TUTKULARI İÇ MUHALEFETTİR..

Solcuların en büyük tutkuları iç muhalefettir.. Rakip partilerden daha çok, kendi kendileriyle cebelleşirler!.. Ki sol cenahın başını çeken de CHP..  Şöyle tarihsel geçmişine bakalım, ister liderlik koltuğu olsun, isterseniz milletvekili veya mahalli seçimlerde belediye başkanlıkları olsun değişmez kuraldır iç kavgaların salonların dışına, taşması!.. O bir tutkudur iç muhalefet..

***

Partinin başına her kim gelirse gelsin!.. O koltuğa oturan kim olursa olsun, iç muhalefet gerçeği değişmez!.. Tutkunun özelliğinde iktidar olmak yoktur.. Tabi bu iktidar olma hırsı, ülkenin ve milletin, devletin yönetimini ele geçirme, iktidarı değil.. Hedef nokta, Parti içerisinde iktidar olmak, güç olmak, hakimiyet kurmaktır.. İç muhalefete odaklı iktidar olabilme tutkusu, bölünmeyi de parçalanmayı da, ayrılmayı da, özgürlük sayıyor!..

***

CHP/SHP’nin tarihine baktığınızda, kimler partiyle nasıl yollarını ayırdı!?. En barizi, Bülent Ecevit.. “İç çekişmelerden neler çekmedi ki?”.. En son dayanamayıp, kapıyı vurup çıktı. DSP’yi kurdu.. Nitekim, Ecevit sonrası Deniz Baykal geldi.. Merhuma bugün övgü dolu sözler söylense de, özünde parti içerisindeki hizipleşmeler, kürsü ve delege oyunlarına borçludur..

***

Karayalçınlar.. Öymenler.. Neticede, iç çekişmenin sinsi suikasti sonucu, Baykal kasetle gitti.. Yerine kasetle gelen, Kemal Kılıçdaroğlu oldu.. Peki, her şey süt liman oldu mu?.. Ya da iç muhalefette kavga, gürültü, hizipleşmeler durdu mu?.. Hayır.. Kaldı ki, girdiği her seçimi kaybeden lider olmasına rağmen 13 yıl kesintisiz, Parti Genel başkanlığı koltuğuna oturdu?..

***

Hiç kuşkusuz ki iç muhalefetin tüm tutkusuna rağmen, mezhepsel bir delege yapısının üstünlüğüyle, direnç gösterdi!.. Ama, içten içe volkanik hale dönüşen, hizipleşme ve çekişmeler hem kendisinde, hem de partiden özgürleşme adına kopmalara neden oldu!… Şimdi ne yapıyor, parti mahallesinde açtığı bir büroda, özgür siyaset yaptığını söylüyor.? Ha bir de CHP yönetmenin zorluğundan da her fırsatta söz ediyor!..

***

Ne diyor, CHP’yi yönetmek, Türkiye’yi yönetmekten daha zordur!.. Eee, parti suyunu, huyunu alan için söylenecek söz hamurunuz böyle.. Yoksa Muharrem İnce iç çekişmenin bedeli olarak özgürleşme adına partiden ayrılır mıydı?. Ve parti kurup rakip çıkar mıydı?.. O değil miydi ki; “Ey Muharrem gel buraya” deyip, Cumhurbaşkanı adayı yapan!..

***

Sonra!.. Muhteşem iç çekişme tutkusuyla, Parti içi iktidar olmaya yönelik suikastler tertiplendi!.. O İnce’ye, İnce’den ona İnce planlar.. Sonuç biri gitti, biri kaldı.. Ama kalan olan Kılıçdaroğlu’nun da koltuk hakimiyeti, uzun sürmedi?.. Daha düne kadar evladım dediği, karşıdakinin de baba deyip, sarıldığı kişiler, sen de mi brütüs sözünü, ona söylettiler!…

***

Sırtından bir değil, bir kaç evlat dediğinden hançeri yedi!.. Beylikdüzünden, İstanbul’un emir eri yaptığı Ekrem İmamoğlu.. Manisa’dan alıp, Parti Merkezine en yakınına taşıdığı Özgür Özel!.. İmamoğlu ve Özel’in ikili ittifakıyla, Parti içerisinde iktidar ihtilali yaptılar.. Delege operasyonuyla, Kılıçdaroğlu ne olup bittiğini anlamadan bir anda kendisini kapı önünde gördü…

***

İç çekişme durdu mu?. Parti içerisinde iktidar olma tutkusundan vazgeçildi mi?.. Ne mümkün?.. Sular durulmuyor.. Özel’le hiçbir şey değişmedi.. Denir ya, kavgalar kaldığı yerden devam etti.. Şimdi eskisinden daha beter iki mi, üç mü, dört mü mahmurlu bir yönetim var. Herkes “birbirini yemek, yermek, alt etmek adına”, koltuk savaşı içerisinde!?.

***

İşte böylesi “demokrasi kültürüne(!)” aşık ve sahip olan sol anlayışın mimbardarı olan CHP cadı kazanı olmaktan kendini kurtaramıyor.. Derler ya, yedisinde ne ise, 70’inde de odur.. Aynen de öyle, siyaset anlamında hem kendine, hem de üstlendiğini savunduğu davaya en büyük ihanet hançerini indiren, bizatihi zehirleyen kendisi!..

***

Hal-i hazırda, yerel seçimlere gidiliyor!.. 36 parti seçimde arenada.. Ama en çok konuşulan, tartışılan ne yazık ki CHP!.. Özellikle, adaylık tartışmaları, rant kavgaları, koltuk kapmalar, sen ben hesabını gülme halleri, almış başını gidiyor demek bile vaziyeti aktarmada kifayetsiz.. Yani fecaat bir durum.. Partiden ayrılan mı, saf değiştiren mi, direnen mi?..  Ağızlarından dökülen sözcük; bunlar değişimci değil, çürümüş adamlar..

***

Biliyorum!.. Birileri bu yazıma, söylemime, resmi ortaya koymama vereceği yanıt; “Parti içi Demokrasidir yaşananlar”.. Ama yok!.. Ne parti içi demokrasi, ne de özgür siyaset, ne de ilkeli ve onurlu bir politika!.. Tamamen; iç iktidar olmak, tutkusu da ranttır?.. Birbirlerini yemekten çekinmeyen anlayışın, ele geçirdikleri belediyeleri arenaya çevirmeyeceklerini düşünmek safdilliktir.

***

90’LARI KAŞIYAN VAR!?..

Son dönemlerde; “cami, medrese, kilise, sokak, çarşı pazar” ve de sosyal medyadaki söylem ve eylemler; hiç de tesadüfi geliştiğini söyleyemem!.. Biri ötekini tetikliyor.. Sahne alanların ekseriyeti, “Laiklik” üzerinden “Şeriatı” tartışır hale getiriyor.? Tabi karşı tarafı da kışkırtarak sabote ederek, sahayı 90’ların atmosferine sokmak istiyor..

***

Son olarak mevcut ateşi körükleyen sosyal medya fenomeni olan Avukat Feyza Altun denilen; mahluk!.. Her türlü ahlaki değerlerini yitirmiş, zihni gibi, fikri de zehir akan bir üslup ve ifadeyle, “so…m şeriata” diyecek kadar aşağılaşarak, küfrediyor.. Gelen tepkiler üzerine; gözaltına alındı, ifadesi sonrası şartlı serbest bırakıldı

***

Benim şahsi yorumum!.. Ahlak ve edep yoksunu,  insan haklarına açıkça salya akıtan, toplumu bir arada tutan en temel dinamiklerden olan dini inançlara ve değerlere dil uzatabilecek zihniyete sahip böylesi güruh karakterlere sahip, pespayelere prim verici şekilde gözaltı adli işlem yapılmamalı.. Çünkü prim verici oluyor..

***

Yapılması gereken, ıslah merkezine alıp, Şeriat’ın hükümlerini okutmak, öğretmek ve o hükümler, doğrultusunda; hadi git, Allah müstehakını versin demek olmalı!.. Nitekim, üç gündür Türkiye kutuplaşarak bu mevzuyu konuşuyor!..

***

Baksanıza Adliye çıkışı ne de ahkam kesiyor, ne pozlar veriyor..Manken misali, podyuma çıkmış gibi, kıvırtıyor.. Beri yanda çevresini saran, medyamızın renkli maceracıları da, boy boy poz alıyor.? Bir de açıklama veriyor.. Başım dik girdim, yine başım dik çıktım” diyecek kadar da hadsizleşerek, böbürlenebiliyor…

***

Demem o ki Ülkenin ve milletin, böylesi hadiselere zaman ayırması demek, meşgul olmak, dini, inancı, yaşamı tartışır hale getirmek, yarınları gözardı etmek olur!.. 90’larda az mı, bizi oyalayıp durdular.. Yenilerine prim vermemek lazım.. Hele ki, sosyal medya şarlatanlarına hiç ama hiç!… Küfürbazlar hiç değil..

***

GÜNÜN SÖZÜ

CHP’nin demokrasi kültürü, birbirini yemekten geçer!?..