SORUMSUZLUĞUN DANİSKASI?..

Hem de nasıl.. Yaşananlara bakar mısınız?.. Virüs mü, salgın mı, ölüm mü, kimsenin umurunda değil?.. Bu kadar uyarı, bu kadar tedbir, bu kadar "ciddi ve radikal" yasaklara rağmen, "sorumsuzlar"  bilinçli bir şekilde cirit atıyor…

***

Camiler mi kapalı, işyerleri mi kilitli, binlerce insanın bu yüzden işsiz kaldığı mı, mezarlıkların, taziyelerin, hatta cenaze definlerinin insan sınırıyla tutulduğu, yaşlı ve gençlere getirilen "sokağa çıkma" sınırlaması.? Maske kuralı.. Temizlik ve hijyen.. Fiziki mesafe dikkate almıyorlar…

***

Pandemi kurulu.? İl Hıfzısıhha Kurulu.. Ki İl Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Hasan Basri Güzeloğlu ve ilgili kurumların işbirliğiyle sağlanan büyük bir koordinasyonla, "şehir sağlıklı" bir ortamda bu virüsün üstesinden gelsin, diye mücadele etmesine rağmen!…

***

Yani, neyi sayarsanız, neyi ifade ederseniz edin?.. Tüm bunlara rağmen, özellikle Diyarbakırımızda büyük bir keyfiyet, sorumsuzluk, umursamazlık "akla ziyan" bir şekilde hareket edenlerin sergilediği tutum, ürkütüyor.. Denir ya "pes dedirten" bir hal söz konusu… "Bana bir şey olmaz" sokak magandalığı var..

***

Sanki, Türkiye'de 4 bine yakın insan virüsten ölmedi. 2 milyon insan virüs testine tabi tutulmadı. 150 bine yakın, virüs tedavisi gören olmadı?.. Hala hastanede binlerce kişi, bu illetin "pençesinde" bulunmuyor gibi; bir akıl kilitlenmesiyle; "ne olmuş ki" deniliyor?..

***

 

Bakar mısın, dün basına yansıyan Diyarbakır’ın merkez Yenişehir İlçesinin Ben-ü Sen semtindeki yaşananlara dair görüntüler!.. İzlediğimde şok oldum..  Mahalleli evin çatısına toplanmış, "mevlit yemeği" var diye iftar açıyorlar… Ne sosyal mesafe, ne maske, nede başka bir kural koyuculuk durum yok?!.. Burun buruna, kıç, kıça girmiş herkes!.. Mevlit yemeği yiyorlar.. 10 metrekarelik alanda, onlarca kişi..  

***

Peki bu tablo sonrasındaki olanlar?.. Bir kişi rahatsızlanarak, hastaneye gidiyor.. Test yapılıyor, "kovid-19 tanısı konuluyor… Filyasyon Ekipleri, "temas" takibine giriyorlar.? O hastanın son temas ettikleri, "Mevlit yemeğindeki" kişiler.. Bunlara dair yapılan testte çıkan sonuç; 37 kişi "pozitif"… Hepsi hastanede tedavi altına alındı.. 

***

 

Gel de çık işin içinden!… Yaşananlar açıkça bir "sorumsuzluğun, keyfiyetin, acziyetin, şuursuzluğun dik alasıdır?".. Denir ya; kendini düşünmüyorsan bari, etrafındakileri düşün be adam-lar…"

***

LÜTFEN KURALLARA UYALIM...

Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, dün “lütfen Kurallara” uyalım diyerek, seslendi..

Hem sosyal medya aracılığıyla, hem de Diyarbakır’da ikamet eden vatandaşlara cep telefonu mesajıyla;

Güzeloğlu’nun mesajı aynen şöyle..

"-Aziz Hemşehrilerim,

Lütfen kurallara uyalım ve kazanımlarımızı koruyalım.

Maske takmadan dışarıya çıkmayalım,

Toplu yaşam alanlarında sosyal mesafeyi koruyalım.

Lütfen;

Taziye, mevlit, toplu iftar programları yapmayalım.

Unutmayın,

Tedbirsizlik kul hakkına girmektedir?"…

***

ZİHNİYET AYNI?..

Kim hangi kulvarda, iki vakıayı yorumlar.. Ya da, "gerekçeleri" ne olur bilmem!..

Benim diyeceğim şu, Van'da Vefa Destek Grubuna yönelik kanlı silahlı saldırıyı düzenleyen PKK zihniyetiyle, Adana Yüreğir İlçesinde yemek dağıtan "Vefa Destek Grubuna" saldıran CHP'lilerin zihniyetiyle "aynı" çizgi ve membaaya sahip!…

Arada hiçbir fark yok.. Birinin elinde silah, diğerinin elinde sopa!..

***

MEŞRU SİYASET!…

Siyasi partilerin ve üyelerinin en büyük "çıkmazı" meşru siyaseti, "kısır döngü" içerisinde, illegalleştirmeleridir!..

Ki bu kulvarda ısrarcı bir anlayış dönemsel olarak farklılıklar gösterse de, özü itibariyle yaygın halde "ya vesayet ya da kimlik" odaklı icra ediliyor.!

Özellikle de, muhalefet kulvarı bu minvalde hayli haşin ve aşinadır "iki unsuru" kullanmakta!?..

***

İşte size bir kaç örnek!.. En taze ve sıcağı sıcağına iki örnek vermek gerekirse, biri CHP ile HDP arasındaki, "saman altında su götürme" işbirliğinin halini ortaya çıkaran Van'daki "Vefa Ekibine" yönelik yapılan saldırı ve 4 Belediye'ye kayyum ataması olayı.. Diğeri de, HDP ile İyi Parti arasındaki; "son" polemiklerden dökülen inci tanelerinin ortaya çıkardığı; "dün neredeydiniz" sorusunun ikmali!!..

***

Şöyle ki.. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Van'da iki insanın katledilmesi olayını; "kınadı?".. Ama kurduğu cümlelerin içerisine, PKK'yı dahil etmedi?.. Ki, HDP de "kınıyoruz" diye kısık ses tonuyla meseleye dahil olduysa da, ancak kimse "isim" vermediği gibi bir sonraki eleştiri oklarının hedefinde yine "iktidar" oldu.

***

Ne var ki, CHP'nin kurmaylarından, gözaltına alınan HDP'lilerle ilgili "sayfalar dolusu" açıklamalar, destekler Kılıçdaroğlu'nun "tek satırlık" beyanını geride bıraktı..

Elbette, hukuki ve demokrasiye uygunluk arz etmeyen, siyasi hamlelere sonuna kadar, "eleştiri ve tepki" konulmalı..

Ve hiçbir siyasi ayırıma da gidilmemeli..

Ancak, siyasetin de "illegal" yapılarla, terör, kan ve gözyaşı, şiddeti benimseyen fikriyat ve oluşumlara da, "kapı" aralayıp, "irtibat" içerisinde olmamalı!..

Ne kendini o yapının "siyasi" figürü olarak görmeli, ne de böylesi bir görevi icra etmeye yeltenmeli?..

***

Yani meşru siyaseti ve somut fikri olmalı!.. CHP ve HDP'nin siyasi kulvardaki ilerleyişi şuan, HDP'nin siyasi kulvarında faal olan "eş başkanlık" sistemine dair, bir eğilim ve meyillin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz..

Bu da, CHP HDP'lileşiyor mu sorusunu, öne çıkarıyor?..

Çünkü, CHP lideri ayrı, kurmayları "ayrı" bir politika benimsedikleri gibi, HDP'de aynı "siyasi yolu" tercihte, mahirlik gösteriyor… Tencere kapak misali; muhalefet anlayışı vaki!!…

***

Gelirsek, HDP ile İyi Parti arasındaki "dökülen" incilerin taneliğine!… Öncelikle, yerel seçimler öncesinde "millet ittifakı" bloğunda gizli ya da aleni yol seyrinde; "güller" yoğun bir şekilde; "yollara" döküldüğünü biliyoruz. "Gül döktüm yollarına?!" şarkıları çok çalındı, miting meydanlarında?...

***

Akşener'in, Demirtaş'a methiyeleri.. Cezaevindeki haline dair, beyanları..

HDP Yönetimine ve siyasilerine dair "söylenenleri?"..

Terör soruşturması kapsamında, gözaltı ve tutuklamalara karşı; "siyasi hasımlık" bunlar deyip, "bayrak" açma halini, "ne oldu da" bugün, özellikle son haftalardır, hasımlık kulvarına geçiş yapıldı…

Yani, illegal işbirliğinden meşru bir zemine kayış mı yoksa diyelim!?…

***

Görünen o ki, Akşener "yeni bir bloğun" işaretini aldığı içindir ki, "HDP'ye giden elçileri" Sırrı Süreyya Önder'in inisiyatifiyle "infaz" etmeye bıraktı!..

Ne diyor Önder, "Bize aracı gönderen bir parti, bize koordinat çizemez?"…

Akşener ne diyor, "Biz HDP'yi PKK'nın yanı başında, uzantısı görüyoruz?"… 

Ahmet Türk'te lafa karışmış, "Akşener'in dili ayrıştırıcı?"…

***

Gel de iki tarafa; "günaydınlar bay ve bayanlar?" deme!… Dün aklınız neredeydi, bugün aklınız kiminle meşguliyet içerisinde?… Yeni mi "meşrulaştınız" yoksa, meşru iken bugün mü "illegalleştiniz?"…

 Netice itibariyle… CHP de ve İyi Parti de, "HDP'nin PKK'nın yanı başında ve siyasi uzantısı olduğunu" biliyor, söylüyor ve buna da inanıyor…

Ama iş; somuta gelince "alizemi" bir siyasetle mevzuya bakış ortaya konuluyor…

Ki bu durum; işine geldiği gibi.. Gün siyaseti!..

***

Anlam güçlüğü çekilen HDP'nin "illegal siyaseti" bile bile icra edip, bunun "meşru siyaset" olduğu iddiasıyla, sürekli kafa yorması ve yordurmasıdır!…

 40 yıl oldu HDP'nin siyasi akımındaki partiler ve üyelerinin ağzından, nail olmamıştır şu söz… "Biz PKK'nın uzantısı değiliz" diye…

Bırakın, "uzantısı değiliz" sözünün yerine, "bizi nasıl PKK ile itham edersiniz, iftira atıyorsunuz, biz terör örgütünün ne yanı başındayız, ne uzantısıyız, ne de kuyruğuyuz" gibi bir ifade beyanı olmamıştır..

Ama ne hikmetse; "biri dediğinde" fena şekilde tepki ve bozuk çalıyor olması da ayrı garabet!…

***

Demek ki; muhalefetteki siyasi partilerin vaki olan siyasetleri "meşru siyaset" değil açık ve aleni bir "illegal siyaset" faaliyeti, gayreti ve anlayışı söz konusudur!..

Bunu icra eden, hep "muhalefette" lokomotif olan partiler olması da ayrı bir hadise!….

Tuhaf olan, iktidardaki partiler de iktidar olmadan önce aynı çizgiyi benimsemiş olmasıdır..

İktidara gelindiğinde; "her şey tersine" dönüyor.. Yani; gün oğlu siyaseti dün olduğu gibi bugün de hakimiyet sahibi!..

Görünüyor ki, yarın da öyle olacak?…

Özetle, illegal siyasetle, legal siyaset artık "birbirini" besleyen; güçlerdir..

***

TEPİNİN DE TEPİNİN!…

Grup kesimin, bu kez, tepindikleri "canlı yanında" bir dil sürçmesi!.. Üzerinde tepindikleri isim ise; Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy.. İstanbul'la alakalı "Beyoğlu Yolu Projesiyle" ilgili konuşurken, İstanbul'un "fethi" yerine, "işgal" demiş.. Her ne kadar sonrasında, hep "fetih" dese de.. Derler ya; "laf ağızdan bir kere çıkar.."

***

İşte, 48 saattir bu güruh kesim!.. Ersoy'un "dil sürçmesi"  demesine rağmen, yanlışlık oldu, özür dilerim gibisinden paylaşımlarda bulunmasına rağmen; "tepin de tepin" üzerine, muhalefetin kerameti kendinden menkul trolleri, saldırı üzerine saldırı yapıyorlar.. Akla ziyan, analizler yapılıyor, "yok böyle, yok şöyle" diye..

***

Biliyorum!.. Bunlar bir iki kelam ettikten sonra, yine diyeceklerdir ki, "hükümet suni gündem" yaratma gayreti içerisindedir.. Ki ülkenin ve milletin "meseleleri" konuşulmasın diye, böylesi "içi boş mevzularla" zihin, yoruyorlar, meşgul ettiriyorlar diye!… Ne diyelim; "meşru ve illegal" siyasetin iççice dokusu, bunu gerektiriyor?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Bir deli dostun olacağına bin akıllı düşmanın olsun?….