DEVŞİRMELERE AMAN DİKKAT!

Aşkını da, sanatını da "belden aşağı" yapabilmenin, ruhuna "meşk" olmuştan, haya beklenir mi?!… Ya da, vücut bulan "cehaletini" medeni kültür olarak pazarlayandan, "değer ölçüsü" vaki olabilir mi?.. Veyahut, "ateistliğini" hayatının her alanında tescil etmiş birinden; "inanca ve kutsallara" saygı beklenip, istenilebilir mi!?… Ne mümkün?..

***

Çünkü o "cennetteki yasak elmayı yemek ve yedirmenin" cezasının ne olacağını, aklı kifayet etmez!.. Hele ki, "şeytana uymanın" neleri yaşayıp, nelere "kadir" olabileceğini hiç ama hiç idrak etmez!.. Cennetin de, fani dünyanın da, Hazreti Adem ile Hazreti Havva kadar, yer yüzündeki tüm insanlar için imtihan edici "okullar zincirini" teşkil ettiğini, idrak edebilir mi?..

***

Zihninde, düşüncesinde, inandığı ve yaşadığı mahallede, "cennetteki yasak elmanın" neyi simgelediği, neyin cezasına "kamil" olduğunu, aklı alabilir mi!… Düşünebilecek bir kabiliyete sahip olabilir mi?.. Olamaz lakin, kendisine bir, iki onlarca numara "büyük" gelir… Çünkü, lağım çukurunu ve artıklarını kendine ab-ı hayat tanımış olan, İslam kültürü ve medeniyetine "cahil kalır?"…

***

Yani demem o ki!… Devşirmelerin mübalağalıları, aşırı kindarlıkları, İslam'a ve dini değerlere karşı "hasım" kesilişleri, bugüne özgü ve yeni bir faaliyet değil!..  Ki yabancısı da değiliz.. Osmanlı'nın dayandığı Viyana kıyılarından beri gelmektedir bunların şeytani ruhlarının, sürekli kendini diri tutma gayretkeşliği… Ne yazık ki, prim veren var, bel çıkan mahalledeki "yoz beyinler de  yok değil!… İşte ona yanarım va şaşarım!!…

***

Biliyorum diyeceksiniz ki sadece o mu?.. Değil.. O'nun gibi niceleri vardır, "sabataistliklerini" gizli tutup, yeri ve zamanı gelince "sırttan hançerleyen!.."

***

Öyle ya, siyasetini ve siyasi fikriyatını "laiklik" libası altında, yıllar yılı Türkiye'de, İslam'a karşı "inkar ve asimilasyonu" dayatan, devşirme politikacıları nereye koyacağız!?… Dün olduğu gibi bugün de, kendine kulvar ve alan bulabiliyor, geçmişin "ektiği tohumların" sayesinde dil döküyor!.. Değişmez, tartışılmaz, söz dahi söylenemez bir zihniyet bu!…

***

Yoksa, "bin yıllık tarihi, kültürü, medeniyeti" ve İslam'ın "son kalesi" olan ve bayraktarlığını yapan Türkiye'nin geçmişini, "yok sayabilir miydi?".. Kendi mirasına "hasım kesilip" batı ve batıla endeksli zihniyetin kuklaları olarak, bir asır öncesinden sonrasını, "inkar potasına" sokan, siyasiler İslam mührü vurulmuş bu topraklardaki "şüheda kanına" edepsizce, laf eder miydi?!…

***

Psikolojik birer vaka misali, bu milletin "milli ve yerli" değerlerine, kutsallarına, inancına, kültürünü ve medeniyetine, İslami tedrisatına, kendi cahilliğini ve ateistliğini "Fransa'dan ithal edilen Laikliğin aklıyla" yoğurup "Ortaçağ Karanlığı" diyebilecek kadar, azabilir miydi?!…

***

Bu milletin vergileriyle "nemalanan" maaş, makam ve mevki sahibi olan, sivil ya da resmi kimliğini, İslam'a, Peygamber Efendimize ve Kur'an-ı Kerim'e "düşmanca bilenerek" fütursuzca ve şuursuzca saldırıp, hakaret edebilirler miydi?!.. Peygamber'e "Çöl bedevisi" Kur'an'a "Çöl Kanunu" diyebilecek kadar cahilleşenlere, Peygamber Ocakları teslim edilir miydi?!…

***

Netice itibariyle!.. Bugün ülke ve millet olarak, özellikle İslami değerler açısından, bin yıllık kültür ve medeniyetimizin ışığında, "ürpertici" bir noktada bulunuyoruz!.. Çünkü hızlı ve korkunç, dehşetli, vahşi bir atmosferle, nesiller "ateizmle, ateistlikle" batının ve batılın tek dişi kalmış canavar medeniyetine, nesillerimizi, evlatlarımızı ve İslam'ı kaptırmış durumdayız!…

***

Sürekli, beyin yıkayan, değerleri ve kutsalları aşağılayıp, itibarsız bırakan, "deizm" organizasyonuyla, Kürtlerin de, Türklerin de, bu topraklarda yaşayıp, nefes alan insanlarımız, heba oluyor!… Kimi sanat adına, kimi sinema adına, kimi şarkı, türkü, siyaset, oyuncu, batı hayranlığı, sosyal medya mecralarında, tiktok gibi zehir akıtıcı bağımlılıkla; "şuur" kaybına uğratılıyor…

***

Ve hazin olan da, göz göre göre, bunlar "düğüne, halay" oynar misali elden gidiyor.. Ve siyonistlerin, emperyalistlerin, küresel faşistlerin, kendi içimizdeki "devşirmelerin sayesinde" onların nam-ı hesabına "zihinleri" yıkayanların yeniden İslam toprakları üzerinde hakimiyet kazanacağı coğrafyaya dönüşür hale geldik.. Kendi kendimizden oluyoruz…

***

Onun için, İslami değerlere yönelik "aşağılayıcı hareketler, söylem ve eylemler" sıradan ve masumiyet içermiyor.. Olabilirliği yok.. Bilirsiniz, "Sarı inek hikayesini…" Çünkü bu "devşirme zihniyet" öylesine acımasız, öylesine vahşi ve doyumsuz ki, "elinizi kaptırdıysanız, sonunuz yok" demektir.. Eğer ki, İslam’a dair en küçük bir zafiyet ve terk-i durum hasıl olursa, bu topraklardan "silinip gitmemiz" kaçınılmaz olur!…

***

Çünkü, İslam dünyası ve son kalesi olan Türkiye tarihinin en zorlu dönemlerinden birinden geçiyor.. İnsanlığın tam da bize, bizimse hakikate gebe olduğumuz kritik bir zaman diliminde, birliğimizin, dirliğimizin, bütünlüğümüzün, bin yıllık kardeşliğimizin ve tabi ki İslam'ın "gür sesine" büyük ihtiyaç vardır…

***

Bu toprakların evlatları, İnsanlığı ve İslam medeniyetini "ayağa kaldıracak", tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi Yedi düvele" karşı, iman şuuruyla dimdik ayakta durması gerekir… Benim en büyük silahım da, "soyup ve sopum" olmalı!… Devşirmelerin silahı ve rehberliğinde değil!…

***

SINIFTA KALDINIZ!…

Dün uzun uzadıya yazdım, "kar yağdı, kurumlar buz kesti?".. Kar yağışı ve Diyarbakır'ın "esaret" altında, kalma hali üçüncü  günü geride bıraktı!.. Mevcut manzara yine bildiğimiz, yaşadığımız gibi.. Denir ya hal-i durum orta yerde, "arife tarif" yaşayana "bak gör" gerekmez!… Çok da lafa gerek yok..

***

Eğer ki, 600 civarında "yerleşim yeriyle" ulaşım yapılamıyorsa.. Şehrin yüzde 50'sine "elektrik" verilemiyorsa!.. Yüzlerce insan yollarda mahsur kalıyorsa.. Bir kaç hizmetin icrasına ilişkin "resim paylaşıp" pembe tablo çizecek kadar, sıradışı akıl ve yönetimsel işleyiş sergileniyorsa!.. Vay ki vay kentimin hal-i perişanlığına!!..

***

Diyeceğim şu.. Yazıklar olsun.. Ey kentin yerel ve merkezi kurumları "buz kesmenizin" ötesinde, hepiniz sınıfta kaldınız!.. Puan oranım sıfır!.. Diyeceksiniz ki, "köy statüsünde" bir yönetim anlayışıyla, "meseleye" hizmet anlayışı bu kadar, fransız olunur!…Yerden göğe kadar haklısınız.. Doğru söze ne denilebilir ki!?...

***

GÜNÜN SÖZÜ

“Her şey çok güzel olacak” masalı yerine, “kötü günde yanınızdayım" demek daha samimiyet arz edici!…

***

HAYIRLI CUMALAR…