Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

ÖYLESİNE, TAKILSAK MI?..

Yoksa!.. Evet ya takılmasak mı?.. Yok yok, takılalım.. Bugün de öylesine, "kulisleri" bir, zihni "keyfiyetle" turlayalım.. Ciddi mevzulara "limon" nasıl sıkılır bir görelim..

***

Oy, seçmen, sandık, tercih eksenli "anketler" bugünlerde hayli revaçta… Ve pür dikkat alayında kararsızlar çok yüksek.. Ki artık, Bay Kemal"in partisine, "geri dur" diyecek kadar… Nazar değmesin..

***

Peki, "kararsızların" bir de, nazarsız dağılımı var?.. İşte burada, ağız sulandıran" bir limon sıkma var.. Nasıl mı?.. Siz aksiyonel bir süreçte, gerilimin pik yaptığı bir zamanda…? İş, aş, pandemi, fahiş fiyat, hayat pahalılığı vaki iken, "kimse ben kararsızım" der mi..?

***

Sahi ya, niye desin ki?.. Mevcut atmosfere muhalifse, "neden kararsız" kalsın ki?.. Siz der misiniz, demez misiniz ama vaziyet, ciddi ve "psikolojik" bir durum!..

***

KARARSIZLARI KİM KARARLI KILIYOR?

Buarada yarım kaldı; "kararsızların" bir sonraki adımda, "dağılım" işleminin nasıl yapıldığı sorusuna yanıt?.. Kim hangi kritere göre dağıtıyor kararsızları?.. Seçmen kararsızım diyorsa; ne muhalefete ne de iktidara gitmeyecek demek ise kim kimi neyle paylaşıyor?. Yani hangi hakla…

***

Neme lazım!… Nasıl olsa, "parti kurmak" kolay… Bakar mısınız, partisinden, liderinden ayrılanlar büyük bir hışımla, haset ve nankörlük aktifliğiyle, "parti kurmaya" koşuyorlar, çalışıyorlar. Her şey bir dilekçenin başında...

***

Bakarsınız, bizim "kararsız" diye söylenip durulan, "kararsız seçmenler de" bir saniye, deyip "biz de parti kuruyoruz" derse… Ve adını da "Kararsız Parti" konulsa, hal-i durumunuz ne olur deyin bakalım!?.. Dereyi görmeden paçaları sıvamayın...

***

Sizi bilmem.. Ama, parti liderlerinin alayı, "ittifak" kurma adına, enva-i organizasyonu "her yol mübahtır" anlayışıyla, ikmale getirir.. Eee; muhalefet "Cumhurbaşkanı adayı" bulmanın "kısırlığı" içerisinde olurken, "kararsızlar" ipi göğüslemez mi?.. Kilit parti kararsızlar..

***

Siyasetin bu kulvarı ciddi ama çok ciddi, "irdeleyerek" sorgulamalı.. Çünkü, 2023'ün "iktidar" yolu, "Kararsız Parti'nin" tercihinden geçiyor…

***

SİYASİ CİNAYETLER Mİ?

Laf gevezeliğine takılıp giderken, ciddi meseleyi unuttuk.. Muhalefet kaygılı, endişeli, korku içerisinde imiş?… Nedeni de; "seçime doğru siyasi cinayetler olabilirmiş?"… Yok daha neler, demek isterdim, ama diyemiyorum…

***

Çünkü, bunu diyen Ana Muhalefet Lideri Bay Kemal.. Ki, İyi Parti'den Koray Aydın da konuştu… Bir kaç "beyaz sakallı" olan da, tabi ki bıyığı azıcık uzun olan da, diyor "siyasi suikastlar olabilir?.."

***

İçime korku girdi… Panik halde, kulislerdeki lafları "ciddileştirirken", Fahrettin Altun'dan "cuk" diye bir beyan geldi.. Bir bildiğiniz varsa.. Meşru bir duyum söz konusu ise.. Dostların, iç ve dıştakilerin "mesajı, pusulası, kulağa fısıldama" hali var ise!… Eee; neden koşup "savcılığa" olup-biteni anlatmıyorsun!…

***

Burdan uzak!… Allah korusun.. Yarın, öbür gün "bir vakıa" olursa.. Bomba, silahlı, ya da intihar saldırısıyla; "siyasi cinayet" işlense. Can kaybı, ülkenin kaotik ortama sürüklenmesi, devlet ile milletin "çatışır noktaya" gelmesi!…

***

Dahası, dış orjinli "vesayetçi" amellere prim verilmiş hal-i vaziyette, hiç mi "vicdanın" sızlamayacak?.. Sızlamaz belki, ama "o akan kandan, fail kadar vebal sahibi" olacaksın!…

***

Kuliste yürürken bir adım ötesindeki dost, "ciddiye mi" alıyorsun!… Almayalım mı yani!.. Adam koca ana muhalefetin lideri, diğeri de ortağının iki numaralı ismi, ki sakalı ve bıyığı beyazlamışlar da var!…

***

SÖYLEYENE DEĞİL, SÖYLETENE BAKALIM!

Tarih sayfalarını çevirdiğimde; karşıma çıkan tablo noktasında!.. Hele ki, darbelere "kontrollü darbe" diyen, eli silahlı yasadışı güçlere "dostlarım" diyen, terör örgütü üyelerine "arkadaşlar" diye seslenenin; "sağ gösterip sol vurma" mahirleri de, vaki iken!.. Ciddiye alınmaz mı, e be cancağızım!… Alınır alınır!…

***

O zaman, Savcılara onlar gitmiyorsa!.. Peki savcılar niye "onlara hele bir gelin, nedir bu duyumlarınız, bu söylemlerinizdeki hakikati bir anlatın" deme hakkına sahip değiller mi?.  İlgili merciler duyumun kaynağını bulup “Sen nereden biliyorsun aslanım, siyasi suikast olacağını?” diye de sormaları gerekmez mi?… Gerekir...

***

Gel gelelim; Erdoğan yerine "aday" üretim makinası da çıktı.. Güya Erdoğan'ın siyasi hayatı artık "sağlığını" fena şekilde zorluyor.. O'nun için çekilmesine dair, planlar yapılıyor… Hadi ya… Peki, Erdoğan sonrası kim?.. Hulusi Akar… İyi de, Soylu değil, Kurtulmuş değil, hatta damat değil de, neden Akar?..

***

Neyse, muhalefetin siyasi ahlakı, "ucuz etin yahnisi yavan olur" minvalinde bir kimliğe sahip!…Yoksa; "elin gavuruna" oturup-kalktıkları her an için; "ülkelerini ve iktidarlarını" eleştirirler miydi?.. Macron bile yanlarında, "taban" yalar halde!.. Ne diyorlar, dünya ülkelerine, Erdoğan'la çalışmayın, 2023 sonrasını bekleyin!..

***

ÇABALAR TOPLUMSAL OLDU MU Kİ?

Gelirsek, Diyarbekirimize!.. Ama azıcık ciddi olacağız.. Öylesine laf üretmeyelim?… Herkes soruyor; neler oluyor, neler bitiyor diye?.. Çok yanıt verdik… Ama bugün Naci Sapan'ın dünkü köşesinde şehir adına uğraş verenlere atıfta bulunarak ikmale getirdiği bir soru var… "Çabalar Toplumsal Değil?"…

***

Sevgili Sapan'a desem ki!… Vaki mi bugüne kadar, gelen giden tüm ali devletin zat-ı muhteremleri dahil.? Ki, yerli diye bildiklerimizi de katarsak.? Siyasiler, seçilmiş ve atanmışlarımız da; "toplumsal bir uğraşın, çabanın" içerisine girdiklerine vakıf mısın!.. Sanmıyorum..

***

Ki ben hiç vakıf olmadım… Var olan hep "bireysel" çıkar odaklı, rant temini olmuştur… Ki bugün bile dahil, "aynı" anlayış, kentin "kanayan ve kangrenleşen" yarası gibi aktif… Sanayi, turizm, tarım diye "üç başlığı" öne çıkarmışsın!…

***

Dört bir tarafı barajla kaplı, en verimli arazilere sahip Diyarbakır'ın kendisine has bir "tarım" politikası ve stratejisi var mı..? Yok.. Yine, "sanayi yönünde" tarımsal bir sanayisi söz konusu mu?.. Değil…

***

Turizm deseniz!.. Hep yaldızlı, makyajlı kelimelerle, ikmale getiren sözcükler var?.. Ötesi, hiçbir şey!.. Sur hala virane, şehirde "turizm" kültürünü aktifleştiren yok…

***

Gelen-giden turistte "geçiş güzergahı!" olarak, Diyarbakır'ı kullanıyor… Turizmde "konaklama" merkezi değilseniz, sizin "bacasız fabrikanız", üretimsiz demek!…

***

Bir eksik ayak daha var… Diyarbakır "Sağlık alanında da" bir üs olma, misyonuna sahip.. Peki, sağlıktaki işleyiş, özellikle hastaneler düzeyinde bir sağlık söz konusu mu ki "o üs" olma vasfını ikmale getirsin…? Maalesef değil…?

***

MALAMINI DİYARBEKİR?

Hasılı kelam, Diyarbakır "taşı gibi bahtı kara" sözüyle "malamını Diyarbekir" türküsünü söyletiyor… Acı duygularla dün olduğu gibi bugün de, söyleyip duruyor.. Çünkü, hiçbir şekilde "çabalar toplumsal" bir aklı, anlayışı, felsefeyi ve kültürünü benimseyerek, icra etmiş değil…

***

Onun için, vaziyetin ikmalindeki arıza-i durum, A'dan Z'ye "kentin dinamikleri, bileşenleri ve otoritesindeki zafiyetlerden" kaynaklı.. Bilaistisna, hepimizin kabahati kadar, sorumluluğu da var?… Ne dersin, haksız mıyım Sevgili Naci…

***

OKUR SORUSUNA YANIT..

Bayan bir okurum, önceki yazıma not düşmüş.. Diyor ki, Tamer Karadağlı ile Nihal Yalçın'ın "vakasına" ne diyorsun?..

Doğrusu böylesi hadiselere, pek dalaşmam..? Ve de pek mevzu edilmesine de, gönül vermem… Ama son yıllarda bir alışkanlık, bur ruhsal bağımlılık noktasına geldi ki, "en basit, en sıradan" hadisemizi de, "politik" bir girdaba sokup, üzerinde cebelleşiyoruz…

İkilinin arasındaki "sahne" çekişmesi de, maalesef bu minvalde bir kimliğe büründü?…

***

Yanıta gelirsek…

Ucuz bir kabalıktı Karadağlı'nın tavrı..

Vasat bir konuşmaydı Yalçın'ın düşünceleri..

Hasılı klişeleşmiş fikri analizle "ucuz kabalık, vasat konuşma" bir anda "politik" mevzuların hasb-i halinde, "trend" alarak, rekor kırdı..

***

Dikkat ederseniz, "Altın Portakal" ödülleri konuşulmuyor..

Kim ödül aldı..

Kim neye hangi kritere göre, "ödüle layık" görüldü, kısmına odaklanan yok…

Ne reklam ama!?..

Lakin toplumsal bir çaba ve menfaat yok, her şey kişisel, ancak peşinde koşan toplum ..

Garabet bir hal-i yaşam..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Yaşanan hayat, mendil satan çocuğun burnunu koluyla silmesi kadar acımasız!…


Bu Makale 3198 kere okunmuştur.