AFYON HAYATI (38)

Sâhibünnur olan Bediüzzamanımız! Zât-ı nuriyelerinizin, abd-i âciz, can ve gönülden dostunuzum. Bu dostluğum, gelip geçici, zevale mahkûm dostluklardan değildir. lem-i mânâda, bezm-i ezel-i elestüdeki fıtrat-ı zâtiyelerimizden müntakil dostluğu olduğu gibi, âlem-i şuhudumuzda bir yarım asra takarrüb buyuran etvar ve akval ve harekât ve sekenatınızdan ve bu müddet zarfında devr-i istibdat ve meşrutiyet ve cumhuriyette birbirinden beter iptilâ ve imtihan ve çilelerinizden; ve tevarih-i muhtelifede âzamî ağır şerait dairesinde Dîvan-ı Harb ve sâir muhâkemelerinizden; ve meydan-ı gazalarda harb ve darbler ve meydan-ı ilimde akran ve emsalinize faik mübahesat ve münakaşat-ı ilmiyye, ve intişar buyuran âsâr-ı celile ve cemilelerinizden, ihlâsa makrun a’mâl-i sâliha ve efkâr-ı nuriyelerinizden; cihad-ı asgar ve ekberlerinizin seyr ü temaşa ve tilâvetinden aldığım ders-i ibret ve hikmetler, zât-ı ekmelinize olan kadim dostluğumu her an arttırdı, son derece tarsin ve tahkim buyurdu; aşka, vecde getirdi. Bu aşk ve şevk ile, Sultan Hamid zamanındanberi zâtınızın ve Nur Talebelerinizin hukuk-u umumiyye ve hususiyyelerinizin hasbeten illâh müdafaa ve muhafaza ve himayesi için, yakından uzaktan, karınca kudretince, dostluk vecibelerini mânen - maddeten îfada kusur etmemeğe âzamî çalıştım, çalışıyorum ve çalışacağım. Bu halime Hak ve halk ve Nur talebelerinizin bir kısm-ı mühimmi âgâhdırlar.
İnşâallah, avn-i Hak ve imdad-ı Muhammediyye ile ve cihad-ı asgar ve ekberdeki fi zamanina bî-misal aşk-ı ihlâsiyelerinizle, kariben hak galip, batıl mağlûp olur. lem-i insaniyet İslâmiyete inkılâp ve medeniyet-i Muhammediyye bütün şa’şaasiyle tulû buyurur. İns ve cin, melek ve felek hep birlikte iyd-i ekber eyleriz. Hassaten, bu cihanşümul bayramımızı doya doya ve kana kana kemal-i sıhhat ve âfiyetle seyr ü temâşalarınızı, rahmet-i İlâhiyyeden maa âile duada berdevamız. Cenab-ı Hak, dergâh-ı Ulûhiyetinde dualarımızı Habib-i Kibriya hürmetine müstecap buyursun! min! Sümme âmin!
Pek mübarek kalbî, ruhî, sırrî dostum! Bilmem, abd-i âcizi hatırladınız mı? Her ihtimale karşı hatırlatayım: Yurdun her tarafında mücahede-i milliyeye birlikte devamı mutazammın, muhtelif eşhasdan onsekizi mütecaviz davetnâmeler geldiği zaman, bu davetlere icabet edip etmemek hususunda İstanbulda ikametgâhınızda beynimizde tekarrur eden günde buluşarak istişare buyurduğunuz alay müftülerinden dost-u kadiminiz Ankaralı Osman Nuri’yim. Son zamanlarda Millî Müdafaa Vekâleti Müftülüğüne tayin olundum. 25 seneye karib burada müftülük yaptım._Üç sene evvel tekaüd oldum. Şimdi Ankara’da evimde ikamet ediyorum._Zâtınıza ve ehl-i insan ve İslâma leyl ü nehar dua ile imrar-ı hayat eyliyorum. En büyük emelim ve arzum, ölmeden evvel, dünya göziyle zatınızı görmek ve ziyaret etmek, hasbeten lillâh bir sohbetinizde bulunmaktır. Bunu can ü gönülden arzu eyliyorum.
Azizlerin azizi azizim! Kemal-i tazimat ve tekrimatla zat-ı hakîmanelerinizi ve talebe-i nuriyelerinizi aşk ve şevk ile selâmlar ve hatırlar, iki cihanda aziz olmalarını ve olmanızı Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinden tazarru ve niyaz eyleriz. Pek mübarek ellerinizden hasret ve iştiyakla takbil eyler, dua-yı ihlâsiyyelerini ve cevab-ı savablarınızı bekler, Allaha emanet eylerim, bizim bir tane Sahibinnur Velazm Vel-irade Vel-irşad Efendimiz Hazretleri.
El-Bâki Hüvellah.
Yâr-ı gârınız, müntehâ-yı zirve-i hiçîde biricik abd-i gübar
OSMAN NURİ
* * *
ÜSTADIN EMİRDAĞA GİDİŞİ
Üstad Said Nursî, Afyon Hapsinden tahliye edildikten sonra, yanındaki talebeleriyle beraber Emirdağ’a gitti. İki sene kadar Emirdağ’da kaldı. 1371 yılının Muharrem ayında Eskişehir’e geldi ve bir buçuk ay kadar Yıldız Otelinde ikamet etti. Üstadın bu gelişi manidar idi. 1950 ye kadar nefyedildiği mahallerden, hiçbir yere çıkmamıştı, esasen çıkmasına müsaade edilmemişti. Çok zaman, yakın bir köye dahi gidemiyordu.
Üstad, Eskişehir’de, müştak talebeleri ile görüşmüş, Risale-i Nurun yeni ve taze meyveleri olan genç Nur Talebeleri ile konuşmuş, bir derece hayat-ı içtimaiye ile alâkadar olmuştu. Orada her sınıf halktan talebeleri kesretle bulunduğu gibi, askerler içinde, bilhassa havacılardan pek çok Nur Talebeleri vardı. Bunların her birisi îmanlı ve yüksek ahlâk sahibi olup, şecaat-ı milliye-i İslâmiye ile serefrâz, ihlâslı, kalpleri muhabbet-i Nebeviye ve cihan -değer hizmet-i İslâmiye ve vataniye ile meşbu kimselerdi.
h h h
Bir müddet sonra, Üstad, Eskişehir’den Isparta’ya gitti ve yetmiş gün kadar orada kaldı. Bu sırada, İstanbul’daki faal talebeleri, ‘’Gençlik Rehberi’’ni tab’ettirmişler, bu yüzden Üstad aleyhine dava açılmış ve Üstad, mahkeme için İstanbul’a çağrılmıştı.
Üstad, Isparta ve İstanbul’da iken, ‘’Nur leminin Bir Anahtarı’’ ismiyle neşredilen Tevhid hakkındaki bahisleri yazmış ve mektub olarak talebelerine göndermişti ki bu bahisler çok kıymettar birer tevhid hazinesi hükmündedir.
* * *
İstanbul Mahkemesi
Bazı üniversiteli gençler, gençliğin îman ve ahlâkına hizmet maksadiyle ‘’Gençlik_Rehberi’’ ni İstanbulda bastırdılar.
Devam Edecek