Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

O İMZA VE ONAYLAR GEÇERSİZ?!

Yasa neyi emrediyor bilmiyorum?.. Ki mevzuat ve yönetmenlikler de.. Duruma bir cevaz var mı, yok mu o da meçhulümdür!..  Ama velâkin, hakikat ölçeğinde işin özüne, etik noktasında baktığınızda, gerçek nettir…

***

Hangi makam ve mevki olursa olsun!… “Yetkilendirme” ya da “yetkisizleştirme” noktasında, alınmış idari karar “resmi gazetede” yayımlandığı tarih itibariyle, geçerlilik kimliği kazanır.. Ki yasalar da aynı işleme tabidirler!…

***

Hiçbir karar, yasa, mevzuat “geriye dönüş” işlemez!.. İşlenmesine de rıza gösterilmez…Kabil de değil.. Makamlar da, bürokratlar da, geçmişe dair, imza atamaz, karar da alamaz… Tabi istisna-i ve olağanüstü durumlar vaki olmaz ise!..

***

İşe bu hakikatle yola çıkarak, diyorum ki Diyarbakır Valiliği görevinden “el çektirilen, merkeze alınan” Vali Münir Karaloğlu’nun, 13 Mayıs 2022 itibariyle; zoru-i ve olağanüstü bir durum içermeyen işlere ilişkin “attığı imzalar verdiği kararlar” geçersiz sayılması gerekiyor..

***

İster, daire başkanı ataması, ister sözleşmeli kadro, ister imar kararı, ister imarda değişikliğe ilişkin, onaylar olsun!.. Ve o çok konuşulan özel hastanenin ek binasına, “akçeli spekülasyonların” ışığında, atıldığı söylenen imza olsun!.. Hiç birinin geçerliliği olmaması lazım!…

***

Salt Karaloğlu için geçerli değil bu tezim!.. Hangi kurum olursa olsun; değişmez!.. Bu vali de olur, kaymakam da olur, daire başkanı da olur.. Bakan dahi!… Çünkü iş ve işlemler halk deyimiyle “giderayak” yapılmıştır… Hukuki bir dayanak yoktur.. Ve hepsi de “adli” işleme tabi olduğu gibi itirazı da kabildir…

Karaloğlu da aynı işleme tabidir.. Ki, merkezi hükümetin kararına rağmen imza atamaz!?. Hele ki, Diyarbakır’dan Perşembe günü ayrılıp, bilahare geri dönmesi.. “Gövde gösterisiyle”, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Soylu’nun “görevden alma” kararını, bir ölçüde protesto ettiren, “vedalaşma” organizasyonu tertiplemek adına, geldikten sonra “bu işleri” yapmış olması ayrı bir hukuki tartışma! Yani; hukuka uygunluk arz etmiyor, etik de değildir..

***

Bir de, hükümet karşıtı AK Partililerin tutumu var ki, akla ziyan!…Bir kaç gündür konuşuluyor… O da şu; açık ve aleni FETÖ kokulu “mağduriyet” libasıyla tertiplenen vedalaşma ve uğurlama törenine katılım gösterilmesi hali..  Garip ve yaman bir çelişki olarak değerlendiriliyor…

***

Ki o vali, İl Teşkilatının “ziyaret skandalına” imza atandı!.. Ki bu il teşkilatı, Genel Merkez’e bu valiyi şikayet etmişti.. Bizi, “üst aramadan geçirip” makamına aldı diye..  Ne olduysa; “iş biat” edici, çeken ilikleyici, boyun eğici, “el üstünde” tutma noktasına geldi..? Soruya yanıt aranıyor?..

***

Aksi takdirde, AK Parti Milletvekili, il ve ilçe teşkilatlarının da, o “protesto-veto” içerikli sözde “vedalaşma, uğurlama” organizasyona dahil olmaları neyle izah edilir!… Kaldı ki, tenzil-i rütbeye tabi tutulmuş bir bürokrat, “şantaj, tehdit, rüşvet ve tutuklanmaların” gündeme geldiği, izler bıraktığı bir kurumun başındaki kişi!…

***

Dışarıdan gören sanır ki, Milletvekili, il ve ilçe teşkilatı üyeleri, hükümete ve Ak Parti'ye mensup değiller..  Sanırlar ki, herhangi bir muhalefet partisine mensuplar.. Sanırsınız ki, çok başarılı bir vali görevden alınmış diye; “protesto” gösterisine, katılım gösteriyorlar…

***

Hep ifade ettiğim gibi… AK Parti'yi çökerten, kan kaybına uğratan, muhalefet partilerin sergilediği siyaset, ortaya koydukları politika değil… Müsebbip,  AKP’liler olduğu gerçeği, boşuna söylenmiş söz değil… Parti, içten vuruluyor…

***

CHP’YE KATILIMLAR…

Son iki aydır, dikkatimi çekiyor!.. Diyarbakır ve ilçelerinde, bir dönem AK Parti’de “yer almış, görev yapmış” isimler parti değiştiriyor.. Ki aralarında, Milletvekili ve Belediye Başkan adayı, ilçe başkanları dahi var.. Makas değiştirerek, sağdan, sola geçiyorlar. AK Parti'yi bırakıp, CHP rozetini takıyorlar…

***

Bunun izahı, çok başlık içermiyor değil.. Ama yerel siyaset kulvarında, sorgulayıcı ve cevap aranan çok soru var?.. Benim merak ettiğim, AK Parti İl ve İlçe Teşkilatları ile Milletvekillerinin; “peş peşe” gelen, kopuşları neyle izah ederler?!…

***

Özellikle de; “burnundan kıl aldırmayan” bir siyasetçi profilinin, mevzuda katkısı vaki mi diye, soruya parantez de açmak istiyorum!..

***

İKİ KELAM YOK MU?!…

Niye ve ne için, muhalefetin iki kelam olsun ki?!… Sizinkisi de, laf mı şimdi?!… Yahu adamlar açık ve aleni bir şekilde, konuştu, naralarını attılar… Demediler mi “dünyanın en güzel işini, icraatını yapsalar bile kötüleyeceğiz..”

***

Yerli ve Milli bir meselede “iktidarla” yan yana yürüdüler mi?.. Yok.. Çözüm üretici olmada, alternatif oldular mı… Yok.. Türkiye’yi “düşman belleyenlere” iki laf ettikleri vaki mi?.. Yok.. “Milli iradeyi” alt etmeye kalkanlara, karşı durdular mı? Yok..

***

Ne içte, ne dışarıda, AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülke meselelerine karşı, “sergilediği siyasi ve diplomatik” tutuma, bir omuz vermişler mi?.. Ya da, “siyasetten de” olsa, aynı safta bir duruş sergilemişler mi?.. Yok..

***

Hal bu iken!… İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine ilişkin Türkiye’nin “veto” tavrına, iki kelam etmeleri beklenir mi?. Önemli ve muhit bir duruş, derler mi?!.. Veyahut, Türkiye “kendi güvenliğini, milletin selameti” için, bunu istiyor yönünde bir tavır sergiler mi?..

***

Biden’in, İsveç’in ve Finlandiya’nın, “attığı taklaları” görürler mi?!… Ne mümkün?!.. Müstakbel Cumhurbaşkanı adaylarından “çıt” diye bir ses dahi söz konusu mu?!.. Değil.. Diyecekseniz ki, etseler ne olur?!… Ne mi olur; “dostlar, arkadaşlar, yandaşlar” rahatsız olur, çarşı karışır!…

***

Çünkü, onlar için “iktidarı nasıl eleştirebiliriz, yerebiliriz, çatabiliriz, tukaka edebiliriz” fikriyatı hep ağır basar.. Yanlış varsa, oraya yüklenirler, gerisi “çakma..”.. Yoksa, “ketum kal, sus” iki kelam etme, koduyla vaziyeti geçiştir?!.. İşte bu anlayış, Türkiye’nin idaresine talip?. Ağlanmaz mı halimize?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bilinmelidir ki, güç ve kanun sadece ve sadece adaletin vasıtalarıdır…


Bu Makale 4283 kere okunmuştur.