Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

EĞİTİM BİR SEN'DE NELER OLUYOR..?

Diyarbakır özeline ilişkin denir ya; "neler olmuyor ki?"…

Bakarmısınız, Sendika yönetimine!…

Kavgalar mı, yumruklama mı, hastanelik olmak mı dersiniz?..

Karakolluk mu, yargı mı, savcılık mı?…

Siyasi mi, ideolojik mi, gruplaşma mı yarattığı hizipleşme mi?.

Benden, senden kavgası mı?..

Kayırma mı?…

Ne derseniz deyin, alayı bini bir para misali, hal-i hazırda yaşanıyor…

İşte son halka; üç başkan yardımcısının istifasının kamuoyuna deklare edilmesiyle vaziyet tavan yaptı!?.

Ve daha, neler neler denilebilinecek; "girdaplı" bir hal-i durumun Eğitim Bir Sen Diyarbakır Şubesini "ağına" almış durumda?!…

***

Bir önceki yönetimin istifası, yani Yunus Memiş sonrası Eğitim Bir Sen gerek yönetimsel olarak, gerekse de "iş ve işlemleri" noktasında, fena bir kayış atma halini yaşadığını söylemek yanlış olmazsa gerek…

Yıkım yüksek…

Onun içinde, gidişat frensiz misali yokuş aşağı iniyor…

Bir dostun ifadesiyle, "sendika" tamamen eğitimden, öğretimden, öğretmen ve sendikal faaliyetlerinden uzaklaşmış; "kişisel menfaatlerin" öne çıktığı, ideolojilerin, grupların ve kamplaştıran yapıların cirit attığı, ya da konuşulduğu alana dönmüş…

Vesayet anlayışının "boyunduruğunda.."

***

Ne diyelim; ortaya çıkan tabloya hiç ama hiç bir şekilde, ne eğitim adına, ne de sendikal faaliyetler adına, yakışmıyor?..

Hele ki sosyal medya üzerindeki, bazı paylaşımlar var ki, ahlaki çöküşün dibi!…

Yakışıksız bir hal…

Yazıklar olsun demekten başka söz var mı bilemiyorum?!!!…

Eee; eğitim camiasını "kendisine" hasım etmenin, eğitim ve öğretime yansıması da, ortaya çıkan "eğitimdeki başarısızlığın" tescili olsa gerek…

İşte son, "Lise, Orta ve Üniversite" sınavlarına dair, Diyarbakır'ın başarı grafiği..

Dibe vurmuş bir halde…

Değişmez kuralla en gerilerde sürünüyor!…

 

***

Yolsuzluklar mı, usulsüzlükler mi, keyfi atamalar mı, kantinlerin peşkeşi mi, bakım ve onarımların adreslere postalanması mı, yemek ve iaşelerin, kumanyaların "pazarlanması mı" öğrenci taşıma işlerinin "tekelleşmesinden" imtina edilmeyiş mi?…

Okul müdürleri, şube müdürleri, müdür yardımcılıklarının "adamcılığa" odaklı, koltuk tahsisi mi?…

Hasılı, herşey maddiyat odaklı olunca, eğitim ve öğretim "maneviyat" kısırlığıyla verimsizleşti!…

***

Üç Başkan Yardımcısının istifaya ilişkin açıklamalarının şu satırı, denir ya herşeyi ifşa etmektedir..

Ne diyor açıklamadı..

"Kendi içerisinde adaletsizliklerin olması, istişare kültürünün kaybolması, mevcut yönetim anlayışıyla karar alma mekanizmasının tıkanması…"

Evet, Eğitim Bir Sen'deki "bu dip ve üst dalga" neyi getirip, neyi götürecek bilemiyorum...

Bekleyip göreceğiz!..

Ama şunu net ifade edebilirim ki, gidişat "çoğulculuk anlayışından" uzak bir seyirle, dikiş tutmaz hali gösteriyor...

Çünkü, herkes ama herkes "ortak fikrin" üstünlüğüne ve temsiliyetine, rıza gösterici değil..

"Ben benimlik var?"

***

YETER ARTIK DEMELİYİZ!…

Yakıcı, yıkıcı, yok edici, fitne üretici, tefrika yaratıcı "Olağanüstü Siyaset" tarzı, yetti artık dedirtiyor..

Çünkü, ülkede, millette, devlette "yoruldu" bu, kaos körükleyen siyaset anlayışından!…

Şahsi bazda, "isyanım var, öfkem var, tepkim var" bu sürecin işleyiş biçimine..

Sıkıldım, yetti artık..

En sıradan, en olabilirlik, ya da en vahim üzücü hadisemizde bile; yalan ve provokasyon odaklı "söylem ve eylem" geliştirmek, fütursuzca yapılmaktadır…

***

Bizi bizden ediyor!..

İşte bu "olağanüstü siyaset" tarzının körüklediği, ırkçı, şoven, faşizan karakterin sarıldığı yalan ve provokasyon ipinin, diyorum ki "hukukta, adaletin tecellisinde" bir yeri ve karşılığı olmalıdır..

Ceza-i müeyyidesi bulunmalıdır!…

En önemlisi de; böylesi bir siyasetin, böylesi bir anlayışın, böylesi bir karakterin "toplumda" ayıplı hale gelmesi, getirilmesi gerekiyor..

Ve bunlar, hukuki "hesap vermenin" yansıra, "işte reziller" sözüyle, deşifre edilmelidir..

Ki toplumsal birlik anlayışı sağlanabilinsin…

Aksi taktirde!..

Ki dün de ifade ettim buradan..

Her günümüz, her yaşanan ve yaşatılan mevzumuz, meydana gelen en basit hadisemiz üzerinden; birbirimizi boğazlayan, ırkçı, etnik kimlik kavgasını körükleyen, siyasallaşan vakalarla ülke ve millet "kriz" batağından çıkamaz hale gelir…

***

Onun için düsturumuz ve ilkemiz, muhalefetten daha çok sistemin özünde olmalı..

Siyasal iktidarın samimiyetiyle, ikmale gelmelidir..

Çünkü bu ülkenin geleceği, hepimizin geleceği olduğu "idrakine" varılmalıdır..

Ve bu idrak, herkesin "salih vicdanlarında", sorumluluk almalı!…

***

SAYAN'IN ŞU SÖZLERİ?…

Savcı Sayan'ı seversiniz, sevmezsiniz o'nu bilmem!!..

CHP'den, AK Partiye geçişine de..

Siyasi çıkışları da...

Ki O da sizi bağlar sevgi muhabbetinin olup-olmadığı kararı sizde!…

Ya da fikirlerine katılıp, katılmama…

Ki bu kulvara takılmam da!…

Konya'daki vahşi saldırı sonrası aileye taziye ziyareti..

Ve buradaki, "siyasi" tartışmaya odaklanmıyorum..

Kim kime ne dediğine bakmadan...

Takıldığım, Konya'daki "Vahşete, katliama" dair söylediği sözlerin "anlam ve değerinin" üstünlüğüdür…

Özellikle "siyasete ve siyaseti icra eden politikacılara" sözleri, "cuk" diye oturmaktadır…

Eleştiri dozajı yüksek ifade içermesi, benim nazarımda anlam teşkil etmektedir…

***

Peki, ne diyor Ağrı Belediye Başkanı Sayan?..

Dediği şu;

"Kan üzerine siyaset yapmak, namussuzluktur, alçaklıktır, şerefsizliktir, onursuzluktur?"…

***

Ben bu sözlerin, altına imzamı attım!?… Gerisi benim açımdan laf-ı güzaftır.. Çünkü, doğru söze alkış tutulur..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Tahammül sana önce zehir gibi görünür fakat tabiatına kök salınca bal kesilir.

 


Bu Makale 2039 kere okunmuştur.

Yorumlar