Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HÜZÜNLÜ BİR BAYRAM!

Ne yazık ki öyle!..

Acı, öfke, hüzün ve burukluk "tufan" misali hepsi bir arada..

Geçen seneki, Ramazan Bayramı yazıma şöyle başlamıştım…

Birileri deseydi ki; bu seneki Ramazan Bayramında "evlere" kapanacaksınız..

Sokağa çıkma yasağı olacak..

Ev ziyaretleri yasak..

En yakınızdakine "Bayram ziyaretinde" bulunmayacak, görüşüp kucaklaşamayacaksınız…

Ne büyüklerin ellerinden öpebileceksiniz…

Ne de küçüklerin gözlerinden öpemeyeceksiniz…

Bir virüs sizlere "hayatı, dünyayı" zehir edip, dar edecek.

Ve insanlık "bencilliğini, karakterini" yitirmiş olacak..

Çaresizlik içerisinde, "şifa" arayışı içerisinde olacak…

İşte tüm bunları, söyleyene ne dersin "deli?"…

İnanır mıydık; ne mümkün?

Ama, yaşadık, gördük..

Ve bugün, hal-i durumun, perişanlığı, yaşanan ve yaşatılanlar noktasında sene-i devriyesindeyiz!…

Ne hazindir ki, bugün daha, "dehşetli ve beter" bir, mahkumiyet var?

***

Aslında, salt virüs değil!..

Dünyayı kasıp kavuran, "insanlık" denilen insani ve vicdani "karakterin", beşeriyet hanesinden hızla uzaklaşma halidir, bizi bizden eden!…

Siyonizm’dir..

Emperyalizmdir…

Faşizmdir..

Küresel kapital düzenin, sömürgeci haçlılarıdır…

Çünkü, İslam alemi 1.5 asırdır "kendi benliğiyle" hareket etmiyor…

Kukla yönetimler..

Piyon liderler..

Vesayetçi iktidarların emir kulu oldukları batının ve batılın boyunduruğu altında; "kendi milletine ve devletine" hasım oldular..

***

Ve tabi ki, "soğuk savaş" döneminin sona ermesi!..

Sovyetlerin parçalanması..

Süper güç olduğu gibi, dünya hükümeti konumuna geçen, ABD fil misali, Ortadoğu'da "cirit" atıcı hale geldi..

Büyük Ortadoğu Projesi'ne yönelik "sinsi ve karanlık" senaryoları bir bir, sahada uyguluyor..

Demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik gibi "yaldızlı" kelimelerle, despotça ülkelerin üzerine çöktü..

İşgal etti..

Kısacası 1991 tarihi itibariyle, İslam coğrafyası teslim oldu!..

Ki Türkiye de dahil olmak üzere; "acıların, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının" alanına çevrildi…

***

İşte o günden buyana, İslam dünyası, Müslümanlar "ağız tadıyla" huzurlu, mutlu, şefkatli, merhametli, birliğin ve dirliğin gücüyle bütünleşip; bayram yaşamadı..

Yaşamadığı için, bayram da yapamadık..

Ve Bayramlar geldiğinde hep söze "buruk, hüzünlü, gözü yaşlı" diyerek, başlıyorduk..

Görünen o ki, son iki yılda yaşadıklarımızla, "nerde o eski bayramlar" sözümüz, bayağı eskilere matuf kılıyor.…

***

Tabi, hamurda bizim de tuzumuz yok mu?.

Var..

Hem de, daha bir vahşi benlikle, "kendimizi" manevi hayattan koparıp, kapital yaşama, köle ettik…

Sözde modern dünya..

Sözde çağdaş medeniyet.

Sözde ve yine sözde dünyevi işlerle, köleleştik..

"Baş döndürücü" bir şekilde, benlik kaybına uğradık…

Ailelerimizi..

Yakınlarımızı..

Komşularımızı..

Büyüklerimizi..

Hatta annemizi, babamızı, kendimizi bile "maddiyatın" bedbahtlığına kaptırarak, unuttuk!…

Acı diye bir duygu kalmadı..

Merhamet diye bir medeniyet bırakılmadı..

***

Dahası, kutsal değerlerimizi de, tarihe terk ettik!…

Kültürümüzü de…

Gelenek ve göreneklerimizi de..

İnancımızı..

İman ettiğimiz değerleri dahi, "kapitale" kurban ettik..

Hasılı kelam..

Kendi gerçeğimizle, fersah fersah mesafeler inşa ettik…

Yoksa, Bayramları birer tatil günü olarak, değerlendirip koşuşturur muyduk?.

Ya da, el öpmeleri..

Sevgiyle kucaklaşmayı..

Çağın teknolojisiyle, iki mesaj, bir telefon deyip, "ırak" kalma haline meyil verir miydik?..

Yani kendimizi unuttuk!…

***

Ettiklerimiz yüzündendir ki, bugün geldiğimiz noktada…

Belli ki kıymetini bilmediğimiz bayram ve bayramlaşma nimeti de elimizden alındı, gitti, uçtu...

Artık en yakınlarımıza bile fiziki mesafe zorunluluğu var.

El öpemediğimiz gibi, sarılmak da yasak!

Dahası indiğimiz sokakta, dolaştığımız çarşı pazarda, girdiğimiz dükkânlarda maske takmak zorundayız.

İşin en kötü yanı ise tanısın ya da tanımasın tüm insanlar birbirlerine şüpheyle yaklaşıyor artık..

En yakınımız bile aksırsa, tedirgin oluyoruz.

***

Vaki olan da şudur ki…

Mahut virüs hayatı tüm insanlar için eşitledi gibi…

Nitekim, yalnızca Müslümanların bayramları hüzünlü geçmiyor…

Diğer inanç grupları da, İslam dışındaki ülkeler de "aynı" trend içerisinde, korku ve panikte!…

İşte burada idrak etmemiz gereken şudur..

Virüsün öğrettiği, kederde, acıda, elemdeki eşitlenmeyi acaba sevinçte ve kıvançta da becerebilecek miyiz?

***

Hali hazırda, herkesin merak ettiği tek şey var…

O da, virüs sonrası dünyanın nasıl bir hal alacağı keyfiyeti…

"Eski tas eski hamam mı" olacak?..

Yoksa ‘bir çil horozun şafakla hediye ettiği yepyeni bir dünya mı’ gelişecek?..

Ancak görünen o ki..

Uzmanların da bilim adamlarının da fikri beyanları bu yöndedir..

Virüs, diğer ölümcül virüsler gibi "hayatımızda" hep olmaya devam edecek..

***

Sonuç itibariyle!..

Dünya aynı çark döngüsüyle dönmeye devam edecek..

Önemli olan; İslam dünyası "ğark" olduğu hal-i perişanlıktan kendisini kurtarabilme adına, bir dirilişe meyil verecek mi?.

Mescid-i Aksa'nın işgali..

Kudüs'ün Siyonizm’in çizmeleri altında inim inim inlemesi..

Ortadoğu'da, Büyük Ortadoğu Projesinin yarattığı "yıkımlara" dur denilebilecek mi?..

İslam ülkeleri "piyon, şovenist, despotça" yönetimlere son verebilecek mi?..

Osmanlı ruhunu..

Selahattin Eyyubi'nin iman kudretini…

Fatihlerin…

İslam sancağını yer yüzünde yeniden "şahlandıran" bir ruhu diriltebilecek mi?...

***

İşte bu ruh dirildiği zaman!…

Bilmiş olalım ki;

Hüzünlü, buruk, acı dolu "bayramları" geride bırakacağız..

Eski bayramların, şefkatiyle, merhametiyle, bereketiyle, insani ve vicdani bolluğunun okyanusunda, diriliriz!…

Aksi taktirde; hal-i vaziyet dünden beter olur..

Biz yine de, "hüzünlü" bayrama merhaba diyelim..

Evlere kapansak da..

Sokağa çıkamasak da..

Kucaklaşamazsak da..

Yüzde maske, arada sosyal mesafe olsa da!..

Ki bu halimiz, virüs belasını geriletmekte önemli bir işlev olacak..

Ona inanıyorum...

Ama hal-i duruma diyebileceğimiz!.

Allah (cc.) bizleri İslam alemini ve insanlığı beterinden saklasın..

Bayramınız, mübarek olsun!…

***

GÜNÜN KAHKAHASI!?..

Ali Babacan…

Demiş ki…

"2018'de Abdullah Gül muhalefetin ortak adayı olsaydı kazanırdı?.."

***

Ne diyeyim, Allah kahkahanızı hiç eksik etmesin!

***

GÜNÜN İKİ YÜZLÜ SİYASETİ.

Yine Ali Babacan.. 2018'de, AK Parti'de Milletvekiliydi.. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına "ikinci imzayı" veren kişi…

Ama, "Abdullah Gül'ün muhalefetin çatı adayı olması için de" çabalayan kişi…

***

Yani.. Bir tarafta AK Parti içerisinde, Erdoğan'ı aday göstermiş..

Yani.. Bir tarafta, Erdoğan'a "kumpas kurmanın" göbeğinde oturup, muhalefete Gül'ü pazarlamış..

***

Vaziyetin ikmaline ne denir?!.. İhanet mi, siyasetin iki yüzlülüğü mü?.. Vallahi ne derseniz deyin, o sizi bağlar..

Bunlar konuştukça; "kep düştü, kel görünüyor?"…

***

Ne diyeyim; Allah sizi bildiği gibi yapsın…

***

GÜNÜN SORUSU..

Ahali soruyor… Ali Babacan mı şimdi, çıkıp "siyasi ahlak dersi" verecek!?..

***

"Kirli siyasetin" göbeğinde yer alacaksın.. Kumpasın ve siyasi iki yüzlülüğün "organizatörüyüm" diyeceksin.. Ve bunları "ahalinin" huzurunda bir meziyet olarak, itiraf edeceksin.. Sonra da çıkıp, "siyasi ahlak dersi" vereceksin…

***

Sanırım, ahalinin önerisi bu kez şu olacak?.. Ala Babacan çıkıp, şekilde gördüğünüz gibi diyecek ki "Siyasi ahlaksızlık, siyasi iki yüzlülük, siyasi ihanet" aha da, "örnek ben…"

***

Ne diyeyim.. Azıcık, siyasi ahlakın temini için olması gereken değil mi?..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Hırs başarısızlığın son sığınağıdır.,,


Bu Makale 2126 kere okunmuştur.