ELLERİNE SİLAH ALACAKLAR?

Bay Kemal'in "aksiyonel, gerilim" yaratıcı, son söylemine vakıf oldunuz mu?…. Demiş ki; "İktidar seçim öncesi şiddet ve çatışma ortamı hazırlayıp, gerilim üzerinden siyaset yapabilirmiş…" Ve eklemiş… "Belli gruplar ellerine silah alabilir, belli kişileri öldürebilirlermiş.."

Kısacası, sözü "iktidar kaostan" nemalanıyora getiriyor…

***                 

Sahi ya!.. Gezi olayları "bir şiddet" sarmalı değil miydi?.. Yakıp-yıkan, ülkeyi "kaotik" ortamın içerisine sokan anlayışa şapka çıkaran!.. Yasadışı örgütlerle "iş" kuranların cirit attığı, olayların kahramanlarını; "alkışlayıp" öpen kimdi…?. Bu çocuklar "ağaç sevici" deyip, Batı'ya, ülkeyi ve iktidarı "gammazlayan?"…

***

Peki ya, 6-8 Ekim olayları!.. En vahşi, en acımasız "ölüm ve öldürmelerin" yaşandığı; "iç çatışmanın" körüklenip, "vesayete" şapka çıkarma senaryosunu yazan, oynayanlar "arkadaşlar" diyen kim…? Bugünlerde, kol kola "arka bahçelere" yönelme gayretiyle, "hapisten" çıkarma vaadinde bulan kim?...

***

Hendek ve barikat teröründe; 8 bin gencin "toprak" altına gömüldüğü olaylara "çanak" tutan vebal sahibi kimdi desek?…. Barikatların arkasındakilere "arkadaşlar" diye seslenen de hatırlarsak?... Ölen askerlere, polislere, sivillere "tek bir laf" etmeyeni de?.. Tahir Elçi'nin ölümüne bile "Fransız" takılarak, "Suriye'deki yıkımı", Türkiye'ye taşıma gayretiyle, Esed'le "sarmaş-dolaş" bulunan kim?..

***

15 Temmuz hain darbe girişiminde "tankların arasında" sıvışıp, Bakırköy'e kendini atan.. Koltuğuna oturup, kahveyi yudumlayarak ekran karşısında, Türkiye'yi virane edip, "vesayet" oluşturmak isteyen, FETÖ'cülere selam çakan kimdi diye sorsak?.. Sonrasında, "kontrollü darbedir" deyip, şehit 252 insanın "kanını" hiçe sayan da de bilsek?!…

***

Ve bugünlerde, seçim vaadi olarak "hapisten çıkarma" gayretiyle, "aftan" söz eden kim mi?.. Son tango Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenci hareketini, masum demokratik tepki deyip, ayaklarıyla Üniversitenin kapısına tekme atıp içeri giren İl Başkanına, "bravo" mesajı gönderip, "Kayyım Rektör" sloganını geliştiren senaryonun yazarı bilen vardır?..

***

70 yıldır iktidar yüzü görmemiş; ama her 10 yılda bir "oluşturulan" vesayetlerin altına imza atıp, demokrasiyi askıya alan döngünün sahibi!.. Milli iradeyi de, "atıla" düşüren CHP'nin hal-i durumu orta yerde dururken… Kasetle iş başına gelen lideri Kılıçdaroğlu'nun, siyasi faaliyetleri de, "ulu orta yerde cereyan" ediyor iken!..

***

Sahi!… "Gerilimden olabildiğince uzak durmamız lazım… Ben bütün milletvekili arkadaşlarıma, il başkanlarına sakin olmalarını, sokağa inmemelerini söylüyorum!…" Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini "hangi samimiyet ve ihlas terazisine" almamız lazım!… Siz deyin!…

***

Demem o ki…. İddiaların dibindeki senaryo "korkunç bir kaos" üretici konuyu ele almaktadır..  Vaziyet bir "ön alma mıdır?.." Yoksa, "zemin" oluşturma gayreti mi?.. Her türlü "kaosa" körükle giden CHP olunca;  gerisini siz düşünün!… Benden aman ha dikkat, sağ gösterip, sol vurmada mahirler?...

***

HER ŞEY MUBAH!…

Enva-i haşereyle birlikte artık ne ekersen onu biçmiyorsun?.. Çünkü biçen de, eken de, ektirilen de; "inisiyatifinde" değil.. Artık komisyoncular var.. Yoksa, Cumhurbaşkanlığı, hatta başbakanlık bile.. Genel Başkanlık da, ekli.. Pazarlık, mevzusu!..

***

En haşin, en gerilimli, en vahşi "siyasi husumet", artık "barışçıl" arayış içerisinde değil; cazip!.. Ki, "borsası" bile oluşmaya başladı, "hangi husumet" kime ne kadar, prim verirse!.. Yani düşmanımın, düşmanı "dost" kaldığı sürece, borsadaki primi yüksek!…

***

Değişir mi, değiştirilemez mi, deyip durulan Anayasa'nın ilk maddeleri de, "borsada" yer aldı.. Artık yüklü bir trendi var… Laikler "değişir" diyor, anti laikler u dönüşüyle, "tartışılamaz" bile der, noktaya geldi..  Her şey müzayedede, açık artırma, kim ne kadar verirse!…

***

Ülkenin ve milletin kanayan yarası terör dahi!.. Mücadele stratejisi, artık devlet ve millet politikası değil… O da, ittifakların, iktidara giden yolda "her şey mubah" ilkesiyle pazarlık, malzemesi!… Tabi külfetli, pahalı… Bir de tehlikeli, kendi canavarı kendini yer hesabı var ya!..

***

Vaki olan; tüm bu haşere mahiyetli hesaplar, pazarlıklar, husumetler "milli iradenin" temsiliyeti koruyan sözde "demokrasi" adına icra ediliyor.. Ha bir de, "tehdit" var, dahası cezaevinde olanlar salıverilecek, yerine cezaevine tıktıranlar girecek.. Neymiş; rövanş!..

***

Tabi bir de buldozer gibi kıyım olacak!.. Valiler, emniyet müdürleri, askerler, savcılar, hakimler, kaymakamlar!.. Genel müdürler de dahil.. Memurlar da var… Hepsi, bohçalarını, bavullarını, makamdaki eşyalarını toparlasınlar.. neme lazım; "Kırca'nın çaycı intiharı" parodisi hakikat olabilir!…

***

SİZ DE ADAM MISINIZ?…

Ne yazık ki, görüntü ve hadisenin hikayesi der demez bu çığlığı attırıyor insana; "siz de adam mısınız?"… Bilmem bu görüntülerin an be an karelerini izlediniz mi, izlemediniz mi?. Ben izledim.. Ki çok kişi izlemiştir, görüntüleri.. Çünkü, "ana haber bültenlerinde" geniş yer aldı.. Gazete sütunlarına da yansıdı, '4'ü seyretti, biri kaçtı?' başlığı altında...

***

Mevzu şu!.. Hatay'da eli satırlı bir adam, "genç bir kızı" kovalıyor… Neden, niçin meçhul.. Ama belli ki, "uzun soluklu" bir kovalamaca var aralarında.. Çünkü, caddenin öte tarafından, karşıya geçiliyor.. Genç kız "can havliyle" eli satırlı adamdan kurtulmanın çabası içerisinde!?..

***

Sağa-sola kaçışıyor.. "Sığınacak" bir yer arıyor.. Kaldırım'da beş erkeğin, bir masa etrafında "tavla oynamak" üzere oturduklarını görüyor.. Bir umut, bir kurtuluş, "yardım" ederler, "sahiplenirler" erkeklik ve insani duyguyla, vicdani merhametin dürtüklemesiyle; "kadına el kalkmaz" derler diye!…

***

O da ne?.. O kelli, felli, kalıplı görünen beş erkek…! Hiçbir şey olmamış gibi; "kıçlarını" değil, "kıllarını" bile kıpırdatmıyorlar.. Ki aralarında biri, "tereslikle" sıvışıp kaçıyor, oradan!.. Genç kız, korku, panik içerisinde per-u perişan, "satır darbelerine" maruz kalıyor…

***

Gün içerisinde, olayla ilgili çok farklı yorumlar yapıldı!.. Özellikle "siz de adam mısınız" sorusuna birileri, olayı Kadir Şeker adlı gencin, "parkta" cinayetle sonuçlanan olayına bağladı.. Hiç de öyle değil… "Bu teresliğe, bu erkekliği pespal hale getiren", duruşa, anlayışa, "korkaklığa" libas olamaz!…

***

Erkeğim diyenin "kanına" dokunur hal-i vaziyet!.. Çünkü o beş kişi, bırakın kavgaya girmeyi.. Bırakın, "ellerine silah, satır, bıçak" almayı… Sadece, üzerine oturdukları sandalyeleri, ellerine alsalar.. Ya da, öne doğru itseler.. Dahası ayağa kalkıp, "bir saniye kardeş" deseler bile; "o eli satırlı adam" tırsar, çekinir, geri durar!…

***

Ama bunların hiçbiri yapılmıyor.. Teresliğin "libasını" giyiyorlar… Düşünüyorum, bir erkek dört kadının arkasına satırlı kişiden kaçıp, sığınmış olsaydı!.. Kalıbımı basarım ki, o dört kadın hiç tereddüt etmeden; "duvar" örüp, karşı çıkarlardı.. Ona gününü gösterirlerdi!..

***

Kısacası hadise bir "utanç" abidesi gibi!.. Ama ülkede, insani, vicdani ve rahmani yönde ne kadar vahim derecede, "erozyona" uğrayıp, katılaştığımızı, herşeyi teresliğe bağladığımızı, gözler üzerine seren bir vakıa!…

***

Tabi işin tuhaf, ilginç ve şaşırtan bir yönü vardır ki denir ya; "peki bunu neyle izah edersiniz?".. Aynen de öyle.. Saldırıya uğrayan kız Elif D, saldıran ve "erkek arkadaşı" olduğu ifade edilen Oğuzhan K'yi, gözaltı, polis ve adliye sürecinde ne hikmetse "yalnız" bırakmıyor.. Adliye önünde, hakimle ve savcıyla görüşmek istediğini diretirken, “Kurban olayım lütfen. Hakimle görüşmem lazım. Tutuksuz yargılansın” diye de, yaygara koparıp, kendini yerlere atıyor…

***

Hasılı; ülkenin ve milletin hal-i durumu psikolojik yönde hiç de "sağlıklı" değil!… Sizce…

***

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanlar eşittir; doğum değil, erdemdir farkı yaratan.