SİYASETTE; AHDE VEFA VAR MI?..

Ne yazık ki, ne "ahde" kaldı ne de "vefa!.." Ki Vefa bir semtin ismi olarak, artık anılıyor!…  Ahde ise sözün "eri" olmaktan çıktı.. "Yalanın" libasını giydi.. Hele ki, siyasetin yol macerasında, artık ikisinin de "esamisi" okunmuyor… Bu minvalde, her şey yerle yeksan!…

***

Aha da size, bariz ve açık bir hikaye!… Öyle ya bir zat yola çıktı… "Kader birliği" yeminiyle, bir çok "dost bildiğini" yanına alıp, "dava bizim davamız" deyip, boş koydu!.. Kısa sürede Allah yürü ya kulum deyince, büyüdü, gelişti,,,,

***

Ve bir anda, devlet-i aliyeye hükümran oldu!… Tüm rakiplerini al aşağı etti… Buldozer misali… Ama hep birlikte, "bir inanmışlık" ruhuyla, davalarını yükseltip, ülkede ve millette "söz sahibi" yaptı.. Ki, umumiyetle, gönül verildi…

***

Ve davanın lideri, birlikte yola çıktıksa, birlikte "görev" üstlenelim diyerek, görev paylaşımında bulundu… Ve öyle yaptı, kendince "liyakat ve ehliyet" sahibi, düşüncesiyle!!.. Ne bilirdi ki, zamanı gelince , "Sezar'ın Brutus'e" söylediği son sözü, kendisine de söyleneceğini!…

***

Birinin elinden tuttu, gel seni "nazır" yapayım dedi.. Yani Bakanım ol… Ve elinden tuttuğu zat-ı makama oturttu!.. O şahsiyete, "Maliye Nazırı" makamını layık görerek, görevi tevdi etti!… O, nazır da gelişti, büyüdü, palazlandı, "kendini adam" sandı!!..

***

Diğerine seslendi!… "Encümen-i danışlığınızı" gelin, "dünyanın kaç bucak olduğunu" görme noktasında, bilme ve anlamada, icra edin.. Sizi, "hariciye nazırı" olarak görmek istiyoruz!.. Artık hariciye işleri, sizin kontrolünüzde!…

***

Gezin, görün, istişare edin!… Ve Encümen-i danış kariyerinizle, ülkeye "hariciye" yolunda, rehber olun!… O da, işin ehli olma noktasında, kendini geliştirerek, büyüdü!… Söz sahibi oldu…

***

Davanın lideri.. Hariciye'deki "mahirliğin" mükafatı olarak, "Veziriazam" olmayı teklif etti, Encümen-i danış vasfıyla!… Artık, Devlet-i Aliye de, yola çıktığımız, dava libasının "komutanlığını da" size tevdi ediyorum!.. Ki oldu da… O da, "kendini diğer yol arkadaşı gibi adam sanmaya başladı!!.."

***

Gel gelelim yol arkadaşlarının yansıra "kardeşim" dediği zat-ı muhtereme davanın liderinin, tevdi ettiği görev!.. Ki, kendisinin dahi daha "oturmadığı" o makama, "buyur sen otur" diyerek, tevdi edip, yetki verdi!…

***

Öyle ya, kader utansın!.. Yolun başıydı, kazaya uğratılmıştı.. Yaralıydı.. Yasakları, engelleri vardı!.. "Kardeşini" önce, partisine, sonra ülkenin hükümranlığında "veziriazam" yaptı!… Zatta, kendine kulvar açtı, büyüme adına!?..

***

Devran döndü, şans gelişti, yasaklar kalktı!… Davanın lideri, tüm bu arkadaşlarıyla, "daha sıcak, daha samimi, daha güven tesis" edici noktasında, yol seyrini de büyüterek, yürümek istedi!..

***

Kardeşini, "veziriazam" makamından bir üst makama yükseltti.. Sen ülkenin "İmparatorusun" dedi.. Gel zaman git zaman, davanın lideriyle, zat-ı muhteremler yol seyrinde, verdikleri molalarda arıza-ı durumlar peydah olmaya başladı!!!…

***

Ve bugün o davanın lideri "kardeşim dediği, arkadaşlarım diyerek, makam ve mevki, siyasi güç kazandırdığı" şahsiyetlerden, ha bire "çelme yiyip, sırttan hançerleniyor?"… Ki hançer, bir değil, iki değil, üç değil, hatta dört bile değil, fazla!…

***

Ama bilmedikleri, görmedikleri, anlamadıkları bir şey var!.. Sırttan yediğiniz hançer.. Bir zaman sizde, "acı, kan kaybı, yara" oluşturur.. Ama, bilahare "aldığınız darbeler" size güç ve kudretinizdeki payidarlığa ruh kazandırır!…

***

Beri yanda, ellerindeki hançerlerle "sırttan" vurmayı maharet sananların, zihinlerinin kapalı olduğu şu gerçek var!.. Bu ümmet, devlet-i aliye, kerameti kendinden menkul, "nimetten" kendilerini sananlara dün olduğu gibi bugün de prim vermeyeceğini!..

***

Eğer ki, yol arkadaşını yolda bırakıp, dünya malına, makam ve mevkiye, siyasi güç ihtirasına meyil ediyorsa!.. Ahalinin diyeceği söz şu olur.. "Arkadaşını yolda bırakan, beni hay hay bırakır..?" Özü itibariyle, "ahde vefa" büyük bir nimet ve saltanat tacıdır!.. Ki herkes, taşıyamaz, nimetin kıymetini de bilemez!?…

***

ZAMLARIN ÖNÜ ALINMIYOR?

Siyasetin "ahde vefasını" sorgularken, gelelim günlük hayat akışına!.. Özellikle, çarşı, pazar, ekonomik, döviz kuru, ve tarım ile hayvancılık!… Hal-i hazırda, "akla ziyan" bir rotada, dehşetli, vahşi ve sapıkça, fren tutmaz bir halde, iğneden, ipliğe "zam furyası" var… "Elinizi neye atarsanız atın" cayır cayır yakıyor.. Hem elinizi, hem cebinizi.. Çünkü öyle böyle değil; bu zam furyası!… Ne yüzde 10 ila 20'ler.. Ne de, yüzde yüzler!.. Daha da aşırı bir şekilde, yüzde binleri bulan, "fiyat" artışları söz konusu!.. Ve "dur" diyen de yok!…

***

Yetkili ve etkili birimler!.. "Davul zurnalı" bir denetimle, işi "kontrol altına" aldıklarını sanıyorlar.. Ne gezer… Çark bildikten daha dehşetli dönmeye devam ediyor.. Çünkü, özünde, zafiyet ve fırsatçılık var.. Ki bu gidişat, mevcut siyasal iktidarı "hayli sarstığını" görmeme gibi bir gafletin ve delaletin de olduğunu, söylemek gerekir!.. Tarihte örnekleri çok, nice iktidarları, mutfaktaki tencerenin "al aşağı" ederek, siyasetten sildiğini!…

***

SAMAN VE YEM FİYATLARI!

Bakınız, dün Bağıvar'dan hayvancılıkla meşgul olan, bir çiftçi aradı!.. İsyan ediyor.. Tepkisi yüksek!.. Ağzından çıkan her cümlenin sonunda, "lanet olsun" kelimesi var!… Aramızda geçen sohbeti aynen aktarıyorum!…

***

Hayırdır, ne bu celallenme halin!.. Anlat bakalım derdin ne?.. Ne oldu da bu kadar kızgınsın…

-Niye kızgın olmayayım.. Ne süt para ediyor, ne hayvancılık.. İneklerimi satamıyorum.. Artık kesip satacağım.. Çaresizim…

 İyi de, nasıl geçineceksin!…

 -Zaten geçinemiyorum!.. Daha bir kaç ay önce, bir torba yem 50 lira değildi.. Ama bugün, üç-dört kat arttı. 170 lira... Ki bulmak da zor.. Karaborsada, 200 lira…

 Saman maman yok mu!… Yemin yerine, onla idare edemiyor musunuz..?

 - Ömer kardeşim ne samanı!… Saman da, karaborsa.. Balyası 5-6 lira idi.. Şimdi, 6-7 kat artmış.. 30 liraya ancak, bulabiliyorsun.. O da, çamur gibi!…

***

Yani…

-Yanisi şu kardeşim… Artık süt satarak, peynir yaparak, hayvandan elde edilen ürünle, ne geçim yapılabiliyor.. Ne de, inekleri besleyebiliyoruz.. Zaten canlı hayvan satışı da, çok düşük!.. En iyisini kesip, satacağım!…

***

FIRINCININ TEPKİSİ!…

Çiftçi İzzet'in bu isyanını dinleyip telefonu kapatırken!.. Santralden, fırıncı bir tanıdığınız arıyor uyarısı geldi.. Bağla dedim… O da, Yenişehir’de fırın işletmecisi… O da zamdan, girdilerden ve özellikle Un fabrikalarının "fırsatçılık" yaparak, işi karaborsaya döndürmelerine, veryansın ediyor!…

-Abi biz ekmeğe, kaç yıl sonra zam yaptık.. Bize edilmedik laf, söylenmedik söz, gösterilmeyen tepki kalmadı.. Ama biz her şeyi sineye çektik… Ama şimdi, yakıta ha bire zam geliyor, elektrik faturası aylık zamlanıyor, un artık ulaşılamıyor.. Üst üste zam yapıyorlar… Şaştık kaldık..

***

Haklısın!.. Zaten bunları dile getiriyoruz.. Ne yapmamızı istiyorsun…

-Sizden ricam.. Devlet yetkilileri, şu un fabrikalarını bir kontrol etsinler.. Depolarına bir baksınlar.. Stokçuluk yapılıyor.. Artık günlük olarak, bize fiyat uyguluyorlar.. Bugün bu kadar, yarın bu kadar.. Aldığımız unla, diğer giderlerle satılan ekmek fiyatı bırakın baş başa, zararın da zararında!.. İflahımızı kestiler… Ekmeğe zam an meselesi…

***

Hasılı kelam!.. Hayat pahalılığı, zamlar, piyasadaki keyfiyet ve denetimsizlik büyük bir gerginliğe, tepkiye ve öfkeye yol açıyor.. Önlem şart. Sonrası tufan olabilir…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Müslümanın sözü, banka teminatından güçlü olmadıkça daha yapacak çok işimiz var demektir.

***

HAYIRLI CUMALAR