VİRÜSTEN BETERSİNİZ!..

Ne yazık ki, ülkemize ve toplumumuza özgü müdür nedir bilemiyorum!..

Bir kesim var ki, "Korona virüsten" beterler!..

Öylesine şuursuz, öylesine fütursuz, öylesine sorumsuz güruhlar ki, akla ziyan bir "muhaliflikleri" söz konusu!…

Garip durum ki!..

Bu kesim kimi zaman, birey, kimi zaman, cemaat, kimi zaman kalabalık bir topluluk…

Ve kimi zaman da; "kurumsal" bir kimlik olarak, karşımıza dikiliveriyor..

İşte bunlar, yaşanan ve yaşatılanların "en kaba" müsebbipleri, olmalarına rağmen "laf edicilikleri" denir ya, insanı geriyor!..

***

Günlük can kaybımız, 350'lerde!..

Vaka sayısı, 40 binlerde..

Ve giderek, "rakamlar" kaybedilen canlar, hasta düşen bedenlerin varlık oranı, korkunç ve dehşet verici, boyuta ulaşırken; "ahkam" kesmeye devam eden; bir kesim daha var ki, cabası!..

Birilerini suçlayan, birilerini sorumlu tutarak, "topu kendi kulvarlarının" dışına atanlar var ya; onlar tıpkı güruh kesim gibi, virüse rahmet okutuyorlar!…

***

Hükümet karar aldı!…

Bugün itibariyle, tam kapanma!..

17 gün, yasak var…

Evdeyiz..

Her ne kadar, "yasaklar" içerisinde, sorgulanan noktalar var ise de!..

Yani haklı, "eleştiriler" söz konusu..

Elbette ki, bunlara herkesin ve hükümetin de "eyvallah" deyip, gözden geçirmesi gerekir…

Ama velakin, "o güruh" kesimin, o birbirlerini suçlama sevdasıyla olanlar, "yasaklara" sebebiyet verdikleri, hal-i durumlarını görmezden gelip, "laf üretmeleri", kısıtlamalara, tam kapanmaya dair "sergiledikleri" tavır siz ne dersiniz bilmem!..

Ama benim diyeceklerim var…

***

Diyeceğim şu… Sizler… Evet sizler yahu sizler..

Kısıtlama mı, kapanma mı, yasak mı "size ne yazar ki?"..

Olsa ne olmazsa ne?..

Zaten; "bildiğiniz" gibi, size her yol "mubah!.."

Vaki mi sizin;

Yasalara, kanunlara, nizamlara "riayet" edici haliniz..

Vaki mi sizin;

Devlete, millete, bilime "inanmışlık" ve söz dinleme haliniz….

Vaki mi sizin;

İnsani, vicdani ve rahmani bir yaşam biçimine eğilim gösterme haliniz?

Vaki mi sizin;

Sorumlu vatandaş vasfıyla, "toplumsal" sağlıklı bir düşünceyi sahip olma haliniz?…

***

Tüm bunların zerre-i miskali olmadığına göre!…

Zaten "bir felaket" halkası olarak, her faaliyetiniz, bir yıkımdır..

Siz; 17 günlük tam kapanma evrenizde, genelgeleri de, uygulamaları da, yasakları da "çiğnemeye" devam edin!…

Şimdiden sloganınız hazır; "Kahrolsun yasaklar, yaşasın özgürlük!.."

***

Üzüldüğüm.. İçten içe gerilip, kahroluş moduna girdiğim nokta..

Bu mikroplarla "mücadelede" yetersiz kalışımızdır…

Üstesinden gelemeyişimizdir.. Ve bu mikropların "irsi" hallerinin, her dönemde "vücut" bulup, nesilden nesile, sirayet edici olmasıdır!…

Hazin halimiz de; "güruh mikrobun" yaşamın her alanında, varlık göstermesidir!…

Dua ediyoruz ya!..

Allah bizi, "Korona virüsten" korusun diye..

Bence, dua kapsamımızı geniş tutarak, söze Allah bizi ırsi, sinsi, sorumsuz, vicdani ve rahmani duygusunu kaybetmiş "beşer mikroplardan" korusun!…

Çünkü, çok ama çok "vahşiler?"…

***

ALKOL MEVZUSU!

Kapanma kapsamında, yeni bir tartışma ile karşımıza çıktılar..

“Alkol satışları ne olacak?”

Halk deyimiyle söylenecek söz…

"Zıkkımın kökü olacak.."

Yahu, 17 gün içmezseniz, ölür müsünüz?

Kaldı ki, zorunlu bir ihtiyaç değil ki..

Sözde "keyif için" alınan bir içecek…

Nitekim hem sağlığa zararlı, hem toplumsal yaşama zararlı, hem de cebinize zararlı!.. Hem de, "ailelerin" birliğine zararlı…

***

Yani artısından çok zararı büyük… Hal bu iken, bir vesile olup “bu zararlı alışkanlıktan nasıl kurtulabiliriz” diyeceklerine..

Yaşanan vahim tabloya rağmen..

Hele ki, her gün 350’den fazla insanımızı koronadan kaybettiğimiz bir dönemde…

Fabrikaların kapanmak zorunda kaldığı…

İşyerlerinin birçoğunun kepenkleri indirdiği..

Milyonlarca insanın aç perişan, işsiz kaldığı…

Bu ölümcül virüsten kurtulabilmek için, ne gerekiyorsa yapılsın diye haykıran millet var iken…

Birilerinin derdi,  “Alkol yasaklandı mı? 17 gün boyunca biz içemeyecek miyiz?..” İçmeyin ya içmeyin!…

***

BİR KERE… Alkol virüse karşı "bağışıklık" sistemini etkileyip, çökertiyor…

***

BİR KERE.. Dünya Sağlık Örgütü "avazı çıktığı" kadar, kovid-19 açısından "alkolden" uzak durun, diye söyleniyor…

***

BİR KERE.. Dünyanın en seküler bir çok ülkesinde "karantina" döneminde, alkol satışına "yasaklama" getiriliyorken!..

***

Şimdi tüm bunlar, orta yerde hakikat olarak karşımızda dururken!..

Ve tabi ki, 11 Ay'ın Sultanı Ramazan-ı Şerif gibi "mübarek" bir ayı, idrak ederken..

Yani; "sağlık" kadar inancımız yönünde de; "sakıncası" bulunan Alkol'e bu kadar "eğilim" gösterip, kızıl-kıyamet koparmak, şuursuzluk değil de nedir?!..

Beyler kendinize gelin..

Allah-u Teala'nın, Kur'an-ı Kerim'de kesin bir emirle yasaklayıp haram kıldığı…

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in de hadisi şeriflerinde buyurduğu gibi…

"İçki, bütün kötülüklerin anasıdır" sözü hakikat iken..

Ve bu içkinin, her yıl yüz binlerce insanın hayatına mal olduğu aşikarken!.

Şiddetin, tacizin, trafik kazalarının, adli ve adi vakaların yüksek orandaki sebebi olan alkolün tahribatı var iken!…

Bazıları, kapanma evresindeki yasağı "hayat tarzına müdahale olarak" algı üretmesi, tam bir kepazeliktir…

***

Şu bazı densizler var ki, aman Allahım!..

Bakar mısınız kendini beğenmiş Orhan Aydın denilen oyuncu mu nedir bilmem?.. Paylaşımına bakar mısınız…

“İçki satışının iki adı var. Biri şeriat diğeri faşizm…

İkisi aynı lağımdan beslenir..” 

Akıl yoksunu adamın söylediklerine söylenecek söz; "içinde bulunduğun lağımdan hiç ama hiç çıkmayasın!…"

***

Atatürk üzerinden "rant devşiren" meymenetsiz yüze sahip Yılmaz Özdil de, zehir akıtanlardan..

Ne diyor paylaşımında?..

"Vatan sevgisidir rakı...

İki tek attığında, n eolacak bu memleketin hali diye kafa yormazsın aksi olsa."

Şimdi bu lafa söylenecek söz ne olur..

Ben diyeyim; "Ulan be zındık, senin rakından çıkacak olan vatan sevgisine lanet olsun!.."

***

"Kafaları hiçbir zaman ayık olmayan" bu zevatlardan alkole, bırakın inançsal bir tepki ile yaklaşmak, toplumda oluşturduğu tahribatla da yaklaşmaları beklenemez. Zira bu "zil zurna cehalet" kokan zevatların en büyük isteği insan olmaktan çok "Rakı şişesinde balık" olmaktır.

***

Beri yandan.. Öyle tekel bayisi.. Öyle market.. Öyle şu veya bu gibisinden, rekabet hesabına dair "laflar" da üretmek; "zıkkımlıktır.."! 

17 gün ya 17 gün, içmezseniz ölür müsünüz?!…

BİR NOT….17 Günlük yasak evresinde, "bazı bağımlılar" bazı müptelalar, bazı sorumsuz ve şuursuz ayyaşlar; "kaçak içki ve satışlarına" odaklanacaklar gibi görünüyor.. Malum, kaçak içki üretiminden ve içilmesinden "kitleler halinde" ne kadar insan kaybettiğimizi hatırlatmaya gerek yok.. Onun için, bu evrede "sıkı bir kontrol" olması gerektiği gibi, "nefsine" yenik düşme gafletine de düşülmesin!… Bu kapanma "son" olur, herkes özgürleşip, gezebilir, dolaşabilir, hatta patlayıncaya kadar, çatlayıncaya kadar ayyaşlar; "içki satın alıp" içebilir..

***

MONŞER HA!…

Yıl 1981.. ABD Başkanı Ronald.. 1915 olaylarına "Soykırım" dedi.. Ki, o güne "kadar" diyen olmadığı gibi, 2021'e kadar diyen de olmadı?…

***

Yıl 1995… ABD Kongresi'nin üst kanadı olan Senato.. Bu tarihte "Ermeni Soykırımı'nı" tanıyan yasa tasarısını onayladı. Karar oy birliğiyle alındı. Ki iki kez meclisten geçen bir metindi...

Yıl 1995.. Rus Başkanı Yeltsin.. Dönemin yönetimi 24 Nisan'ı "Soykırım" günü ilan etti. Ve ilk "anma" etkinliği" düzenledi… Ki, o güne kadar ve sonrasında da "başka da" diyen olmadı….

***

Yıl 2001… Gelelim Fransa'ya.. Ki, uluslararası alanda mevzuyu en çok "kaşıyan" ülkelerin başında geldi.. Fransa "senatosu", olayları "soykırım" olarak görüp, ilan etti. O günden bugüne, değişen ne?….

***

Ve; 24 Nisan 2021 tarihinde ABD'nin Başkanı Biden'in "Soykırım" ifadesini kullanması!… ABD'nin ikinci Başkanı oldu.. Ronald'dan sonra!…

***

Tarihleri, aktarmaktaki gerekçe şu!… Ana ve yavru muhalefetin, yükleme yaptığı "AK Parti ve Dış Politikadaki" yetersiz vurgusunun, anlamsızlığına, dikkat çekmek istiyorum.. Dahası soruyorum!…

Bu tarihlerin hangisinde; "AK Parti" iktidardaydı.. Ya da, "Parti olarak" Türkiye'nin siyasetinde, var idi!.. Erdoğan'ın bu takvim sayfalarındaki tarihlerin hangisinde, "icranın" başında idi!..

***

Halk deyimiyle, henüz siyasetin "rahmine" bile düşmüş değillerdi ki… Kaldı ki, bu dönemlerde "monşer" diye küçümsenen diplomatların egemen olduğu, toz kondurulmayan ali devlet-in zevatıydılar!..

Vesayet kurumlarının hakim kıldığı anlayışın hükümran olduğu, milli iradenin devre dışı kaldığı, iktidarların, başkan ve cumhurbaşkanların "apoletlilerin" iki dudağının arasından çıkan sözcüğe baktığı, evrelerde siyaset liyakatsiz, olmasaydı!…

***

Dış politika, içteki vesayetten korkan siyasetin verimsizliği, diplomatların da "monşer, monşer, ey monşer" diye, "alaya alıp, bunlar da kim" sıradanlığı, küçümsenilen fikriyatın söz sahipliği olmamış olsaydı!…

Sormak, lazım zat-ı muhteremlere!.. Emperyalist, haçlı, siyonist güçler "ahkam ve racon kesici" olabilirler miydi?. Ya da başımıza, bunlar gelebilir miydi..?

***

Biden, içteki piyonların verdiği omuzla, Milli İradeye Parmak sallama gibi bir cesaret ortaya koyabilir miydi.. İstanbul'a Konstantiniye der miydi?.. Erdoğan'a ve AK Parti iktidarına "düşürme" operasyonu çekme gibi bir düşünceyi aklına getirebilir miydi?..

Sanmıyorum!.? O zaman demek ki, arıza-i durum bizim liyakatsiz, ehliyetsiz, içteki ve dıştaki "şer yapılardan" medet uman, kendi milletiyle barışık olmayıp, hasmıyla "iş tutanların" sergilediği zafiyettir; "elin gavurunu" iştahlandıran!… Alkolü "özel hayata" müdahale olarak, görenlere de söylenecek söz, "pes yani?"…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin o nehir asla durmaz.

***

Hayırlı cumalar…