DERTLER HANESİNE EĞİTİMİ DE EKLEYELİM

Üniversite okumak yerleşebilmek pek de kolay değil. Yine de bir şekilde sınavlar, tercihler, yerleştirmelerle her yıl yüzbinlerce öğrenci yerleşiyordu üniversitelere.

Oda artık çileli – çetrefilli bir dert yumağı halini aldı. Bir öğrenci;

“ben bu tercih ettiğim bölümü seviyor muyum? Bu minvalde yeteneğim var mı?” sorularını sormak yerine

“ ben bu şehirde nerede kalacağım, KYK yurdu çıkacak mı? Acaba burs ayarlayabilecek miyim?

Ailemin mali gücü dışarda okumama yetecek mi?...

Enflasyon öğrencilerin ideallerine de pranga vurdu.

Ülkemizde KYK’nın son verilerine göre 552 yurdu bulunuyor. 162 si ilçelerde, 2’ si de Kıbrıs da olmak üzere.

Doğal olarak tüm öğrenciler devlet yurdu tercih edecek olsa kapasite yetmiyor.

Özel yurtların fiyatları metropol şehirlerde aylık 1.200 ile 3.000 arasında değişiyor. Daha küçük şehirlerde 900 ile 2.500 aralığında.

Öğrenci evi kiralama başlı başına karaborsaya bağlamış durumda. Önceki yıllarda 4 öğrenci bir ev kiralayıp, kendi aralarında kira giderini 4’e bölüp cüzi hale getirebiliyorlardı.

Şimdilerde ev sahipleri çıldırmış vicdanlarıyla, öğrenci başına kira parası hesaplayıp fahiş rakamlar çıkarıyorlar.

Bu ülkeye mühendis, Dr, bilişimci yetişiyor kendi ülkemin çocuklarının eğitim haklarına katkıda bulunayım diye düşünmek yerine sinekten çıkacak yağı hesaplıyorlar.

Sadece barınma ile de iş noktalanmıyor. Okula gidiş- geliş vesait ücreti, yeme içme ücreti, ders araç – gereç, kitap ücreti, sosyal aktivite ücreti, vs.

Öğrencilere artık memur kadar bütçe ayırmak gerekli.

Ne oldu peki? Öğrencilerin istediği şehirlerde, istedikleri bölümleri okuyabilmesi yani eğitim hakları da lüks statüsüne girdi.

Yüzbinlerce öğrenci puanı yetmesine rağmen maddi imkânsızlıktan ötürü dilediği şehrin, dilediği bölümüne tercih yapamadı.

Belki yapay zekâ alanında devrim yaratacak projelere imza atacak öğrenciler, belki geleceğin ünlü ressamları olacakların bütçe sıkıntısından önü, yolu, gelecekleri tıkandı.

Zaten üniversiteyi kazanmak için yıllarca yarış atı kıvamında bir dizi mücadeleler veriyorlardı. Kurs ücretleri, özel dersler, seri deneme sınavları yetmiyormuş gibi

Şimdi birde üniversiteye yerleşse bile barınma ve geçinme derdi.

Öğrenim ve katkı kredisi sistemlerimizde mevcut bugünkü fiyatlarda yetmiyor ya neyse. Hiç değilse geri alınmasaydı.

 “sen okulu bitirmişsin ben sosyal devlet olarak sana kamuda veya özelde iş sağlayamamışım, ama benden aldığın parayı her halükarda bana vermeye mecbursun”.

Bu durum sosyal devlet ilkesi ile bağdaşıyor mu?

Bu bursu sırf geri ödeyememe kaygısı ile burs almayı tercih etmeyip aç-biilaç üniversiteye gidip gelenlerin sayısı küçümsenmeyecek oranda.

Evet ülkenin maddi sorunları çok, evet enflasyon belimizi büktü, hiçbir hükümet halkın hali, ahvali dara düşsün istemez elbette.

Dr.’lar bile maaşları az bulup isyan ediyor, öğretmenler maaşa zam istiyor. Hangi meslek grubunun ağzını açsan dertli. (dertli olmayanlar bile)

Her kesimin taleplerini karşılamak belli ki zaman alacak. Ama öğrenciler ve gençler başka.

Öncelikli olarak üniversite okuyacak olan öğrencilere imtiyaz sağlanmalı.

Polis, Dr. Maaşlarından daha önemli bir konudur öğrencilerin barınma sorunları ve giderleri.

Geçen hafta açıklandı KYK yurduna yerleşebilenler. Başvuranların  % 70’i – 80’i yerleşebildi ya diğerleri ne olacak.

Gençler gelecektir. Son yıllarda hangi gencin ağzını açsan yurtdışına gitmek istiyor. Bu çocukların hayallerini değiştirmek, umut aşılamak, hala ellerimizde.

Paralı yurtlardan ziyade öğrenciler için prefabrik konutlar yapılmalı hem de en alt gelir grupları için ücretsiz. Özellikle büyük şehirlere.

Hani kaynak nerede diye soranlar olacaktır. Önümüzde seçim var ve her sene seçim propagandasına harcanan paralar büyük rakamlar.

Var bir hayalimiz!

Ak parti seçim arabalarına, logosuna, flamalara, afişlere, mazota vereceği paralarla öğrencilerin barınabilmesi için prefabrik konutlar yaptırabilir.

Bu fikirden daha iyi seçim hazırlığı olur mu, zira bu vaat değil doğrudan icraat olur.

HERKES SLOGAN ASTI BİZ ÖĞRENCİLERİMİZE KONUTLAR YAPTIK.

Dese…

 

Kitap önerisi: ELLEN MARİE WİSEMAN – ERİK AĞACI