EKONOMİ, HUKUK VE DEMOKRASİ REFORMU..?

Ak Parti'nin "yeni" hedefleri… Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan da her fırsatta dillendiriyor..

Özellikle, son iki hafta içerisinde, sıklaştırdı, bu minvaldeki ses tonunu!..

Olması gereken, üç hamle..

Ekonomi herkesin, malum olduğu kadar da hukuki işleyişte.. Pek tabi ki Demokrasi!… Vahim bir aksaklık ve tıkanıklık içerisinde!.. Şart ve elzem; değişim ve dönüşüm ama çağa "milli değerlerin" rotasında!?..

***

Abdülhamit Gül'ün, "hukuk reformuna" dair, getirdiği açıklığa bakıyorum..

Şöyle ki..

"Yargı, hiçbir kişi, kurum veya merciden emir, talimat, tavsiye, telkin alamaz!..

Hiç kimse ve Adalet Bakanlığı da dahil olmak üzere hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan mahkemelere vekaleten konuşamaz…"

***

Yargı, ele geçirilecek bir mevzi değil, her türlü siyasi mülahazanın üstünde tutulması ve korunması gereken, toplumun ortak değeridir.

Yargının kurumsal varlığı, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmenin, korumanın da güvencesidir?"…

***

Zaten, "muzdariplikte" oluşan öfke de "oluşan" verimsizlikte!!..

Güvensizlik ve belirsizliğin yarattığı atmosfer de "yukarıdaki" anlatımın ters-i zikrin ve fikrin, beyinleri sorgular olması, tartışılmazdır!?...

Ekonomi diyoruz ya, "kalkınma da, büyüme de, ekonomik istikrar da, "şeffaf ve adil bir hukuk sistemi ve devletin mekanizmasındaki işleyişle" mümkün olabilir?..

***

Ve bunların ikmaliyle oluşan "demokratik" ortam!. Yani demokrasinin "özgür ve kapsayıcı" odaklı olabilmesi!…

***

Görünen o ki; önümüzdeki zaman dilimi "bu üç ana unsur" üzerinde seyir alacak.. Pozitif ve negatif tartışmasıyla!?.. Tabi, inanan, inanmayan, bu işin altı ve üstüyle odaklı; polemik üreticisi olan, çıkacaktır!..

***

Zaten bir mevzunun, "somuta" ermesi için gerekli değil mi, istişareli tartışmak!.. Ama velakin, "iktidarı" işleten, hızlandıran, icraata zorlayan mekanizma olması gereken muhalefet, ne yapıyor?.. Tıısssss… Çünkü, kendisinin "mevzu edip", iktidarı alt etme adına dillendirmesi gereken; "üç unsura" her milli meselede olduğu gibi burada da fransız kalmakta..

***

Tozu-dumana katıp!.. Ey ahali, "ekonomi çöktü", hantal bir yapıyla yönetiliyor?…. Artık çark dönmüyor… İşsizlik yoksulluk, arttı… Hukuk, hak ve adalet "kör topal" misali, bir ileri iki geri, çalışıyor.. Demokrasi!. Bir anti-demokratik, kimliğe büründü.. Herşey pranga altında!..

***

Yani, bunları avazı çıktığı kadar dillendirmesi gerekirken!.. "iktidarı" köşeye sıkıştırması lazımken!… Kendini iktidara taşımada en büyük argümanlar olarak, kullanması elzem iken!?… "Farkında" bile değil, iktidarın kendi konumunu tartışır noktasında, üç ana unsura dair "reformdan" söz ettiği.. Ne diyoruz, Türkiye'nin en kısır, verimsiz kulvarı, "muhalefetin" muhalefetsizliği..

***

Ne diyelim!.. İktidar için "bulunmaz bir nimet", ahali için de, tersi istikamette, bir bela, şu muhalefet!.. Hep yapılmaması gerekeni yapıyor!?..

***

HAMLE KORKUSU!..

CHP ve Muharrem İnce "uyuşmazlığı" aslında, "hamle korkusuna" kilitlendi?..

Şöyle ki..

İnce her türlü "parti içi" muhalefeti sergiliyor..

Lafını söylüyor..

Hodri meydan çekiyor..

"Memleket yürüyüşünü" sürdürüyor..

Seçmenden, Parti tabanından kendine göre, sorgulama yapıyor..

"Bir yalan, bir yalan daha atsanız, siz bilirsiniz" diyor..

Ama…

Ne hikmetse "CHP'den istifa" etmiyor?..

"Ben artık sizinle yürümüyorum.." diyemiyor..

***

Ki, CHP yönetimi de..

Bay Kemal de..

Aynı rotada, İnce'ye "inceden inceye" ayar çekiyor..

Laf söylüyor..

Ayıp diyor..

İktidar adamı..

Para alıp parti kurmaya çalışıyor, diyor..

Bir karede görüntü verilmiyor..

Varsa görüntü, o da sansürleniyor..

Ama..

Ne hikmetse, "İnce Partiden İhraç" edilmiyor!...

***

İki tarafın bu salvoları, doğrusu gına getirdi..

Seçmen de..

Partinin yönetim kadrosu da..

Seçilmiş vekilleri de..

Yaşanan tablo karşısında; "yeter artık" diyor!..

***

Lakin, İnce ve CHP'nin hesabı "ilk hamle" korkusu!..

İnce "istifa" edersem, güme giderim..

Bay Kemal "ihraç edersem", koltuk gider..

Eee..

Büyüklerimiz boşuna söylemiş değiller..

En kötü karar, "belirsizlikten" evladır diye!?..Ama iki taraf da giderek; "ne haliniz varsa görün" durumuna düşüyorlar..

Farkındalar mı?

***

ANAYASA HAZIRLIĞI!…

Denir ya!.. "Kep düştü, kel göründü..!"

Akşener istediği kadar "inkar" etsin..

CHP ve HDP istediği kadar "suskun ve ketum" davransın..

SP de "biz mi, dinsizliği savunuyoruz" deyip, kendini suret-i haktan göstermeye çalışırsa çalışsın!…

İyi Parti, CHP, HDP ve SP'nin; "Anayasa" çalışmasını "büyük bir iştahla" yapmışlar..

Ve "gizlilik üzerine de" mutabakata varmışlar..

Bu kozu da, Cumhurbaşkanlığı seçimi "ikinci tura" kalırsa, sahaya süreceklerine dair, anlaşma da!..

Yani, her şey ulu orta yerde..

Ki onları destekleyen, şakşak çeken medyalarında çarşaf çarşaf; yayınlandı..

Yani; inkara gerek yok..

Sokak jargonuyla; "biraz delikanlı olun be.."

İşlediğiniz haltın bari arkasında durun..

***

İMAMOĞLU'NUN HAL-İ PÜR MELALİ!…

Çok fena…! İşler doğru bir seyirde gitmiyor gibi?.. Ne Belediyede.. Ne Başkanlık koltuğunda.. Ne siyasette.. Ve ne de; uluslararası ilişkilerde.. Dahası, "söylem, eylem, ifade" kusurları giderek, "zıvana" çukurları gibi… Berbat ki berbat!.. Denir ya, "bu ne ya, ne bekliyorduk, karşımıza ne çıktı?.." Bu adam mı, bu şehri, pardon cumhurbaşkanı adayı olacak?..

Baksanıza bay Ekrem İmamoğlu'na!… Öyle ya, iktidar muhaliflerinin "umut" bağladığı bir zat!.. Cumhurbaşkanı "adayı" olarak düşünülüyor, düşüncesindeler!.. Ki kendisinin de, kendisini "dev aynasında" görerek, iştahlı iştahlı bu kulvarda her türlü "taklayı" atmada imtina etmiyor..

***

Geçen gün, Uluslararası Siyasal İletişimciler Derneği'nin konferansına "videoyla" katılmış!..

İzledim... Ekran görüntüsü hayli yüksek!..

İştah açıcı.. Konuşuyor İmamoğlu.. Tabi Türkçe değil.. Lazca hiç değil..

İngilizce konuşuyor… Tabi benim "İngilizcem" olmadığı için, çevrenin tepkisine baktım!.. Ne diyor, doğru bir dil kullanabiliyor mu diye?..

***

Ancak, iki gündür konuşuluyor..

Yazanlar da, çizenler de.. İngilizce dili üzerinde "akademik" çalışma yapanlar da..

Söyledikleri şu!…

İmamoğlu gerçi Türkçeyi de ilginç bir aksanla (kesinlikle Karadeniz değil) konuşuyor.

Ama ajansının, "otoriteryen popülerizm virüsü" gibi ağır kelimelerle donatıp önüne koyduğu metni okuması tek kelimeyle felaket.

***

Elbette herkes şakır şakır İngilizce konuşmak zorunda değil.

Ancak seçim sürecinde yayımlanan özgeçmişine "çok iyi derecede" İngilizce bildiğini yazan birinin hiç olmazsa önüne konan metni okuyabilmesini bekleriz değil mi?

Ya da playback falan yapmasını.

Ama bu kaygı, "ne derler" hassasiyeti, ağzından çıkanın farkında olan, söz söylediklerini ciddiye alan sizin benim gibi sıradan, normal insanların derdi.

Siyasetten medyaya ilgi müptelası olmuş pek çok karakter için, bizleri utandıracak durumlar iletişim stratejisinde kullanılacak bir malzemeden ibaret.

Yoksa Başkan ve ajansı bilmiyor mu bu video yayınlanınca alay konusu olacağını?

Elbette biliyor.

Ama skandal olmazsa vasat konuşmalarıyla, seçmenlerinin bile artık "öf" çektiği projeleriyle gündeme gelemeyeceğini, Twitter'da Trend Topic olamayacağını çoktan anladı.

***

Sormak gerekmez mi?

Ne gerek vardı bu türden meseleler çıkarmaya Ekrem Başkan?

Ne gerek vardı kendi taraftarlarının bile yadırgadığı böyle tür bir girişime?

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için falan yapıyorsan bunu... Adaylığın yolunun İstanbul’a yapacağın eşsiz ve kalıcı hizmetten geçtiğini kaç kere söyleyeceğiz?

Cumhurbaşkanı olmak istiyorsan...

Cumhurbaşkanlığı’na değil İstanbul’a odaklanıp yoğunlaşmalısın.

Başka bir şeye değil.

***

YILDIZ'A HAKSIZLIK YAPILIYOR?...

Yıldız Tilbe.. Bir paylaşım yaptı.. Dedi ki; "Seviyorum, Şeyh Said'i de, Seyit Rıza'yı da ve bir çok evliyayı.. Size mi soracam.. Siz de kimi istiyorsanız onu sevin.."

Vay ki vay!.. Sen misin bu paylaşımı yapan diye.. Bakıyorum, özellikle siyasetin iki kanadına!.. İktidardan da muhalefetin de.. Beri yanda, kerameti kendinden menkul olanlar da; "savaş koduna" geçerek saldırıyorlar..

***

Tabi destek de yok değil var.. Söylenecek söz var; Yıldız'a "tepki odaklı" çıkarılan savaş, "büyük bir haksızlık" içermektedir.. Çünkü, ne diyor Yıldız.. "Ben seviyorum, siz kimi seviyorsanız sevin.?" Yani, kimseye zorla kimseyi sevdiremezsiniz, hasım da edemezsiniz!?… Ama kime diyeceksiniz?.. "Hizipleşme kültürü" kemikleşti ya!.. Yalan söyleyen tarihle, "değerler hain" görüldü ya!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Niyeti kötü olanın attığı ok elbet kendine döner.