ÖZGÜRLÜK, AMA NASIL ÖZGÜRLÜK?

"Sosyal Medya'ya" bir oto-kontrol sisteminin getirilmesi gerektiğini, dün ifade ettim ya!

Bazı okurlarım, sen de mi diyerek "sansürü" savunduğuma dair oklar attılar!

Hani "fikirlerin, düşüncelerin" özgürce, her ortamda dile getirebileceğinden yanaydın diyerek?

***                                   

Pek tabi ki, "yıkıcı, bölücü, ayrıştırıcı, husumet" üretici olmayan her türlü fikrin, düşüncenin, inancın "özgürce" her platformda dile getirilmesinden yanayım..

Ve savunucusuyum da..

Ama hiçbir "özgürlük" sınırsız değil, diyenlerdenim..

***

Çünkü "sizin özgürlüğünüz, karşınızdakinin özgürlüğünün sınırı kadardır?"..

Ki kimse, kimseden "üstün" olmadığı gibi; özgürlük de aynı değer kutsallığına sahiptir!

Kimse "suç işleme" gibi bir üstünlüğe, özgürlüğe de sahip olmadığı gibi, kimse de “suç işleyene” ceza verme hakkına ve affına da sahip olamaz.. Hak, hukuk ve adalet; mekanizması, devlet-i aliye sorumludur?..

***

Gelirsek, "sende mi" diyerek, "sosyal medyanın da" yasal ve hukuki bir zemine sahip olması gerektiği gibi; "oto-kontrol" sisteminin de olmasını istediğim ifadeye, "gelen oklara", benim de peki bunlara nasıl cevap vereceksiniz diyen oklarım var?…

Şöyle ki..

***

OK BİR… Ahlak, şeref ve namus yoksunu "ırz düşmanlarının" akıttığı salyaları "özgürlük" diye yutacak mıyız?

***

OK İKİ… Şizofrenin küfrüne, yalanına, iftirasına, aşağılık şekilde algı üretmeye yönelik kişilik suikastı ve katliamını "özgürlük" diye kabul edecek miyiz?

***

OK ÜÇ… Sapık ruhlu şahsın tacizini, zorbalığını, tehditlerini, hak, hukuk ve inanç tanımazlığını "özgürlük" diye sineye mi çekeceğiz?

***

OK DÖRT… Zehirli ideolojisini topluma enjekte edip, sokağın terörize edilmesine, insanların birbirine düşman edilmesine, "darbelere" heves ediciliğe "özgürlük" deyip göz mü yumacağız?

***

OK BEŞ… Başka isimlerin arkasına gizlenip, her türlü "itibar" operasyonunun çekilmesine, yasa, kanun, nizam tanımazlığa "özgürlük" deyip, duymazdan mı geleceğiz?..

***

OK ALTI… Yurt dışından Türkiye'ye "parmak" sallayıp, her türlü aşağılık organizasyonların tertiplenmesine, ülkenin, milletin, devletin ve bayrağın "varlığına" düşmanlık besleyenlere "özgürlük" deyip, sessiz mi kalacağız!?

***

Aslında, "özgürlük ama" nasıl bir özgürlük istenilmesi gerektiği ve olması lazım olanla alakalı atılacak daha çok "oklar" var?

Özetle "biz bunlara" çözüm üretmediğimiz, bulmadığımız zaman; "ne sosyal medya özgür olabilir, ne de sosyal medya özgür olarak kullanılabilir?"…

***

Önce "özgürlüğün" bir tanımını, kuralını, kaidesini, yasal ve hukuki "zeminini" oluşturmamız gerekir ki "başka özgürlüklere" pranga vurmayalım!

***

"Sen de mi" diyerek, "sansürü" savunduğumu ima edip, "ok atan dostlara", siz hala aynı noktada mısınız?

Yoksa; "bir hak vermişliğiniz  var mı?"..

Neyse; siz de özgürsünüz?

***

MERAK ETTİKLERİMİZ!..

Okur noktasında merak edilenler!… Ki bizler için de fikri takip, mahiyetli bu merak edilen mevzular… Mesela..

KUYUMCU VAKASI… Ne oldu, kim ne yaptı?.. 200 milyon mu, 300 milyon mu?. Üst düzey bürokrat var mıydı, yok muydu?..

Bir dolandırıcılık, bir saadet zinciri, bir tefecilik, bir "kayıt dışı" kara para aklama hasıl mı? 

Mağdur edildiklerini söyleyenlerin "mağduriyeti" giderildi mi?.

Polis, Adliye dışında başka kurumların "müdahilliği" var mı?..

Üç bankanın "milyonluk" kredileri kimlerin nam-ı hesabına dosya edildi?…

Sosyal medyada "paylaşılan" isimlerin ve parasal miktarların doğruluk derecesi var mı yok mu?.

İsimleri geçenlerin, başlattıkları hukuki bir başvuru var mı?..

Yani bir dizi sorunun ikmalde olduğu mevzuyu unuttuk gibi..

***

SAHTE MİT, POLİS ve ASKER.. Soruşturma sürüyor.. Tutuklanan var?. Arananlar olup olmadığını bilemiyorum.

Ancak, bu şahısların hepsinin daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kişiler olması oldukça düşündürücü…

Yargı başta olmak üzere, Sağlık, Aile Bakanlığı ve Emniyet'te oluşturdukları "ağ" içerisinde, yürüttükleri faaliyetlerin failleri kendileri olduğu biliniyor?

Peki bunların kurumlar içerisindeki uzantılarına dair bir tahkikat var mı?…

Müdür, müdür yardımcıları, şefler?.

Bir de; Bakan, eski Bakan ve MİT Müsteşarına "yakınlıklarıyla" kendilerini pazarlamaya yönelik oluşturdukları "ofislerin" varlığı…

Kimler?

***

İşte bu iki mevzu geçen hafta Diyarbakır'dan start alıp, Başkentte "finiş" yapan en sıcak gündemlerdi?..

Bakalım, "merak ettiklerimiz" bir süre sonra, "unuttuklarımız" olarak, tozlu raflarda yer alıp, tekerrür edecek benzer hadise yaşandığında aşağı mı indirilir?.

Yoksa, tez elden cevap mı verilir?..

Göreceğiz…

Çünkü iki hadiseyle alakalı kafaları meşgul eden çokça sorular var?..

***

İSTEDİĞİMİZ NE?..

Mevzu her neyi içeriyorsa içersin!.. İnsanoğlu için geçerli olan tek şey; "istediğinin" olmasıdır.. Bencil ve tekçidir!..

***

İstediği "onu hoşnut" edecek, gönlünü okşayacak, pek tabi ki mutlu, mesut ve bahtiyar edecek; mevzudaki "lehine olan sonuç" önemlidir… Yeter ki lehine olsun!...

***

Öyle, hak, hukuk, adalet, yasa, nizam gibi bir "beklenti" söz konusu olmaz. Ki vücut bulan mevzunun ister faili, ister mağduru olsun herkes "benim istediğim" olsun der!..

***

İşte bundan değil midir ki; "Dünya ve İnsanlık" adil değil dememiz?.. Peki ya sizce…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Özgürlük sınırsız değil, sınırı karşındakinin özgürlük sınırıdır?

***

Hayırlı cumalar…