ÖRGÜT MASUM MU YANİ?..

Ne yazık ki "o kıvama" geldik..

Maşallahımız var…

Başardılar..

Altına da "okkalı imzayı" attılar..

Kim mi attı?…

Hep birlikte, kamikaze ederek; "birbirimize" giriştik ya!…

Daha önce kutuplaşma ve hizipleşmeyi kısmi yönde yaşıyorduk..

Ama gel gör ki; şimdi onun da ötesinde, "katil sensin, benim" noktasına geldik?..

Muhalefet cephesini izliyorum!..

Ki, iktidara mensup olanlardan bir kesimi var ki, geri kalır yanı yok!..

Denir ya, ellerinden geldiğince haşin, öngörmez, kavgacı, hizip ve suçlayıcı psikolojik birer vakıayı da öteleyerek; "saldırı" kodunda, vur da vur…

13 masum insanın "hunharca" katledilmesinin tetiğini çekenler "masumiyet" içerisine sokularak, "sorumlusu sen misin, ben miyim" der hale getirildik?

***

Kimse, yahu el insaf..

"PKK bu adamları kaçırmadı mı, 5-6 yıldır ellerinde değil mi?..

Başlarından vuran, PKK'lı değil mi?..

Bunlar, PKK'nın barındığı mağarada vurulmadı mı? Bu yapı yasalar çerçevesinde, terör örgütü olarak, anılmıyor mu?..

Dünya ülkeleri, PKK'yı terör örgütü olarak görmüyor mu?.."

Hepsi vaki iken; ne bu karşılıklı "hizipleşmenin" getirdiği, PKK'yı "aklama" siyaseti!…

Karşı durulması gerekirken, "yandaşlık" neyin nesi?

Beyler, yapmayın, etmeyin, günahtır!..

60 bin insanın hayatına mal oldu; bu terör, şiddet, ölüm ve silahlar!..

Ve akan kanda, herkesin ama herkesin sorumluluğu var, ve "o kan" herkesin eline bulaşmıştır..

Lakin, gelinen aşama itibariyle PKK, "küresel güçlerin" coğrafya üzerine, "vekalet savaşına" döndü..

Ama hala anlamış değiliz…

Ki birileri inatla ve ısrarla; "anlamama" zafiyetiyle, "kör ebeyi" oynuyor..

***

Üstat ne güzel ifade etmiş!…

Siz bir cevap verin; "Eli silahlı, dağdaki PKK'lı mı daha tehlikeli, yoksa sivil hayatta, siyasi arenada, mecliste, örgütlü sivil yapılarda PKK'cılar mı daha tehlikeli?"..

Nasıl bakarsınız bilmem; ama ikinci şık daha bir tehlikeli olmaya başladı..

Çünkü; "birliği, dirliği" tehdit ediyor!

İktidarı suçlamak..

En acımasızca eleştiri oklarını atmak..

Sabah, öğlen, akşam, durmadan- hız kesmeden laf yetiştirmek…

Günde üç öğün "sövmek..!"

Şu veya bu fikriyatın yol haritasında, "üzerinden" tepinmek, kolay..

Ki bu hal, "ucuz siyasetin" ötesine geçmiş..

Muhalefet cephesi de, ne talihsiz ki "hazin bir şekilde" en ucuz, kıytırık bir o kadar da, "ihanet çizgisini" aşar bir agresiflikle, siyaset güdüyor..

Ve bu alanın değirmenine su taşıyor!...

İster ana, ister abla, ister yavru!..

Ve ister de, iktidarın "ittifak" bileşenleri..

Mevzuya dair "sulha" odaklanmaları gerekirken, acıları paslaşıp, "bir daha böylesi" ülkeyi ve milleti "ğark" edecek üzüntüleri yaşamama adına; "çözüm" üretici olunması gerekirken..

Yarım asırdır, ki eveliyatı bir asra dayanan hadiseyi üreten ve yaşatan milli meseleye "kafa yorup, istişare odaklı" barışı, dillendirmeleri lazım iken!..

***

Yahu, hiç kimsede bir vicdan, izan yok mu ki "bu ateşe bir su dökme" adına; elbirliğine odaklanalım!..

Yeter artık; emperyalistlerin, faşistlerin, küresel düşmanların "oyuncağı, vekalet savaşçılarına" dönüştürülen, bu ülkenin evlatlarını bunların biatkârı olmaktan, kurtarma adına "ne yapabiliriz" deyip; güçlerin birlikteliğine zihin yormak aklına, ne hazin ki gelinmiyor?..

Bilakis; al birini vur ötekine!..

Her kürsüye çıkan..

Her mikrofonu ağzının önünde gören..?

Yazılı ve görsel medyaya her söyleşi veren..

Bilerek veya bilmeyerek..

Ama ekseriyeti, "günlük siyasetin, zihin fukaralığıyla" siyasi ikbal, oy, makam ve mevki gayretiyle, ülkeyi ve milleti adeta "yıkıma, kaosa, çatışma sarmalına" satarcasına; "kurşun" gibi, laflar üretiyorlar…

***

Ölümlerden beter bir acıyla, her ettikleri laf "insani ve vicdani" noktada kırmızı çizgileri aşarak; insanların ciğerine, yüreğine, beynine "kurşun" misali, saplanıyor.. Tahrip gücü; "atom bombasından" da beter!….

Korkunç olan gelinen ve bizi bize kırdıran, "terörü" görmez hale getirenin de, ülkenin yüzde 52'sinin oyunu almış bir lidere karşı "düşmanlık" siyaseti!..

Bilmem farkında mısınız!…

Erdoğan karşıtlığı, öylesine bir felaketin fırtınasına dönüştü ki…

Ülkede var olan "tüm terör örgütlerinin" en kanlı faaliyetlerinden, yıkıcı yapılarından, 15 Temmuz'a dair hain darbe girişiminden, emperyalist haçlılardan beter bir halde; "kindarlık ve gaddarlık" güdülmeye, sergilenmeye ve yaşatılmaya başlandığı içindir ki; "yıkım adına" peş peşe particikler bile kuruluyor!…

Maazallah; PKK masum mu!?.

***

ATEŞİ KÖRÜKLEYEN ANA MUHALEFET!…

Kim ne der bilmem!..

İtiraz mı edilir, destek mi verilir?..

O kişiye özgüdür..

Lakin, ana muhalefet partisinin Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "katil devlettir" diyecek kadar aynı seviyeye geldiği İl Başkanı gibi, Gara'daki "vahşetin" sorumlusu, Erdoğan'dır "söylemi" en büyük; "sırttan hançerlemedir?"..

Ateşi körüklemektir, ülkeye ve millete "terör yapısı" üzerinden "aklayıcılıkla", bel çıkmadır, ihanettir!…

Düşünün!…

Yaşanmış bir hadiseyle alakalı; iktidar "bilgilendirme" ziyareti gerçekleştiriyor… Teröre karşı "güvenlikte" birinci derecede "sorumlu" kabinenin iki üyesi, bilgilendirme yapıyor…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar..

Kılıçdaroğlu'na ziyaret gerçekleştiriyorlar..

Gara operasyonuna dair; "yazılı ve görsel" bilgilendirme yapılıyor…

Ki, bu bilgilendirme, Kılıçdaroğlu ile sınırlı kalmadı..

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de aktarıldı…

Bu tavır, herkesçe "takdir" gördü, demokratik bir tutum..

Muhalefetin dışlanmadığı, siyasetin "birlikte" yürümesi gerektiği.. İktidar da, muhalefette bu ülkenin "çimentosu" ve devlet idaresinde; kolektif ve entegrasyonu sağlayıcı olduğu, gerçeğiyle bakıldı!…

Ve alkışladık...

***

Ama gel gör ki!..

Yukarıda ifade ettiğim gibi; "siyasetin dili" kurşundan beter, bir hale dönüşerek "kan aktıran" hale geldi..

Kılıçdaroğlu ve Akşener "özel bilgilendirmeyi" bir tarafa atarak, bardağı deviren bir "siyaset diliyle" saldırıya geçti..

13 Şehidin "tek sorumlusu Erdoğan'dır" diyecek kadar, basiret kilitlenmesi yaşadılar…

Ne diyelim; Türkiye'nin en büyük milli meselesi "muhalefet, istikrarlı ve sağlıklı bir siyasete, ruh haline ve politikaya" sahip değil…

***

 

HDP VE İYİ PARTİ!…

Herkesin kafasındaki soru!.. İyi Parti ve HDP "terörist" ifadesinden sonra bir araya gelecek mi?.. Aynı karede görünecekler mi.. İttifak kulvarında, yol yürürler mi?

Öyle ya!…

Akşener'in HDP'lilere "terörist" diye bir tabir kullandığı, rivayet edildi..

Buna karşı da, HDP'li Buldan, cevap verdi..

"Onları ziyaret edecektik, ama bize Akşener terörist dediği için, ziyareti askıya aldık. Görüşmeyeceğiz?"?..

***

Görüşme; "ahaliyi" pek ırgalamaz..

Ama; görüşmeme iki taraf için de, parti tabanını konsolide etme adına; "hayra" delalet olur…

***

SEN NEYİ KARIŞTIRIYORSUN?..

Günün birinde, Nasreddin Hoca evinin önünde yere çömelmiş bir şey arıyormuş.

Sormuşlar, "Hayrola Hocam, bir şey mi kaybettin?"

"Evin anahtarını kaybettim, onu arıyorum" demiş.

"Biz de bakalım, tam burada mı düşürdün" diye sormuşlar.

"Hayır" yanıtını vermiş Hoca, "Arka avluda kaybettim"...

Şaşırmış ahali:

"Pes Hocam, avluda düşürdüğün anahtar burada aranır mı..."

"Ne yapayım" demiş, "Avlu çok karanlık, onun için burada arıyorum"...

Şimdi...

Bizdeki muhalefettin hal-i vaziyeti de bu!…

Neyi nerede kaybettiğini bilmesine rağmen, başka mahfillerde işi karıştırmanın gayreti içerisinde?

GÜNÜN SÖZÜ

Bir bekleyeni olmalı insanın sen kendinden vazgeçsen de senden vazgeçmeyecek.