beri yanda, "oluk gibi" akıtılan milyarlarca lira, yatırım endeksli, imkanlar var!…

Yani, "maddi yönden", görülmeyen, hayal bile edilmeyecek kadar; Güneydoğu'ya hükümet aktarıyor?!..

Ki, Diyarbakır..

Kadim kent, peygamberlerin, sahabelerin, evliyaların diyarı olma şiarıyla; "görmediklerini" gördü…

Peki, tüm buna rağmen; "gönüllere" inilebildi mi?.

İnsanların yüzüne gülündü mü?..

Kısacası, oy noktasında bir geri dönüşü oldu mu?..

Hayır..

***

Hendek, barikat terörünü..

HDP'nin kendini şiddet sarmalından çıkaramayışını..

Ve buna dair, evinden, barkından edilen milyonlarca insanın; "gönül kırıklığını?"

İşte bu tüm fırsatlara rağmen..

Elde oluşan imkanlara rağmen…

Bölge siyasetinde, AK Partinin değil "abilerin" politikası, benimsendiği için, alınan sonuçlar, yine de "elde sıfır" mahiyetli oldu?!..

"Gönüllere, kalplere" inilmedi?..

Ne karşı mahalleye gidilebildi..

Ne, kapı kapı dolaşıp "dava anlatılabildi?"..

Ne de yaralarınıza biz merhem oluyoruz denilebildi?

Bu kent, bu halk, bu seçmen "bana muhtaç, ben değil" mantığıyla burunlar kaf dağında yüründü?

Gönüllerin gücüne değil, iktidar gücüne güvenildi?..

Partinin de..

Siyasi temsilcilerin de..

Seçilmişlerin de..

Hazin olan şudur ki, "gönül kapıları" bu halka, bu seçmene hep kapalı, tutuldu?..

AK Parti değil, AKP'liler "hakim" oldu?..

***

İşte, tüm bunlar "kulağa küpe" misali olmalı diyorum artık!..

İl Başkanı Şerif Aydın..

Bilmeli ki, Diyarbakır "sıradan bir kent" değil..

Evet, 81 İlimiz var..

Ama Diyarbakır "siyasi" kadar tarihsel, kültür ve medeniyetiyle de; öncü kenttir..

İlk dörttedir…

Geçmişin siyasileri ne derdi?..

AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer..

Diyarbakır grip olursa, Ankara zatürre olur derdi!..

Doğunun kalbi..

Etnik kimlik kulvarına girmek istemiyorum..

Ki bilen biliyor…

Bu noktanın hassasiyetinde, Diyarbakır'ın ağırlığını herkes bilir!..

Ağzından çıkacak her sözcük.

Attığın her adım..

İcra ettiğin her faaliyetin, "dozu", bu hassasiyetin ölçüsüyle, belirlenmeli Sevgili Aydın!…

İl Yönetiminde, çok isim var..

Ki bir önceki yazımda dile getirmiştim bazı çekinceleri..

Ki, yazı sonrasında arayan çok oldu?..

"Eskiler çok.."

Keşke biraz "yeni yüzler" olsa idi…

Aynı aileler..

Aynı soyadılar..

Gibi bir durumun, çok da girdabına girmek istemiyorum..

Ama görülmeli..

O ayrı bir fasıl diyelim..

***

Özü itibarıyla tüm bu anlattıklarımın ışığında; İl Başkanı Şerif Aydın'a, özetle tavsiyem şudur…

Kendisi…

İl Başkanlığı konumunu, Parlamentoda "600 milletvekili" var…

Ama, İl başkanı 81…

Kendisi tek..

Üç Milletvekili var…

O bir...

İşte bu "tek" olmanın farkını, geçmişin "davul-tokmak" geleneğine, kurban etmemelidir?..

Tabuları yıkmalıdır…

Özellikle diyeceğim şu..

Partinin mahallesinde faal olduğun kadar muhalefetin de mahallesinde bulun!..

Siyasi rakibinin de, "mahallesinde" faal olmaya çalış..

Oradan, kendi mahallene ne getirebilirsine, efor sarf etmelisin…

İl Başkanı'nın kapısı da Teşkilat binasının kapısı da; "herkese açık" olmalı..

Ama; kapı kapı dolaşanların başında da; "sen olmalısın?"..

Siyasette, "profesyonellik" bir noktaya kadar..

Ancak gönüllere inebilmenin en başarılı yolu amatörce davranabilmektir?!..

Halkla entegre olabilmektir…

Sofrasına, misafir olabilmektir…

Sevincini de, yasını da, tasasını da paylaşabilmektir?

***

Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmenin kabiliyeti ve üstünlüğüyle; "kentin mevzularına", beklentilerine, projelerine odaklanman lazım..

Para, pul, ihale..

Adam kayırma..

Kadro tahsisi..

İş Kur'u arka bahçe görme gibi "siyasi gafletin içerisine" girilmemeli..

Çünkü, siyaseten ve kişilik, ahlaken en büyük yıkıcı unsur; bu kulvardır?..

Hasılı kelam Aydın, çıktığın yolda "yeni bir dil, siyaset, üslup" geliştirmelisin!.

Ak Parti adına; "tarihe not düşecek" bir hikaye, kaleme almalısın..

Yoksa, bilki, "sen de eski tas eski hamam" misali, gelen gideni aratır, kulvarına yazılan olursun…

Yok ben böyle değilim dersen..

İlk gün ifade ettiğin; "eskisi gibi olmayacak, çok şey değişecek" sözün, söz olur!..

Ne dersen bilmem?..

Ama bizden size naçizane tavsiyeler!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

- Hırs başarısızlığın son sığınağıdır.

***

Hayırlı Cumalar..