NE BU TELAŞ!..

O boş koltuk var ya, ne de boş boş konuşturuyor şu beko-avanları!.. Öylesine telaş içerisindeler ki, ne yapacaklarını bilemez halde, buradan ortamı nasıl zehirleyebiliriz yönünde tepiniyorlar!.. Hafta sonu, ekranlara baktım, hala bu tartışma!.. Yok şu duruş, yok bu bakış, yok bu oturuş, yok bu bayrak, yok bu fors!.. Ne derseniz, envaisi katık?!..

***

İyi de çok mu önemli?.. Bence zerre-i miskal bir önem, ve de ehemmiyet içermiyor, taşımıyor da!..  Ki ülkenin ve milletin, siyasetin ali menfaatine ilişkin bir kazanım da yok.. Kaprislerin ateşini körüklemekten başka.. Kaldı ki zarar verici, kaybettirici, küskünlükleri, kini, nefreti, hizipleşmeyi alevlendiriyor?.. Önemli olan, içeriğin neler olduğu gerçeğidir?..

***

Hani bir söz vardır?. Denir ya; “yediğiniz, içtiğiniz sizin olsun, ne konuştunuz?”.. İşte odaklanılması gereken de burasıdır?.. Bu görüşmede, ehemmiyet kazanan konuştukları ve seçimsiz önümüzdeki 4.5 yıllık zaman dilimine, siyaset iklimine sağlayacağı artılar neler olabileceğidir?.. Mesela görüşmenin, devamlılığı noktasında iade-i ziyaret ne zaman olacak?!..

***

Siyasetin o kirli, çatallı, zehirleyici ruhunu aklı selim galebe çalıp, mevta eder mi bu diyaloglar zinciri?.. Nefret dili sonlandırılır mı?. Bahar havası estiren siyasi dinamiklikle, ülkenin ve milletin milli meselelerinin çözümünde, ortak akıl, ortak payda geliştirilebilir mi, buluşabilirler mi?.. En önemlisi Anayasa değişikliğine birlikte evet noktasında kolları sıvarlar mı?..

***

Sosyal, ekonomik, kültürel hatta siyasal adımlardaki arıza-i durumlar karşısında; alternatif çözümler etrafında buluşabilecekler mi?.. İyiye iyi, güzele güzel, kötüye kötü, çirkine çirkin, diyebilecek erdemli ve ahlaki siyaseti inşa edebilecekler mi?.. Kürt sorununun çözümünde, taraflar samimiyet gösterebilecekler mi?..  Din, dil, ırk hizipleşmesine son verilecek mi?

***

Türkiye’nin Türkiye’den başka, bu ülke topraklarında yaşayan tüm dinlerin, dillerin, ırkların, renklerin kendi coğrafyalarından başka dostlarının, yoldaşlarının olmayacağı hakikatini, iman meşalelerinde, görürler mi?.. Onu kendilerine libas edebilecekler mi?.. Ve daha nice, sıralayabileceğimiz, dillendirebileceğimiz gerçeklerimiz var iken, bunlara dair gayret ve mücadele edebileceklerini, sorgulamamız lazım iken!..

***

İşte o beko avanlar  ortamı zehirliyorlar!?. Ürkütücü bir panik ve telaş içerisindeler, uzlaşı diyaloğunu alabora etmek istiyorlar.. Ki, bu akımda yer alanlar da, artık maskelerini gizlemiyorlar.. Özellikle de CHP’deki hizip ortamı kendilerine geçim merkezi olarak, görenler!?… Kimi Kemalci, kimi Ekremci?. Hele ki, Özgür Özel’in özgürleşmesine hiç ama hiç tahammül edici değiller!?..

***

Sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir?!… Bunu diyen kim?. Kılıçdaroğlu!.. Bir tarafta CHP’nin koltuğunu elinden alan Özel..  Diğer tarafta her seçimde kendisine hezimetler yaşatan, Erdoğan!.. 13 yıl boyunca CHP’nin başında, nefret diliyle oturdu!.? Çatışan, çatıştıran, haset, kin kusarak, saldırıp, bir kesimi konsolide ederek, oturduğu saltanat son bulduğunun acısıyla, saldırıyor!..

***

Diğer tarafta, tek hedefi Erdoğan’ı düşürmek!.? Ve tek derdi Cumhurbaşkanı olmak olan, Ekrem İmamoğlu!… İşler beklediği gibi gitmiyor.. Özel kukla genel başkan olma niyetinde değil, giderek Özgür-leşiyor?.. Ekremcilerin en çok telaşı da bu!.. “Kendilerinin, ikinci, üçüncü plana düşmeleri?”…

***

Siyasetteki her atılan normalleşmeye yönelik adım onların konumunu asli görevinizi yapın, olarak dönüyor kendilerine!.. Hal-i hazırda İstanbul’la alakalı konuşulan ne, yol, otobüs, metro, altyapı ve kentsel dönüşüm!.. Yani, İstanbul Belediyesinin yönetimi?.. İşte bu konum, onlarda arıza-i durum yaratıyor!?. Çünkü öncesinde, muhatap Erdoğan görülüyordu?

***

Erdoğan ve Özel ekseninde, siyasetteki normalleşme ivme kazanacak.. Ama CHP’deki iç tansiyon, pek duracak gibi gözükmüyor?.. Hele ki, Büyük Kurultay’a kadar çok ama çok “bardağı taşıran iç hadiseler vücuda gelirse, kimse  şaşırmasın beklentiler sürpriz değil?”.. Yoksa, Ekremcilerden yükselen ses tonunda, “Deniz Baykal akıbeti” hissedilmezdi?!.. Sizce!..

***

OKUR SORUSUNA BİNAEN!?.

Okurum hafta sonu kaleme aldığım “Bu diyalog siyasete ilaç gibi geldi” başlıklı yazıma, yorum yapmış!.. Ki bugün de, kapsayıcı şekilde aynı mevzuu üzerinde, fikir harmanı yaptım!.. Sorduğu soru şu; “siyasetteki yumuşamayı istemeyen beko avanlar kimler” diye?.. Doğrusu yorumun detayında aktarıyor, kendi de ifade etmiş?.  Ki yazımda da var.. Ama ben yine, buradan o beko avanların kimler ve hangi karaktere sahip olduklarını ifade edeyim?..

***

Bunlar.. Telaş içerisinde olan, gidişatı akamete uğratmak isteyen, zehirli, kin ve nefretin tohumundan başka bir şey düşünmeyenler.. “Siyasetteki normalleşmeden” korkuyorlar, çünkü  kendilerine “hasım edecek” kişi üzerinden ekmek edinemeyecekler?..

***

Bunlar.. Biliyorlar ki, ortam sükuta ererse, barış sağlanırsa, kavga olmayınca, kendilerine cirit atma alanı kalmaz..? Atıla düşerler.. Çünkü böylesi bir ortamda ne diyeceklerini bilmezler!.. İki kelam edemedikleri için de, “miadınız dolmuştur” etiketi alırlar..

***

Bunlar.. Sulhu bilmezler.? Hep saldırgan modunda, alternatif olmak değil, kavga etmekle, meşgullar.. Yumrukları sürekli sıkılı, dilleri ise çatallı!.. Her şeye istemezüklerdir?.. Horozlanırlar, ama karşılık görünce de, kuyruğu kısarlar!.. Pusuya yatıp, yeni inliklerin peşine düşerler..

***

Bunlar.. İnsani, vicdani ve rahmani duygu nedir bilmezler?.. Kinden, nefretten, husumetten, hizipten, kutuplaşmadan, nemalanıp, beslenirler!.. Radikalizme, meyil edici, militandırlar… Kalbi duygularında merhamet yoktur!.. Katı kuralcılardır, palazlanma alanları, tozlu ortamdır!

***

Bunlar.. Erdoğan, AK Parti, Özgür Özel ve CHP’ye nefret duygusundan başka duygu bilmezler!.. Taraflar varlıklarını, birbirlerine karşı saldırganlık kodu üzerinden sürdürmeyi bilirler.. Her ortam onlar için, bir it dalaşıdır?..

***

Bunlar… Siyasetin normalleşmesi.. Erdoğan-Özel görüşmesi.. Ki diğer siyasilerin birbirlerinin “elini sıkması, kucaklaşması.?” Ülkenin ve milletin ali menfaatine meyil edildiğinde; “çalışacak ortamlarının” olmayacağını bilenlerdir..

***

Yani; nefretle büyüyen, konuşlandıkları yerde kan emen sülüklerdir!.. İşte bu sülüklerin ürememesinin panzehiri de; “siyasi mevsimin her daim bahar olmasıdır..”

***

TASARRUF DERKEN!?..

Yineliyorum!… Ki gidişat öyle gözüküyor ki, bu ifadeyi, çok daha yineleyerek, tekrar edeceğiz. Bizim gibi niceleri de, aynı fikri beyana devam ediyor!.. Şu tasarruf ve kemer sıkma beyanı!..

***

Ne diyor, Bakan Şimşek?.. “Tasarruf.. Tasarruf.. Tasarruf..” Haklı bir çağrı… Elbette ki, bu ekonomik girdaptan kurtulmak için, “tasarruf şart”.. Tasarruf olmadan, üstesinden gelmek, ne mümkün?!.. Mali krizden, enflasyon canavarından, kurtulmak için şart!…

***

Ama velakin, bu tasarruf denilen illeti sadece ve sadece, garibana yüklemek!.. İşçiye, memura, emekliye reva görmek!.. Diğerleri!.? Hele ki, yönetim kadrosunda olan zat-ı muhteremler için; her şey vur patlasın çal oynasın olmamalı!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Birileri vur patlasın çal oynasın yapıyorsa, birileri de fakr-u zaruret içerisinde, yoksullukla boğuşuyorsa, orada adaletten söz edilemez!..