Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HAÇLI SALDIRISI!..

Bugün değil.. Asırlardır; "vücut" bulan bir saldırıdır; "Haçlı anlayışının- İslam'a karşı" hasımane tutumu; yeni peydah olmadı!..

Ama biz "hakikatlerimize" gözümüzü kapattığımız için..

Batının ve batılın "fikriyatına", odaklandırıldığımız için.. İnancımızı, değerlerimizi, kutsallığımızı, "içimizde üretilen" devşirmelerin, "inkar ve asimilasyonuna", kurban verdiğimiz için!..

Yani, "canice bizi katledene" aşık edildiğimiz için; "gaflet ve dalalet" uykusundan uyanamadık..

Ya da uyandırtılmadık..

Peşlerinden koştuk!?.

***

Ve bugün; "dört bir taraf" ateş çemberi..

Her yer alev alev yanıyor..

Dün Osmanlı, bugün Türkiye'nin içerisinde bulunduğu Ortadoğu!..

Ve "çökertilen" coğrafyanın umut beslediği, Türkiye'nin hedef seçilmesi..

İşte bizi bizden eden; Batı ve Batılın komuta merkezi Haçlılar, Emperyalistler, Siyonistler "ittifak" içerisinde, "sömürü düzeninden" çıkıp, böl, parçala ve yut kodunda hareket ediyorlar bugün!..

En büyük zafiyetimiz olan, "demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik, hak, hukuk ve adalet gibi "yaldızlı" kavramları kullanarak, "kardeşi kardeşe" kırdırıyorlar.

***

İşte Ortadoğu'daki savaşlara bakalım!…

Bugün "ölen de, Allah'ü ekber diyor, öldürülen de, Allah'ü ekber" diyor…

Yani iki taraf da, Müslüman..

İki taraf da ümmet ve din kardeşi..

Ve tüm taraflar da, bu coğrafyanın asli unsurları, yaşayanları yerliler..

Bin yıllık coğrafyanın "asli unsurları" olan, Kürtlerin, Türklerin, Arapların "birbirlerine" ırk, inanç ve maddiyat odaklı "giriştikleri" saldırı ve katliamlar her şeyi açıkça ifade ediyor..

Hepsi, binlerce, on binlerce kilometre coğrafyadan uzak sömürgeci "Haçlı ülkeler" tarafından, içimize zerk edilen, "ideolojik fikirlerin" zehridir..

İnanç yoksa, ümmet yoksa, din kardeşliği yoksa; "her türlü fikir ve düşünce" tedavisi olmayan, ölümcül zehir’e dönüşür…

***

Çünkü, bu zehrin tek panzehri var..

O da Din..

Din olmayınca; "panzehir de olmaz, tedavide olmaz?"..

O zehir, vücudu esir alır, kangrenleştirir, sonrasında da; "mevta" eder..

Haçlılar bunu bildikleri için; "ortak hedef, İslam ve Dini "seçiyorlar…

İslam dünyası bugün değil, asırlardır böylesi bir "saldırının" hedefinde olup, sürekli kendi içinde "çatışa" durmuştur…

Batı ve Batı hayranlığıyla, kendi medeniyetini terk-i diyar etmiştir…

***

Ama bugün!.. Özellikle, son yıllarda Türkiye'nin "şahlanışı..!"..

Üst üste yediği darbelere dair gelişen; "milli ve yerli ruh", üstadın ifadesiyle O Osmanlı, İslam medeniyeti "küllerinden" doğup filizlenerek, küreselleşti..

Sanayisi de, teknolojisi de, yeraltı-yerüstü zenginliklerine sahip oluşuyla..

En önemlisi de, dünyanın "nasıl bir çark döngüsü" içerisinde olduğu ve küresel güçlerin "aktörleşmesindeki" ruhi derinlikleri keşfeden bir siyasi anlayışla; karşılarına dikildi…

Figüranken, aktör oldu, rol biçer hale geldi…

***

 

Kısacası, Türkiye.. Ne 80'lerin, ne 90'ların, ne de 2 binlerin Türkiye’si değil..

Türkiye, İslam coğrafyasının, mazlumların, biçarelerin, Afrika'da demir girmez topraklarda yaşayan kabile insanların, tıpkı Hazreti Ömer'in(R.A) adaleti ve insanlığı gibi, mazlumun, çaresizin, yoksulun, zulme uğrayanın yanında yer alıyor..

4 milyon Suriyeliye kucak açan hangi ülke var, Türkiye'den başka..

İşte, ekonomisiyle oynuyorlar, döviz kuru üzerinden, enva-i şeytani operasyonlar çekiyorlar..

İçteki ve dıştaki şer yapılarla; vekalet terörünü icra ettiriyorlar..

Darbe ve darbe organizasyonlarında bulunuyorlar..

Yani, bir değil binlerce "Bizans oyununu" sergilemelerine rağmen, Türkiye'yi "çökertemiyorlar?"…

***

Temeli, köleliğe, soykırıma, talana, barbarlığa, kan, gözyaşı, cinayet ve katliamlara dayanan, haçlıların, Siyonistlerin, emperyalistlerin bugün "göz diktikleri" topraklarda, istediklerini alamamanın ezikliği içerisindedirler!…

Karşılarında, Yeni Selahattin Eyyubileri, Halit Bin Velidleri, Fatihleri, Muratları görünce!..

Suriye'de, Libya'da, Yemen'de, Filistin'de, Irak'ta, Azerbaycan'da, Afrika'da Türkiye'yi görünce!…

Üstadın ifadesiyle; "Ehl-i Salib'in" veletleri ve torunları olan neo-nazi ve neofaşistler, Türkiye ve İslam adını duyunca, "vahşileşiyorlar?"…

Barbarca, şerefsizce, namussuzca, kalleşçe, hiçbir insani değer taşımadan, en yırtıcı çakkaldan beter şekilde, kudurarak saldırıyorlar…

Ve dikkat edin, bu saldırı sanılmasın ki sadece paçavradan ibaret olan şirret yavrusu Charlie Hebdo veya akıl yoksunu Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan geliyor..

***

Tek komuta merkezinden, basılan bir düğmeyle Avrupa'nın her tarafından eş güdümlü şekilde, İslam'ın, Müslümanların "en kutsal, ulvi değerlerini" ağızlarına "sakız" ederek, salya akıtıyorlar..

Ve dikkat edin, İslam ülkeleri içerisinde, haçlıların yüzüne "haykırabilen" sizler, "namus, haysiyet ve şeref yoksunusunuz, sizler katilsiniz katil" diyebilen tek lider olan Erdoğan'ı hedef alıyorlar…

Dedik ya; bunların kuyruk acısı var..

Ve bu acı ve acının intikamı bugün değil, asırlardır süre geliyor..

Onun için de; millet ve ümmet olarak uyanık olmalıyız!..

Şunu da, iyi doğru bir noktada idrak etmeliyiz ki!..

Haçlı ve Siyonist anlayış!..

Bu anlayışın lider kadrosu..

İster ABD, ister AB.. İster Fransa, ister Almanya, ister İngiltere..

Ya da Avusturalya, Hollanda..

Hepsi bir bütün olarak. İslam coğrafyası üzerinde..

Özellikle de, Türkiye'nin kontrolündeki alanlarda, küresel dünyanın arenasında, "geriledikçe, zayıfladıkça, küfürlerini, tükürüklerini kendilerine dönüp, yaladıkça" daha bir şerefsizleşerek bizlere saldıracaklar…

***

Eğer ki, küllerinden doğan bir medeniyetin evlat ve torunları olarak, kendimizi ve değerlerimizi, doğru, salih bir fikriyatla, değerlendirip sahiplenirsek!…

Viyana kıyılarına kadar uzanan o medeniyetle bir kez daha tarih önünde, haçlı barbarlara "zilleti" yaşatacaktır..

Kinin, nefretin, ihanetin, kalleşliğin, batılın ve batının derin çukurlarına gömerek, İslam’ın, Kur'an-ı Kerim'in ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in(S.A.V.) bayrağını Türkiye'nin komutasında, dalgalandıracaktır!…

Onları tıpkı ataları gibi; paçavra edeceğiz, kendimizi de tıpkı atalarımız gibi, payidar edeceğiz!…

***

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetin 97. yıldönümünde…

Anıtkabir'de, Cumhuriyet'in kurucusu gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kabri huzurunda!.. Haçlıların ve Siyonizm’in, "denizlere döküldüğü", fazilet kimliğine sahip Cumhuriyetin ruhuyla…

"-Ülkemizin önünü kesmeye yönelik içerden ve dışarıdan gelen saldırılar mücadele azmimiz i güçlendirmekte, kararlılığımızı daha da artırmaktadır…

Zaferle dolu şanlı tarihimizden cesaret alarak birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde ortak geleceğimize doğru yürümeye devam edeceğiz.."

***

PEKİ MUHALEFETİMİZ..

Biliyorum!..

Tüm bu satırları irdeleyip, okuduktan sonra, şöyle bir soru aklınıza gelmiştir..

Peki, "dışarıda bize dair bu kadar hasımane tutum var iken", bizim muhalefet partilerimiz, yarının iktidarlarına kendilerini talip gören sözde siyasilerimiz ne diyor?..

Doğrusu bu noktada, bizim mahallenin elinde tuzlukla, muhalefetin bu minvaldeki hıyarlıklarına koştura duruyorlar ise de, "şunu yapmalı, bunu etmeli" diye tuz döküyorlar ise de nafile!..

Çünkü, sağcımız da, solcumuz da, radikalimiz de, sol, sosyalist, kemalist, seküler bir bütünlük içerisinde; "Erdoğan düşmanlığı" zihinlerini kilitlediğinden dolayı, pek de bu kulvarda "efor ve sorumluluk" ortaya koymadıkları gibi; Fransa'ya "Fransız" takılmaktadırlar..

Ahireti değil, sandığı düşünüyorlar!…

***

DOLANDIRICILARA DİKKAT!…

Diyarbakır Valiliğinden bir duyuru… Duyuru "Son dönemde yaygınlaşan bir dolandırıcılık yöntemine" ilişkin.. Bu yöntemde; "İl Valisi Münir Karaloğlu ve Valilik çalışanlarının isimleri kullanılarak vatandaşlarımızdan para talep ediliyor.."

Valilik duyurusunda; "uygulanan yöntem kesinlikle bir dolandırıcılık, uygulayanlar ise dolandırıcılardır.."

Valilik, "Vatandaşlar benzer taleplerle karşılaşmaları durumunda, durumu emniyet birimlerine ivedilikle bildirmeleri" rica ile öneriliyor..

***

Dolandırıcıların.. Hırsızların.. Çıkarcı vurguncuların.. Vatandaşı "aldatarak" maddi çıkar temin eden; üçkağıtçıların "metotlarına" akıl sır erdirmek mümkün değil.. Enva-i şeytanlıkları var..

Ancak, "Vali ve Valilik çalışanlarının" isimlerinin, kullanılarak, "dolandırıcılık" yapıldığına dair duyumun muhtevası geniş bir şekilde aktarılmış olunsaydı; "uyarı mahiyeti" daha bir net anlaşılır olurdu?..

Şöyle ki, "dolandırıcılar valinin adını kullanarak, yardım talep ediyorlar mı, yoksa vali adını kullanarak, iş takibi mi yapıyorlar?.." Öyle ya; "böylesi çakkallar" çok farklı karakterlerle, giyim ve makam ile mevkilerin kulvarında çok gezinirler de?..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.

***

HAYIRLI CUMALAR


Bu Makale 1265 kere okunmuştur.