SUYA VE SABUNA DOKUNMA
Ne demişler;
"Suya sabuna dokunma...!"
Öyle ya Türkçede sıkça kullanılan bir deyim.
Özelliklen de; 'statükocu' yüzlerin dokularına 'kamil' bir ifade.
"Bırak öyle kalsın?"
Yani 'ne kokar, ne bulaşır' misali.
Çünkü suya ve sabuna dokunmak; mutlaka 'temizlik' hâsıl olur.
Hekimler boşuna belirtmezler;
'Her türlü mikroptan' korunmanın birinci koşulu 'ellerin sabun ve suyla yıkanması'.
* * *
Doğrusu;
Gerek kendi açısından
Gerek temsil ettiklerinin açısından
Ve gerekse toplum ve vatandaş olma vasfı açısından;
Suya ve sabuna dokunmak sorumluluktur.
Temizliktir! Kirlikten korunmadır.
Bulaşıcı virüsün, olumsuz hadiselerin 'bertarafıdır'.
Ama ne var ki; acziyet içerisinde olanlara 'kutsal' bir ifadedir.
"Suya sabuna dokunma" sözü.
Ne suya
Ne sabuna
Ve ne de dokunma.
Eğer 'benimseyen' değilseniz.
* * *
O zaman;
Bırak her şey kirli kalsın.
Var olan yanlış devam etsin.
Mikroplar yeni yuvalar kurup gelişsin.
Ne yazık ki;
Son dönemlerde bu yönde 'düşünce' üretenler hâsıl.
Özelliklen de; 'hakların ve taleplerin' icrası noktasında, söz söylerler.
Takdir edersiniz ki; 'rekabetten' kazanç doğar.
* * *
Hangi yaşam alanında olursa olsun;
Bireysel ve toplumsal düzeyde.
Kurumlar ölçeğinde; 'rekabet' hâsıl değilse.
Ne gelişim, ne yenilik ve ne de yeni 'arayışlar' söz konusu değil.
Böylesi atmosferin dokusunda bahsettiğim 'statükocu' anlayış mevcut.
'Bırak öyle kalsın'.
Sana ne;
'Suya sabuna dokunmak'.
* * *
Demek ki;
Varlık gösteren 'edilgen' konumun doğurduğu hadisenin 'suç teşkilinde'.
Birey ve toplum olarak 'sorumluyuz'.
Çünkü bir gün sonrası 'geç' kalmadır.
O zaman da; 'her türlü' şikâyet ve tepki 'vasıfsız' kalır.
Zaten insan onuruna yakışmaz.
Hele çağdaş ve demokratik, yenilikçi 'anlayışa' sahip olma uğraşında;
'bu vasıflık' kabul edilemezdir.
* * *
Çevrenizde!
Kentinizde!
Hatta iş yerinizde.
Ailenizde bile.
Toplumsal 'tahribatı' körükleyecek hadise yaşanıyor ise;
Mutlaka 'dokunulmalı'.
Ve yanlıştan 'doğruya' dâhil edilmelidir ki; temizlik sağlanabilinsin.
Hayat 'sorgusuz' ve sorumluluk 'kabul' etmez.
* * *
İnsana ve onurlu duruşa yakışan, ona kutsal değer kazandıran en şuurlu hikmet;
"Var olan' kirliliği temizlemektir.
Tabi bazen 'Suya sabuna dokunma' hamiyetliği yeterli kalmamakta.
İşte o zaman; 'toplum' değeri öne çıkar.
Çünkü 'örgütlü' toplumlar gelişen ve rekabete açıktır.
Şunu ifade etmek istiyorum!
Yaşadığımız zaman dilimi.
Bulunduğumuz coğrafya.
Ve sorumlu olduğumuz 'yaşam' alanı açısında.
Eğer 'mide bulandırıcı' kirli hadiseler icra edilmiş olmazsa idi.
* * *
O zaman toplumsal ve bireysel noktada;
'kimsenin' tavuğuna kışt demeden yaşamı sürdüre gelebilirdik.
Ama ne var ki;
Dört bir yanımız 'lağım' ötesinde kirli bir çember hâsıl.
Bu da; bizim ve bizlerin 'işte' kirlilik işte kirli işler dememizi gerektiriyor.
Hani derler ya;
"Gemisini kurtaran kaptan".
Bu düşünce de, tıpkı 'suya sabuna dokunma' anlayışı gibidir.
* * *
Şöyle ki;
Eğer Diyarbakır ahalisi bugün 'geri kalmışlıktan' yakınıyorsa.
İşsizlik, yoksulluk, sefalet ve ötekileştirmenin cenderesinde bulunuyorsa.
Hakkına, hukukuna, değerlerine 'tecavüz' ediliyorsa.
Geçmişini ve tarihsel kültürüne 'gölge' düşürülüp başkalarına pazarlanmak isteniyorsa.
Tarihindeki 'patentini' teşkil eden vasfına başkaları 'sahip' çıkıp, bize ait diyorsa.
Dahası; 'hükümetlerin' imkânları bölgeye aktarılırken keyfiyetle 'geri gönderiliyorsa'.
Siyasetçisi, bürokratı, sivil toplum örgütü.
Yazarı-Çizeri.
Velhasıl bir bütün olarak; hepsi 'negatif' bir sürecin kulvarında bulunuyorsa.
Buna 'suskun' kalmak.
Suyuna ve sabununa dokunmamak.
Onurlu bir yaşam felsefesi olabilir mi?
* * *
Öyle ise;
Suya da, sabuna da 'dokunacağız'.
Ki 'pislikleri ve kirlilikleri' temizleyebilelim.
Yoksa 'nabza göre şerbet vermekle
Ne ülke, ne millet, ne de kendin 'bir arpa boyu' öteye gitmen mümkün değil.
Çünkü bu düşünce 'bırak öyle kalsın dır'..
Ama biz böyle demeyeceğiz.
Zaten demediğimiz içindir ki; 'nabza şerbetin' midelerine kramp girmektedir.
* * *
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.
Tabi; 'suya sabuna dokunma'yın' gibi bir düşünceye hâsıl olmayın.
Her gördüğünüz kirliliğe,
Her gördüğünüz çirkinliğe
Her gördüğünüz yanlışa,
Her gördüğünüz toplumsal tahribata,
Mutlaka ama mutlaka 'dokunun'.
Beklemeyin biri size 'dokunun' demesini.
Ki o görüntü daha bir büyüme göstermesin.