YERİN DOLDURULAMAZ!..

Bugün, 5 koruma memuruyla "şehadet" mertebesine ulaşmasının sene-i devriyesidir, Ali Gaffar Okan'ın.. 21 yıl geçti.. Ama hala gönüllerde, "acısı da, bıraktıkları hissiyatlar da" ter-ü taze!.. Unutulmaz ve yeri doldurulamaz bir "güvenlik bürokratıydı" Gaffar Okkan!…

***

Yakından bilen, tanıyan ve kent adına sosyal ve kültürel yönde "istişareleriyle" sıkça görüşen ve görüşebilen olmam!.. Ve 40 yılı aşan mesleki zaman dilimi içerisinde gelen giden emniyet müdürleri içerisinde bir tek Okkan'ın "plaketle ödüllendirilmesine nail" olan bir gazeteci olarak!…

***

Diyarbakır açısından, Türkiye açısından yeri doldurulamayan "bir güvenlik bürokratından" daha çok, kentle, bölge insanıyla "kenetlenen" iç içe yaşamayı, havayı solumayı, halkın derdiyle dertlenen, sorunların çözümüne koşan; devletin şefkat yüzü, eli, yüreği, kucağı oldu o hep!..

***

"Siyasi ve ideolojik" saplantıların egemenliği altına girmedi, politize olmadı!… Görev ahlakıyla "kadife yüzlü demir yumruk" oldu, ama suçlu ile suçsuzu ayırarak, tekçi, vesayetçi, toptancı, ötekileştirici, olmadı olmaya yeltenenlere de, meyil verenlere de "imkan tanımayarak" prim vermedi.. Karşı durdu…

***

Kendi beyanıyla; "Sapına kadar Diyarbakırlıyım" diyerek bu kente, bu bölge insanına, 7'den 70'ine "evladınızım" diyen, bürokratik ve siyasi otoritenin devşirme politikalarına "bu işi yapmazsam, babamın ekmek fırınında tezgaha geçer, ekmek pişiririm" diyecek kadar asil biriydi.. Bir Diyarbakır, bir Diyarbakırspor "sevdalısı, gönüldaşıydı"...

***

21 yıl oldu, şehadete ereli!.. Onun kaybından sonra, Diyarbakır'da Güneydoğu illerinde, Türkiye sathında "Nice Ali Gaffarlar" onun ismiyle dünyaya geldi.. Ve bugün hepsi, bir nesil, yarının büyükleri olarak, yolunda yürüyor hakikatiyle Gaffar "bir çığır" açtı, devlet ile vatandaşın "birliği ve dirliği" rotasında… Şehadetinde bir kent “gözyaşı hıçkırarak” döktü, “uzanan eller kırılsın, lanetler olsun” sloganıyla uğurlandı..

***

İnsanı ve rahmani bu rotayı, açtığı yolu, halk ile milletin kenetlenmesine köprü olma kültüründen, katilleri, terör örgütleri, devletin içine sızmış şer yapıları "rahatsız" oldu.. Ve onu hala yüzlerce cevap bekleyen karanlıktaki soruların "muamma atmosferinde katlettiler?".. Seni ve seninle şehadete eren 5 koruma memurunu rahmetle yad ediyoruz..

 

***

Sizleri dün olduğu gibi, bugün de ve yarın da unutmayız.. Ve hep yad edip, dua edeceğiz.. Ama sizleri her andığımızda, katillerinizi de, onların maşalığını yapanları da, koruyan, kollayan, karanlıkta bırakanları da "lanetleyeceğiz!.."

***

SİZİNKİSİ YANDAŞLIK DEĞİL, HASIMLIK!…

Anayasa'nın 28 ve 90 maddesi açık.. Özeti; "Basın Hürdür, sansür edilemez!.." Tarihi ve vecize bir söz aslında bu tanımlama!.. Ama velakin "o hürriyetin de" bir sınırı, kuralı, kaidesi ve mevzuatı, şartı olması gerekmez mi?!.. Hürriyetini "Anayasadan" alıyorsa, O Anayasanın "hükümlerine de" riayet etmek zorundadır, "yayın mevkutesi" her ne olursa olsun!.. İster yazılı, ister görsel fark etmiyor?!. Tabi Türkiye'yi bur hukuk devleti olarak görüyorsa!.

***

Ne yazık ki, kutuplaşmanın, hizipleşmenin, tarafgirliğin yarattığı travmatik ruh hali, son yıllarda vahim derecede, "Basını da" mecrasından saptırdığını görüyoruz!.. Çünkü, ne objektiflik, ne tarafsızlık, ne de gerçekçilik "ilkeleri" benimsenilmediği gibi, ne de "hakikatlerin" peşinde, koşma gibi bir gayret söz konusu değil!… Varsa yoksa, hasımlık, kindarlık, nefret diliyle, saldırmak!... Demokrasiyi de, hukuku da, evrensel düşünceyi de, yani bilumum "hakları" askıya alıp, faşizan bir ruhla, enva-i hadsizlik yapılıyor..

***

 

Hep ifade etmişimdir!… Görsel ve yazıl basını "denetleyen" kurumlar.. Ki hangisi olursa olsun… İktidar muhalifi "yayınlara yönelik" yaptırım aktivitesinde, yasal mevzuatların dışına, çıkmamalıdır.. Şahsi ve kişisel bazlı "intikam" duygusuna kapılmamalıdır… Muhaliftir "vur abalıya" iştahıyla denetimi, ceza-i müeyyideleri zinde tutup, anormalliğin de ötesinde "kontrol" altında tutmak, hiç de doğru değil, demokrasiyi de, hukuku da fikir özgürlüğünü de "tanımamazlıktır!!…"

***

Aynı zamanda, iktidar yandaşı veya diğer yayın grupları  için de geçerli bu ifadelerim.. İktidar taraftarıdır, her şeyi söyleme hakkına sahiptir, görmezden gelmek, adil değil, olamaz!… Hele ki, hukuk devleti normlarına da, yakışmaz, kabul de değil… Ne kabulü mümkün, ne de rıza gösterilecek bir hal-i durum var!..  İş "bağımsızlığın da" ötesinde, despotik bir hal alır..

***

Ama gel gör ki, yazı girişinde de aktardım.. Öylesine "muhalif yayın kuruluşları" var ki, spikerinden, moderatörüne, haberlerinden, yorumlarına, tartışma programına müdavimlik eden sözde yazar kadrosuna kadar, 7/24 ağızlarından dökülenler "zehir zemberek" misali, düşmanlık körüklemesi içerisinde, vesayet üretiyorlar!!.. Eleştiriye eyvallah, fikrine katılmama eyvallah, yaptığını doğru bulmamak eyvallah!.. Ama hakaret, aşağılamak ve küfür kabul edilemez!…

***

Der demez, yaşanan hal-i duruma "el insaf ya" demek zorunda kalıyor insan!!.." Elinizi vicdanınıza koyun be!… Gece yarısı "muhtıra" yayınlayan postalcılar gibi, vesayet üretici, sivil iradeyi yerle-yeksan etmek adına, sokağı ve halkı provoke etmekten imtina dahi etmiyorsunuz?.. Bilakis, kışkırtıyorsunuz.. Siyasal iktidara "racon üstüne racon" kesiyorsunuz.. Ve ana muhalefetin liderinden, sözcüsünden beter, "parmak" sallayarak adeta "idam fermanı" düzenleyip, yayınlıyorsunuz!…

***

En sıradan, basit, sokak magandasını aratırcasına "siyasi tartışma" programı tertipleyerek, kahve sohbetini de alaşağı edercesine, "veryansın" yapıyorsunuz!.. Hakaretler, küfür salyaları akıtıp duruyorsunuz… Fütursuzca, şuursuzca, akla ziyan bir performansla, masa, sehpa devirmeler, bardak fırlatmalar, belden aşağı yuvarlanırcasına, cümleler kurgulayarak, saldırıyorsunuz.. Ne bu ya sizinkisi; faşistliğe de beş çekiyor!!.. "Basın Hürdür Sansür Edilemez" hükmü, bunu mu ifade ediyor.. Bu hali mi, normal görüyor?!… Yok beyler, bayanlar öyle değil; sizinkisi "dikta anlayışı ve rejimidir!…"

***

Bakar mısınız, Sedef Kabaş adındaki gazeteci bayana!… Katıldığı muhalif kanalda, Cumhurbaşkanı makamına öylesine laflar söylüyor ki, akıl dışı, mantığı devre dışı bırakıyor!… Ne diyor?..  "Şu meşhur bir söz vardır; 'Taçlanan baş akıllanır' diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Hadi onu söylemeyeyim, büyükbaş hayvan diyeyim. Büyükbaş bir hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur, denir. Yani tam tersini ifade eder.."  Ki bu programdan önce de, benzer bir tvit atıyor!…

***

Dile kolay; uygar bir insan, isminin önünde bir dizi unvan olan kişi, ülkenin Cumhurbaşkanına eleştiri yaparken, “Öküz” der mi?, bulunduğu Külliyeye “Ahır” der mi?, kendisini tanımlarken “Büyükbaş” der mi? daha aşağı bir zihniyle “Hayvan” diye bir yakıştırmada bulunur mu?… Bu nasıl bir üslup, bu nasıl bir dil, bu nasıl bir siyasi analiz ve eleştiri dozajıdır.. Değil.. Bu yapılar düpedüz, densizliktir, terbiyesizliktir, seviyesizliktir kişisel ahlaki yoksunluktur!...

***

Sorsanız, mesleğini "basın meslek ahlakı ilkeleri" doğrultusunda icra etmiş!.. Sorsanız, "basın hürdür sansür edilmez" ilkesiyle yürüyormuş.. Sorsanız, Anayasa'nın 28 ve 90 maddesine dayanarak, fikri beyanda bulunmuş!.. Sorsanız, fikir ve düşünce hürriyetidir, ifade özgürlüğüdür gibisinden laflar olarak ağzından köpürtmüştür.. Nitekim, başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınmasıyla, adliyeye sevki ve tutuklandı..

***

Kabaş her ne kadar "hakaret etme kastım yoktur" diye ifade verse de, samimi değil!.. Bal gibi "kasti bir hakareti" vardı.. Ki, "algı operasyonu" ustalığını adliyeye götürülürken, elleri kelepçeli olmamasına rağmen, kameralara yansıyan görüntüler orta yerde iken, ellerini arkadan sanki kelepçelenmiş şekilde, "şov yapması", aslında niyetin ifşası için yeter de artar!?.. Dört başı mamur bir seviyesizliğin dibidir yaşananlar.. Savunulacak, arka çıkılacak, tevil edilecek hiçbir tarafı yok..

***

Gelelim tutuklamaya!… Diyeceğim şu, bu tür gece yarısı gözaltlarına ve bu tür davalarda tutuklamalara karşıyım. Şiddetle karşı çıkan biri olarak, bazen de hadsize hukuki ve adli yönde had bildirmek gerektiğine kanaat getirenim.. Hükmü veren ben olsaydım, cezaevine konulmaktan daha çok, "islahı ve psikolojik" bir tedavi biçimi en uygun, der duruma nokta koyarım!..  Bu arada, vakıa üzerine bilaistisna "kutuplaştıran siyasi zihniyette" aynen bu mantıkla, olup-bitene bakıp, söylem geliştirmesi bir bütünlük içerisinde "pes" dedirtiyor.. Bu nasıl bir pişkinlik halidir böyle!!..

***

Ey ağalar, beyler, bayanlar, gençler!!.. Sol, sosyalistler, sözde demokratlar, liberaller, muhafazakar ve radikalciler.. Yani, ağam, paşam.. Bi sulha gelin ya, bi sakin olun ya!… Siyasetin de, siyasilerin de, muhalefetin de, politikacıların da, gazetecilerin de, yazar çizerlerin de, yorumcuların da, programcıların da, yazılı ve görsel medyanın da, akademisyenin de, bilmem neyin de bir ahlakı, bir adabı, edebi olmalı!.. Fikrin de, düşüncenin de, ifadenin de "özgürlüğü" bir başkasının fikrinin, düşüncesinin, ifadesinin özgürlük sınırı kadar olduğunu bilmekte gerekmez mi diye sorgulasanız?!…

***

Ama gel gör ki, öylesine zavallı, öylesine pespaye, öylesine karakter çukurlu bir yaşam kültürü tutulmuş gidiliyor ki, "ahlak denilen" mevhumu, tanımadığı gibi ülkeye de, millete de, mesleği icra edenlere de çok görüyor Ahlaklı olmayı!.. Kabaş'ın halkın oylarıyla seçilmiş, milletin iradesini tevdi ettiği, bulunduğu makamda 83 milyon insanı temsil eden Cumhurbaşkanına "çirkin ve ahlaki hiç bir sınırı olmayan" üslupla, hitap edip "hakaretler" sıralamak, "masumiyet" karinesine sahip değil!… Zerre-i miskal da, yeri yok!…

 

***

Beri yanda, ya şu Selçuk Tepeli!… Portakal'ın yerine gelen, halk deyimiyle Washington portakalı!... Sosyal medyadaki videosuna vakıf oldum.. İfadeler, tavırları inanılmaz!?.. "Yemişim Swap'ını" diyor?.. Sanki, Erdoğan'ın siyasi rakibiymiş gibi, Kemal Bey'i de, Ekrem Bey'i de, Mansur Bey'i de, ya da Akşener hanım gibi, Pervin Buldan'dan daha öte, racon kesiyor… 

***

Görünen o ki, muhalefetin mahallesinde "pespaye dile sahip" sözde şahsiyetler, patronları ve yeni sahiplerinin nam-ı hesabına, seçimler yaklaşırken gaza yüklenmelerini isteyerek, "huzuru ve sulhu" bozma gayretindedirler… Yandaşlığın dozajını ayarlayamayıp bir çuval inciri berbat etme hallerine; her yönüyle bir kontrol olmalı!.

Kısacası, sormak istiyorum, tüm bu olup-bitenleri bu kulvarda mesleğini ifa edenler olarak normal mi karşılayacağız Allah, billah aşkına siz deyin ya!!!?…

 ***

GÜNÜN SÖZÜ

Etraflıca çalış, doğru bir şekilde araştır, dikkatlice düşün, düşündüklerini gözden geçir, ciddi ve samimi bir şekilde uygula.