BİZİMKİLERİN "PAŞA" GÖNÜLLERİ?..

Öyle ya!.. Kameraların önüne geçmiştiler..

Sosyal mesafeli.. Ayrı ayrı kürsü.. Önce, methiyeler.. Sonra; "paşa gönüllerinden" geçeni aktardılar..

"Biz, erken seçim istiyoruz" diye!…

İyi hoş da, "istemekle" her şey olmuş olsaydı, hal-i vaziyetiniz bu olur muydu?..

Değil…

Dünya da, biz de, siz de "çokta farklı" olmaz mıydık?.. 

Her istenilen olmuyor…

Her "paşa gönül", istediği "paşalığı" elde edemiyor…

Çünkü, "istemenin de bir raconu, kuralı, kaidesi, mevzuatı" ve tabi olabilirliği söz konusudur!…

***

"Erken seçim istiyoruz" dediniz ya!…

"Seçim kararı" nasıl alınır, bilir misiniz?..

Erken seçim..

Baskın seçim..

Yasamanın "bu noktadaki" gücü nedir bilir misiniz?..

İktidarın "talebe karşı" tavrı nicedir bilir misiniz?..

Mevzuat neyi ikmale getiriyor bilir misiniz?

Yani; bir bütünlük içerisinde, "erken seçimin" yolunu, bilmeniz gerekmez mi?…

Neyse!; "onu" bilmiyorsunuz?..

***

Peki ya, ikide bir "gönül paşanızın" seslendirdiği; "Parlamenter sisteme dönmek istiyoruz" isteminiz, nasıl izah edilecek?..

Öyle ya, Bay Kemal, Bayan Akşener..

Ki, Buldan..

Bay Temel de, "dönmek istiyoruz parlamenter sisteme" diyor..

Bir de ekleme var; "güçlü parlamenter sistemi?"

O nasıl olacak bilmiyorum..

Ama, bu istem, "istiyoruz demekle, olabiliyor mu?"…

Sormak lazım, oluyor mu "Ey Millet İttifakı'nın" komuta merkezi!…

Sahi vakıf mısınız, "dönüşün" nasıl olabileceğine ilişkin?…

Yoksa..

Evet yoksa, "ona da" fransız mısınız?…

Malum, bir Anayasa" değişikliği şart..

Öyle gizli, kapaklı, sonra "inkarlı" sizin yaptığınız ama üstlenmediğiniz, "Anayasa" hazırlama şekliyle olmuyor…

***

Meclisin, "sandalyeleri" lazım..

Parlamentonun ekseri iradesi lazım…

Sonra referandum..

Sonra, sonra..

Bir dizi, merhale gerekli, "sizin şu paşa gönlünüzden geçenin" ikmale gelebilmesi için..

Çok ama çok yol almanız lazım..

Mahallemizin fırıncısının dediği gibi bu işi bilmek için; ""kırk fırın ekmek yemek lazım?.." 

Olmuyor beyler olmuyor…

Eğer, "akıl karı" bir hal-i isteminiz olmuş olunsaydı!..

"Demokrasiyi, içimizde arardınız?"..

Gidip, ABD'den "medet umarak" aramazdınız?..

"Ey, Coo öğretsene demokrasiyi" demezdiniz!….

Neyse!…

"Paşa gönlünüz bilir!.."

***

SORUN GÜÇLENME!?.

Evet, CHP'deki "hazımsızlık" aslında; Katar değil..

Ne Tank Palet Fabrikası..

Ne Borsa..

Ne de, İstanbul'da "arazı" satışları…

Hazımsızlık "küreselleşen Türkiye’dir..

Güçlenmesidir…

Ortadoğu'da "söz sahibi" olmasıdır..

Dün figürdü, şimdi ana "karar verici olmasındandır?"…

Yoksa; CHP ikide bir, ABD ve AB'ye "selam" çakmazdı?.. 

Demezdi ki, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Suriye'de, Akdeniz'de- Katar'da, Yemen'de, Somali'de, Libya'da, Karabağ'da "ne işi var?"…

***

Görüyorlar!..

Bu hat üzerinde, Türkiye'nin tüm dinamikleriyle birlikte "etkili ve caydırıcı" bir güç olarak, "rol" aldığını..

Askeri de, büyüyor, gelişiyor, modernleşiyor..

Silahıyla, tankıyla, tüfeğiyle, uçağıyla, helikopteriyle..

Büyük bir güç..

İşte CHP bu gücü "itibarsızlaştırmak" istiyor…

Öyle ya!..

Daha 5 yıl öncesine kadar; CHP'nin anlayışı, fikri ve dış orjinli siyasetin "iradesi" hakimdi, Ordu komutasında..

Ama artık değil..

Çünkü, Milli ve yerli bir ruhla, "temsiliyet" icra ediyor TSK..

***

KIRMIZI KARTIMI İSTİYORUM!…

Evet, acil ve ivedi olarak; "kırmızı kart gösterme hakkımı" istiyorum!..

Hiç lafı evirmiyorum…

Düm-dük, iktidara da, muhalefete de…

Parlamentodaki tüm seçilmişlere seslenerek soruyorum!…

Oy verdiğim..

"Vekillik" görevi tevdi ettiğim…

Beni Mecliste; "irademle" temsil et diye, yetkilendirdiğim!..

Her ne kadar huzuruma Parti liderinin "iki dudağı" arasında çıkan, kararla çıksanız da!…

İstemeye istemeye, olsa bile seçmiş olsam da!..

***

Mensubu olunan parti.

O partiden, ilimden seçilen "milletvekiline" yaptırımım olması gerektiğini haykırıyorum!…

Benim de; onun üzerinde "bi hakkım, hukukum" olmalıdır..

Onu sorgulamaya..

Onu eleştirmeye..

Ondan hesap sorma adına; "yetkilenmek" istiyorum!…

Benim irademe..

Benim milli ve yerli duygularıma..

Kutsalıma.. Dinime, inancıma, ibadetime.?

Askerime.. Polisime.. Yani beni ben yapan; değerlerime!..

Terbiyesizce.. Şuursuzca.. Pervasızca.. Ahlaksızca..

Utanmaz, arlanmaz bir ruh haliyle; "sorumsuzca" tavır sergileyemez!..

Laf söyleyemez..

Satılmış diyemez..

Düşman göremez..

Bana rağmen, bana hakaret edemez..

Velev ki, Parti liderim "şuur kaybına" uğramışsa da..

Velev ki, Parti yönetimim "zafiyet" içerisinde kalıyorsa da..

***

Evet..

Bir vatandaş.. Bir seçmen..

Milli iradenin bir ferdi olarak "yeter artık" diyorum…

Beni temsilen meclise gönderdiğim "vekilden" hesap sorabilmem lazım…

Bunun için de demokrasinin nimeti olarak; "o kırmızı kartımı" istiyorum!..

Hemen ve şimdi..

Seçimi bekleyerek değil…

Sandık zamanı gelsin değil…

Çünkü kimsenin haddine değildir; "benim adıma" hadsizlik yapmaya!..

Kor olası sistem böyle diye yakınmaktan bıktım!…

***

 

"DEĞMEZ DEME KADİR.."

Sakın ha, demeyesin Kadir Şeker kardeşim!..

Ne "Ah çek, ne keşke de!"…

Ve ne de; "meğer değmezmiş o kadına, bu insanlığım, desteğim" demeyi!…

"Sen o kadını, erkek şiddetinden kurtardın…

"İnsani ruhunla, bir insanlık yaptın?"..

Bir delikanlılık icra ettin!…

"Her babayiğidin harcı değil senin yaptığın?"…

Ne bilirsin ki!..

O kadının cibilliyetinin ne olduğunu..

Karakteri, iç dünyası, ruhu hangi şeytani işlerle, meşgul olduğunu?.

O kadının, "uyuşturucu satıcısı mı, kuryesi mi, içicisi mi bilemezsin ki?"…

Velev ki bilsen de!..

Parkta senin yaptığın; "karaktersizin elinde bir kadının gördüğü şiddete dur deyip, kurtarmaktı?"…

Üzülme..

***

Ha bu arada!..

Kadının ortaya çıkan "uyuşturucu karaktersizliğini", kollayıp, Kadir'e yüklenen..

Yok, "kiralıkmış, yok şöyleymiş" gibisinden, keramet icra edenlere de, "insaflı olun be, insaflı.."

Her pisliğiniz size olsun..

Bari delikanlılığa "salya" akıtmayın...

***

GÜNÜN SÖZÜ

Her kalbin çarpıntısı kendi ecelinin ayak sesleridir.