AFYON HAYATI (23)

Aziz Sıddık Sarsılmaz Sıkıntıdan Usanıp Bizlerden Çekilmez Kardeşlerim;
Şimdi; maddî, manevî bir sıkıntıdan nefsim sizin hesabınıza beni mahzun eylerken, birden kalbe geldi ki; hem senin, hem buradaki kardeşlerin tek birisiyle yakında görüşmek için, bu zahmet ve meşakkatin başka surette on mislini çekseydiniz yine ucuz olurdu.
Hem Nurun takvadarane ve riyazetkârane meşrebi; hem umuma ve en muhtaçlara, hatta muarızlara ders vermek mesleği; hem dairesindeki şahs-ı maneviyi konuşturmak için, eski zamanda ehl-i hakikatın senede hiç olmazsa bir - iki defa içtimaları ve sohbetleri gibi; Nur Şâkirdlerinin de birkaç senede, en müsait olan Medrese-i Yûsufiyede bir defa toplanmalarının lüzumu cihetinde, bin sıkıntı ve meşakkat dahi olsa ehemmiyeti yoktur. Eski hapislerimizde birkaç zaif kardeşlerimizin usanıp daire-i Nuriyeden çekinmeleri, onlara pek büyük bir hasaret oldu ve Nurlara hiç zarar gelmedi. Onların yerine, daha metin, daha muhlis şâkirdler meydana çıktılar. Mâdem dünyanın bu imtihanları geçicidir, çabuk giderler, sevablarını meyvelerini bizlere verirler. Biz de inayet-i İlâhiyyeye itimad edip, sabır içinde şükretmeliyiz.
Said Nursî

* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Bu Medrese-i Yûsufiyede Ders Arkadaşlarım,
Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle, Leyle-i Kadrin kudsiyetindedir. Her bir hasenenin Leyle-i Kadirde otuzbin olduğu gibi; bu Leyle-i Beratta her bir amel-i salihin ve her bir harf-i Kur’anın sevabı yirmibine çıkar. Sair vakitde on ise, Şuhur-u Selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyal-i meşhurede, onbinler, yirmibin veya otuzbinlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için, elden geldiği kadar Kur’anla ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.
Said Nursî

* * *

Aziz Sıddık Kardeşlerim,
Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak, bu Ramazan-ı Şerifin Leyle-i Kadrini, umumunuza bin aydan hayırlı eylesin! min!... Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hükmünde hakkınızda kabul eylesin! min...
Said Nursî
Aziz Sıddık_Sarsılmaz Telâş Etmez Ahireti Bırakıp Fâni dünyaya Dönmez Kardeşlerim,
Bir parça daha burada kalmaktan, meselemizi bir derece genişlendirmek istemelerinden mahzun olmayınız; bil’akis benim gibi memnun olunuz. Mâdem ömür durmuyor zevale koşuyor; böyle çilehanede uhrevî meyveleriyle bâkileşiyor; hem Nurun ders dairesi genişliyor. Meselâ, ehl-i vukufun hocaları tam dikkatle ‘’Siracın-Nur’’ u okumağa mecbur oluyorlar.
Hem bu sırada çıkmamızın bir iki cihetle hizmet-i îmaniyemize bir noksanlık vermesi ihtimali var. Ben sizlerden şahsen çok ziyade sıkıntı çektiğim halde çıkmak istemiyorum. Siz de mümkün olduğu kadar sabır ve tahammülle ve bu tarz-ı hayata alışmağa ve Nurları yazmak ve okumaktan teselli ve ferah bulmağa çalışınız.
Said Nursî

* * *

Saniyen: ‘’Risale-i Nur, Kur’anın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir.’’ tekrar ile dediğimizden, bazı dikkatsizler tam mânasını bilemediğinden bir hakikatı beyan etmeye bir ihtar aldım. O hakikat şudur; tefsir iki kısımdır.
Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur’anın ibaresini ve kelime ve cümlelelerinin mânalarını beyan ve izah ve isbat ederler.
İkinci Kısım tefsir ise: Kur’anın imanî olan hakikatlarını, kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zahir, mâlum tefsirler bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat, Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda, muannid feylesofları susturan bir manevî tefsirdir.
Said Nursî

* * *

Aziz Sıddık Kardeşlerim,
Ehemmiyetli bir taraftan, ehemmiyetli ve mânidar bir sual edilmiş. Bana sordular ki:
- Siz, cemiyet olmadığına üç mahkeme o cihette beraat vermesiyle ve yirmi senedenberi tarassut ve nezaret eden altı vilâyetin o noktadan ilişmemeleriyle tahakkuk ettiği halde; Nurcularda öyle bir hârika bir alâka var ki, hiçbir cemiyette, hiçbir komitede yoktur. Bu müşkülü halletmenizi isteriz dediler. Ben de cevaben dedim ki:
- Evet, Nurcular; cemiyet-memiyet, hususan siyasî ve dünyevî ve menfî ve şahsî ve cemaatî menfaat için teşekkül eden cemiyet ve komite değiller ve olamazlar. Fakat; bu vatanın eski kahramanları, kemal-i sevinçle şehadet mertebesini kazanmak için ruhlarını feda eden milyonlar İslâm fedailerinin ahfadları, oğulları ve kızları, o fedailik damarından irsiyet almışlar ki; bu harika alâkayı gösterip, Denizli mahkemesinde bu âciz, biçare kardeşlerine bu gelen cümleyi onlar hesabına söylettirdiler. ‘’Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir hakikata başımız dahi feda olsun!’’ diye, onlar namına söylemiş; mahkemeyi hayret ve takdirle susturmuş. Demek Nurcularda; hakikî, hâlis, sırf rıza-yı İlâhi için ve müsbet ve uhrevî fedailer var ki, mason ve komünist ve ifsad ve zındıka ve ilhad ve taşnak gibi dehşetli komiteler o Nurculara çare bulamayıp; hükûmeti ve adliyeyi aldatarak lâstikli kanunlar ile onları kırmak ve dağıtmak istiyorlar. İnşâallah bir halt edemezler. Belki Nurun ve îmanın fedailerini çoğaltmağa sebebiyet verecekler.
Said Nursî
Devam edecek