ELLER BAKIYOR, BİZ AYDAMIYIZ?…

“Eller aya, biz yaya..” Aynen de öyle idi, Rauf kardeş!.. Kendimizi “aşağılamak, paralamak, yermek” adına en bariz hadisede bile, nasıl da söylenip dururduk geçmişte..  İster trafikte, ister kamuda, ister bilmem nerede, yaşanan aksaklıklar ya da zaafiyetler zincirine “illallah” çekerek “eller aya biz yaya” derdik..

***

Vallahi ne diyeyim!.. Çocukluğumuz da, gençliğimiz de, böyle geçti.,. Arada bir de; “eller aya” derken, “mehtap bir başka güzel” şarkısını da, gurur verici hadiselerde söylerdik.. ABD’nin “uzaya mekik, ya da astronot” gönderme zamanları.. Astronot, kozmonot.. Ya da, uçak, araba, gemiler..

***

Amerikan ve Rusya’nın “uzay rekabetini” de, izlerdik.. Kendi zekamızla tanımlardık.. Astronot kim, Kozmonot kim?! Ve söylenirdik, Ay’dan gelen Astronot’tur.. Aya giden de, Kozmonot.. Günün konsepti, antiemperyalizmin ve antikomünizm!.. 40-50 yıl önceki hal-i vaziyetimiz böyle idi!…

***

Bugüne gelirsek.. “El ayda, peki biz hala yaya mıyız?..” Hiç sanmam!.. Belki muhalif olan çıkabilir.. Ama ülkenin geldiği aşama itibariyle, “artık el değil biz ayda, ülkesini göremeyen zeka ise yaya..” İşte, Uzay’a gitmeye hazır, Kahraman  bir pilotumuz hazır..!!! Ki yedeği de var..!!

***

Onlara astronot ya da kozmonot gün itibariyle denir mi bilmem.. Galiba bu ikileme düşmeme adına; “pilot diyoruz?”.. Kahraman pilot..! Neyse aradaki farka çok takılmamak gerekir.. Önem arz edici; Ay’da olabilmek!.. Ve tabi ki, “biz yaya” sözü de mazide kaldı, artık.

***

Öyle ya, nerden nereye geldi Türkiye.. Dün neydik, bugün nerdeyiz.. Azıcık geçmişe bakarsak, katedilen mesafeleri anlarız.. Ama siyaset öylesine “kor bakışlı ki, önünü göremez halde…” Yoksa İstanbul Havalimanına “kilit” Atatürk havalimanını da ABD’lilere tahsis etmeye meyili eden, vaatler sunulmazdı.!,,

***

Tabi, İHA’lar, SİHA’lar, TCG Gemisi, Toog’lar.. Karadeniz’de doğalgaz.. Akdeniz’de petrol.? Cudi dağında Suudi Arabistan kalitesinde petrel.. 6’ncı uydunun, uzaya kilitlendirme.. Söz sözdür, yeter ki “siyonizmin, komünizmin, emperyalizmin” yemliği olma, ki “yerli ve milli” olabilirsin!.. El de gıpta ile baksın!…

***

KARARSIZLARA ODAKLANIN…

14 Mayıs’a ne kaldı ki?.. Aha bugün de gitti, kala kala 11 gün kaldı.. Stratejik önemi büyük bir seçim.. Ama hala da, önceki seçimlere göre; “kararsız seçmen çok.?” Tuhaf ve ilginç bir durum.. Konuştuğum, ziyaret eden, program münasebetiyle gelen, ağzı laf eden, eli kalem tutan, mürekkep yalamış dostlar dahil… Ki, parti yöneticileri bile..

***

Ciddi bir şekilde; “kararsız seçmenden” söz ediyor.. Ve sayıları da, Diyarbakır özelinde “bir kaç milletvekilini” seçebilecek rakama tekabül ediyor.. Yani çok kararsız seçmen var.. Önceki seçim ve bugünkü seçim arasındaki farkın aşırılığı çok etkenlere bağlı!.. Ama özü; “kim Diyarbakır’a ne verebilecek?..”

***

Ki benim de, sıkça dile getirip sorguladığım ve iktidar ile muhalefet cephesindeki, tüm adaylara seslendiğim gibi; “Diyarbakır’a dair hedefleriniz, hayalleriniz, projeleriniz yok mu?..” Eskiden, adaylar haftalar öncesi Diyarbakır’a dair hayallerini deklare edip, “işte tarihi proje, işte mega çalışma” deyip dururdu!…

***

Ki hala hafızalarda, Abdullah Erzakçı’nın Dicle Vadisine yönelik projesi.. Geçtiğimiz gün aradı, “Projemi ekrana çıkıp, anlatayım diye..” İşin siyasi kimlik kazanmaması anlamında, rölantide tuttum.. Kendi beyanına göre, finansman da bulmuş ama birileri, “kulağının üzerine yattığı için, somuta ermemiş…”

***

Demem o ki, “seçmeni sandığa giderken kararlı kılma, tercihini netleştirmiş kafasında hiçbir soru bırakmamış hale getirmede” görev aday ve teşkilatların samimiyetine düşmektedir..  Ne var ki, sahadan yansıyan havaya baktığımızda pek de sağlıklı bir gidişat yok..

***

Şöyle ki.. Önceki seçimde, Yeşil Sol Parti.. Yani HDP “adayları ve teşkilatlarıyla” sahada idi!.. Bu seçimde, teşkilat sahada ama adaylar, görüntüsüz.. AK Parti’de ise, vaziyet tersi.. 12 aday topyekün “sahada ve seçmeni yakın markaja almış, ancak teşkilatlar yok!..”

***

Tabi bu yoklar arasında, AK Parti’nin uzun yıllar sırtından geçinen siyasi simalar da var.. Ne seçilenler, ne görev alanlar, ne eskiler, ne de mevcutlar “görüntü vermiyorlar?”.. Seçmeni etkileyen bir çekişme var.? Bu da; güç kaybına delalet edici…

***

Netice itibariyle!.. Kalan süreyi partiler ve adaylar seçmenin beklentisine, gönlüne ve duygularına, sosyo, ekonomik ve siyasi kulvarda hitap edip, iknada beceriklilik sağlarsalar, tabloyu kendi lehlerine çevirebilirler.. Aksi taktirde, “yaya kalırlar..” Ne diyoruz, sahada olan, sahada çalışan, seçmene dokunan kazanır!.. Kibir değil, bencil hiç değil…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Harmandaki mahsulünün çokluğu değil, kalitesidir, seni kazançlı kılan..