HİÇ DE İNSANİ YAKLAŞILMIYOR?...

"Evlat acısı" tarif edilemez.. Ki yer yüzünün "en dehşetli" acısıdır derim.. Çünkü, aile için, anne ve baba için yüreğe düşen bir "kor ateşi" gibidir evlat acısı!.. Her an yürekte yakıcıdır!.. İşte, Enes Kara adlı çocuğumuz "intiharıyla" gelen ölümü, anne ve babasında "böylesi bir acıyı" miras bıraktı!…

***

Öncelikle, Enes'in annesine ve babasına "sabır ve metanet" diliyorum!.. Acıları büyük!.. Ki onlar, "çocuklarının iyiliği için, geleceği için, daha sağlıklı, mutlu, huzurlu, güvenli bir yarınları olsun diye, çabalayıp durdular!.. Denir ya "takdiri ilahi böyle imiş!.."  Kaderden kaçılmaz…

***

Enes'in intiharı, ardından bıraktığı video, gündeme getirilen iddialar ve bunların toplum nezdindeki yansımasının, körüklediği polemikler dinmiyor!.. Hafta başından beridir; konuşuluyor, tartışılıyor, hükümler yağdırılıyor!.. Özellikle bir öğrenci yurdunda nasıl oluyor da "intihara sürükleyen" trajediler yaşanabiliyor, yaşatılıyor diye!..

***

Bilmem dikkatinizi çekti mi?.. Benim vahim bir şekilde, diktatimi çeken; "hadise üzerinde" çok ama çok çift yönlü insani, vicdani, rahmani, adil, özgür bir zihin aklının işlemediğini görüyorum!..Ne yazık ki, zerre-i miskal işin özüne odaklanan yok!?. Var olan hal; Ya benden, ya senden "hesabı" üstü koru saldırı gerçekleştirmek!..

***

Bir kesim Enes'in geride bıraktığı videosundaki "ben müslüman değilim" sözü üzerinde, "intiharı" yorumluyor!.. "Ölümü" sıradanlaştırıyor… Bir kesim de!.. Enes'in "zorla namaz kıldırılıyor" sözünü öne çıkararak, intiharı kendi fikriyatıyla, yorumluyor.. Kendisine göre, "tarikat ve cemaatleri" öcü gösteriyor.. "Laiklik" ipiyle, "cemaat ve tarikatların" kökünü kurutmakgerekir diyecek kadar, şirretleşiyor!...

***

Hani derler ya!.. İki yanlış bir doğru etmez.. Ne yazık ki yaşanan ve yaşatılanlar, aynen de böyle seyrediyor…

***

Enes'in "intiharı" gibi, Dilara'nın "katledilmesi" olayı, aslında ülke ve millet olarak "geldiğimiz" korkunç ve vahim noktayı gösteriyor… Dahası, "meçhuliyet" arz eden değerleri yıkan "tsunami" misali sürecin nasıl da '"can ve yürek yaktığını" bize hissettiriyor…

***

Çünkü, şuursuzluk ve fütursuzca her şey "ön yargılı, yargısız infaz, peşin hüküm, siyasi, ideoljik ve inanç kutuplaşmasıyla" irdelenip, sorgulanıyor… Sağduyulu, insani, merhamet ve rahmani bir vicdanla bakılmıyor.. Olmadığı içindir ki, iyiye değil, kötüye doğru yelken açmış gidiyoruz!.. Allah sonumuzu hayreylesin!?..

***

 

YURTLARLA İLGİLİ HÜKMÜMÜ YİNELİYORUM!?..

Eğitim yılının başında, bu minvalde fikri beyanda bulunmuştum.. Enes vakıasıyla yineliyorum.? Ve diyorum ki, "Yurtlar'a" dair bir oto-kontrol mekanizması, işlev görmelidir!… Yani, bir çeki-düzen içeren, neşteri müdahale şarttır artık.. Vakti geldi de geçti..

***

İşlem mekanizması, salt tarikat, cemaat, hayır vakıflarıyla, münsahır değil!.. Topyekün şekilde, Özel Yurtlar, gerek resmi gerekse de tebdili kıyafetle; "denetime" tabi tutulmalıdır… Bir zorlama, baskı, şiddet var mı?.. Öğrencilerle, sosyal, ekonomik, kültürel, ailevi ilişkiler de dahil olmak üzere "ruh sağlıklarıyla" alakalı, iş ve işlem yapılıyor mu?!..

Pedagojik formasyon!..

***

 

Özetle, yurtta kalan ister kız, ister erkek öğrenci "yaşamı ve geleceğiyle" alakalı var olan sorunları koşulları ortadan kaldıran; "çözüm" üretici, mekanizma her an ve daim devrede olması lazım!.. Ve tabi ki, hepsi bilaistisna "kendisine özgü" bir özerk alan değil, devletin, kamunun "denetimi" altında, olmalıdır!… Bir bütünlük içerisinde, "tedrisatı da" bilinmeli!…

***

İKİ ÖNEMLİ NOKTA…

Hiç bir yapı, dört dörtlük değil, ki olamaz da!.. Bir elin parmakları bir mi; değil!.. Yurtlar da, aynen böyle.. İşleyişleriyle alakalı da; "olumsuzluklar" yaşanmıyor, olmuyor değil, oluyor!.. Çürükler çıkabiliyor!.. İki husus olabilecek "trajedide" dikkate alınmalıdır…

***

BİR… Odaklanılması, sorgulanması, gözardı edilmemesi gereken, olası "trajedileri" içeren vakıalarla yüz yüze gelmemek adına;

Yoksul, fakir, gelir düzeyi olmayan ve bu nedenlerden dolayı, yurtlarda kalmak zorunda kalan öğrenciler!…

***

İster kız, ister erkek öğrenci olsun…

Yaşanan ve yaşatılan, başına gelebilecek her türlü "trajedide" bulunduğu yurdun yönetimi ile finansmanında daha önce Devlet sorumludur…

***

İKİ.. Birinci koşullar, bu odaklanılması gereken ikinci şıkta yok!.. Ki Enes'in olayında bir maddi imkansızlık ya da mecburi bir kalışın olmadığı görülüyor.. Ne diyor baba.. "Bizim durumumuz iyi.. İstediğimiz yurtta kalabilirdi. Biz burayı tercih ettik. Ben 25 yıldır bu camiayı tanıyorum!…"

***

“Benim oğlum, en doğru insanların elinde” duygusu ne hazindir ki kimi  zaman “çevresel” etkiler yüzünden hüsranla son buluyor.. Oysa evlatları, büyük bir sıkıntı, çile ve derdin içerisinde trajedi yaşamaktadır, "kendini çıkmaz" tünelde görüyor.. Aile o sonsuz güven duygusuyla bunun farkına bile varmayınca, telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaşanır hale gelir…

***

Hal böyle olunca!.. Öğrenci yurdunda, yönetim ve devlet ricalinden daha önce, "aile sorumluluğu" söz konusu..

Enes ve onun gibi "ruh haline" sahip olanlar için, aileler "en küçük bir sorunu, rahatsızlığı" olası bir şikayeti, "ivedilikle" dikkate alıp, çözüm üretmeli..

***

"Alışır, üstesinden" gelir diyerek geçiştirirse.. Enes Kara'da olduğu gibi genç insanlardan her kişi "ruh sağlığı" sorunları sıkıntıları bertaraf edemez.. Edemeyen, "trajediyle" sonlanan vakıalardan kendini kurtaramaz hale gelir!..

***

 

FAŞİST LEMAN!...

Devşirme Leman Sam yine "faşizanca" salya akıtmış.. Yine ırkçı, yine şoven, yine nobran, yine vahşi "ruh karakterini" konuşturmuş!… Bilmem vakıf oldunuz mu, İstanbul'da Katarlı bir şahıs, arabasıyla "köpeği ezip” ölümüne neden olmuştu ya!.. İşte bu olayla alakalı, Sam "faşizan zehrini" kusmuş.. Attığı twit'e bakar mısınız?..

***

*Yıllar önce bu soysuz Araplara tepkili olduğum için uzun süreli lince maruz kalmıştım, şimdi herkes ne mal olduklarını anladı. Daha bunlar iyi günler, ekmeğe ortak yakında toprağa da ortak olacaklar. Bıçaklamalar, tecavüzler, sonu yağmadır bunun. Hiç şikayet etmeyin, göz göre göre geldi.."

***

Bakar mısınız, "Hitler'e" beş çeken, Leman Sam'a..  Allah korusun.. Bir yetki verilirse, eline geçireceği bir güç olursa; "Hitler" gibi, kendinden olmayan "tüm ırkları" yok eder, "fırınlarda" cayır cayır yakar.. Dünyayı sarsan kıyıya vuran Aylan bebeğin cesedine bakarak "iyi olmuş" der bir zihnin sahibi bu, Sam..

***

Psikolojik bir vakıa!.. "Sanatçı" libası altında böylesine faşizanca, ırkçı düşünceye sahip Sam'a sormak lazım.. Siz bu lafları "batı ve batıl" hayranı kesildiğiniz Avrupa'da herhangi bir ülkede zikrederseniz, size ne yaparlar bilir misiniz!… Barındırmazlar, anında "tek hücreli" tımarhaneye, atarlar!…

***

Bizde ne yazık ki, "sanatçı" denilip, salyalarını yutuyoruz!.. Diyeceksiniz ki, "albenisi var ya?".. Ha bir de, "demokrasimiz.?" Neyse, okurumun ifadesiyle "faşizan ırkçı" bir ruh hali, psikolojik hastalık olduğu için; "tedaviye ve rehabiliteye" ihtiyaç vardır…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.

***

Hayırlı cumalar…