KÜRESEL İKLİM KRİZİ

Hızla büyüyen iklim felaketleri. Seller, orman yangınları, sera gazı etkileri beraberinde getiri olarak sosyo-ekonomik, siyasi krizler ve bunlardan etkilenen bölgeler, insanlar…

İklim değişiklikleri mevcudiyetiyle kaçımız tarafından ne kadar umursanıyor?

Kendi ülkemiz adına yorumda bulunacak olursak, deve kuşu gibiyiz kafamızı kuma (devasa görünen siyasi sorunlara) gömmüşüz.

Başımızı kaldırıp gökyüzüne bakacak fırsatımız yok. Başımızı kaldırınca umuyorum ki gökyüzü yerinde duruyordur.

İçinde yaşadığımız gezegen olmayınca; sistemlerimiz, hukukumuz, hangi partiyi desteklediğimiz hemen hemen hiçbir olgunun önemi yok oysaki.

Geçen hafta BM genel sekreteri Guterres; dünya liderlerine pandemi ve iklim krizi konusunda “tehlike çanları çalıyorum, dünyanın uyanması gerekiyor uçurumun kenarındayız” dedi.

Birleşmiş milletler, belirli aralıklarla uyarılarda bulunuyor: “100 milyon insan açlık nedeniyle yerinden sürüklenecek, su sıkıntıları yaşanacak” şeklinde.

Dünya genelindeki bilim insanları ve ehil kişiler her konuda olduğu gibi burada da ikiye ayrılıyor, bu felaketler insan eliyle mi yapılıyor? Doğal felaketler mi?

BM’ye bağlı bilimciler felaketlerin insan eliyle yaptırıldığını düşünürken diğer grup bu tür salgın ve iklim krizlerinin önceki yüzyıllarda da zuhur ettiğini ileri sürüp 1700 1800lü yıllardan kanıtlar gösteriyorlar.

Küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim felaketlerinin çözümü adına 2015’te Paris iklim anlaşması imzalandı 196 ülke ile. Türkiye o dönem anlaşmayı onaylamadı.

Karbon ayak izimizin oranı çok düşük olduğu için. Öyle ya devasa sanayi bacalarımız mı var da dünyayı kirletelim.

Bu yıl yine kasım ayı içerisinde BM iklim değişikliği konferansı gerçekleşecek. Alınması gereken önlemler planlanacak. Ve Türkiye anlaşmayı onaylayacağını açıkladı.

Konferansın bilinen maddeleri şimdiden tartışılmaya başlandı. Maddelerin önemli olanları şöyle:

1.         İklim krizinin ya da değişikliğinin okul müfredatlarına eklenmesi.

Bu madde sonuna kadar desteklenir. Bilinçlenmemiz lazım, sadece okullarda değil, çarşıda, meydanlarda, tv’lerde sürekli yayınlarla durumun vahametinin idrak ettirilmesi ve yapılacaklar listesi verilmesi gerekli.

2.         Büyükbaş hayvanlara sınırlama getirilmeli (metan gazı salınımının etkisini artırdığı gerekçesiyle).

Bu başlıktan pis kokular yükseliyor… Kendi sanayi bacalarına filtre teknolojisini ya da benzeri çalışmalar hayata geçirmektense yapay et kullanımını mecburi kılmaya çalışıyorlar.

3.         Karbon vergisi tasarısı.

En çok hangi ülke atmosferi kirletiyorsa bunun bedeli ödensin isteniyor. Türkiye karbon ayak izi sıralamasında ülkeler arasında 15. Sırada.

4.         Genlerle oynama…

Madem küresel ısınma gerçekleşiyor, kuraklık geliyor bu durumda bitkilerin genetiğiyle oynamak farz oldu. Çöl ikliminde meyve sebze yetiştirebilmenin tek yolunun gıdaların genetiğini değiştirmekten geçtiğini savunuyorlar.

Bu maddeyle de var olan belki de yaratılan sorunlarımız kullanılarak dünyayı bambaşka bir düzene sürüklemeye çalıştıklarını anlıyoruz.

Her görüşe komplo teorisi gözüyle bakıp bilimden uzaklaşmak, cahilce reddetmek yanlıştır.

İklimle mücadeleye destek olmak zorundayız lakin küreselcilerin bu sorunlar üzerinden yaptıkları hesap, plan, projelerinin de karşısında durmak insanlık görevimizdir.

Bu görev sıradan halktan ziyade devleti yönetenlerin görevidir.

T.C. sıradan, sefil, güçsüz bir ülke değildir. Kendi çapımız da güçlü, donanımlı, teknolojik ilerlemeler kaydetmeye muktediriz.

 Ama yönetenlerde, muhalefet kanadı da, halk olarak bizler de siyasi, sosyo – ekonomik sorunlara ziyadesiyle odaklanmış vaziyetteyiz.

Ayağımızın altında zemin kayıyor, toprak ana yok olacak neredeyse bizde gündem; yok kürt sorunu, yok hangi ittifak hangi cumhurbaşkanı adayı çıkaracak.

Filanca bakanın oğlunun, falanca ülkenin bankasındaki parasını merak ediyoruz. Onlarca tv programı, onlarca haber programı her gece siyaset.

Geçtiğimiz hafta 24 Eylül de dünya genelinde, küresel iklim grevi yapıldı. İstanbul da greve katılanlar oldu.

Belki çoğumuzun haberi bile olmadı, çünkü siyasi haberler kadar gündem yapılmadı.

Hele bir içinde yaşadığımız gezegeni kurtaralım sonra o dünyanın içinde ki sorunlara yine döneriz. diye düşünüp birlik olabilsek…