EMİRDAĞ LÂHİKASI
Ve binler ehl-i dikkat olan Risale-i Nur şâkirdlerine kanaat-ı kat’iyye veren, “İşarât-ı Kur’âniye” ve “İhbarat-ı Gaybiye-i Aleviye ve Gavsiye”nin, bu asırda Risale-i Nur’un ehemmiyetine ve makbuliyetine imza basmalarıdır.
Evet, adliyeler, hukukları muhafaza etmek ve haksızları tecavüzden durdurmak, vazifeleri olmak cihetiyle; Risale-i Nur’un yüz risalesi, yirmi senede, yüzbin adamın saadetlerine hizmet ettiği sabit olmakla beraber; on seneden beri, iki mahkeme ve merkez-i hükümet ve birkaç vilayetin zabıtaları ve Denizli Mahkemesi münasebetiyle dokuz ay bütün mahrem ve gayr-i mahrem evraklarımızda ve risalelerde millete ve vatana bir zararlı maddeyi ve mûcib-i ceza bir yanlış görmediğinden, elbette Risale-i Nur’un bu vatanda gayet küllî ve büyük hukuku var. Bu küllî ve çok ehemmiyetli hukuku nazara almayıp, âdi evraklar gibi müsadere ederek, millete ve takviye-i imana muhtaç biçarelere pek büyük bir haksızlığı nazara almamak ve âdil bir adamın cüz’i ve küçük bir hakkın ehemmiyetle nazara almak; adliyenin mahiyetine ve adâletin hakikatına hiçbir cihetle yakışmaz, diye size hatırlatıyoruz.
Doktor Duzi’nin vesair zındıkların eserlerine ilişmemek, Risale-i Nur’a ilişmik, gazab-ı İlâhinin celbine bir vesile olabilir diye korkuyoruz. Cenâb-ı Hak, size insaf ve merhamet ve bize de sabır ve tahammül ihsan eylesin. Âmin...
Gayr-i resmi, fakat tecrid-i mutlakda
Said Nursî
* * *
Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Şimdi bir emr-i vâki karşısında bulunuyorum. Benim iâşem için her gün iki buçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane -mobilyasıyla beraber ve istediğim tarzda- yaptırmak için emir gelmiş. Halbuki elli-altmış senelik bir düstûr-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dârü’l-Hikmet’il-İslâmiye’de bir iki sene maaşı kabul ettim, fakat o parayı kitaplarımın tab’ına sarfederek ve ekserini meccânen millete verip, milletin malını yine millete iade ettim.
Şimdi eğer mecbur olsam ve size ve Risale-i Nur’a zarar gelmemek için kabul etsem, yine ileride millete iade etmek üzere saklayacağım. Zaruret-i kat’iyye derecesinde kendime yalnız az bir parça sarfedeceğim. İşittim ki; eğer reddetsem; onlar, hususan lehimde iâşem için çalışanlar gücenecekler. Ve aleyhimde olanlar diyecekler: “Bu adam başka yerden iâşe ediliyor.” O bedbahtlar, iktisadın hârikulâde bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruşluk ekmek bana kâfi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar.
Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek; ve bu zamandan haber verip tamâ ve maaş yüzünden bid’alara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlayan İmam-ı Ali Radiyallahu Anh dahi benden küsecek ihtimali var; ve Risale-i Nur’un hakiki ve sâfi olan ihlâsı beni de ihlâssızlıkla ittiham etmek ciheti var. Ben, hakikaten tahayyürde kaldım.
Ben işittim ki; eğer kabul etmesem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur’un tam serbestiyesine ilişecekler. Hatta şimdiki tazyikleri, beni o işa tekliflerine mecbur etmek için imiş. Fakat ben reddettim; re’yinize havale ediyorum.
Aziz Kardeşlerim! Beni merak etmeyiniz. Ben her zahmette bir eser-i rahmet ve bir lem’a-i inayet gördüğümden, sıkılmıyorum. Sizin gayret ve ciddiyetiniz ve yardımınız, her sıkıntıyı izale eder, daimi sürur verir.
Burada, Abdülmecid (kardeşim) hükmünde ve hanedanı da benim hanedanım olması cihetiyle en çalışkan ve fedakar Musatfa Acet, hem küçücük bir Hüsrev, hem küçücük bir Abdurrahman hükmünde Ceylan namında çok çalışkan bir çocuk, Risale-i Nur’a tam hizmet ediyor.
Devam Edecek