EMİRDAĞ LÂHİKASI

(Halil İbrahim’in Risale-i Nur hakkındaki parlak fıkrasının sonunda kaydedilip, ikisi beraber Emirdağ’ı mektuplarının âhirlerinde kaydedersiniz. Bu zat, Risale-i Nur’un çok eski ve çok sadık ve çok fedakâr bir şâkirdidir, Risale-i Nur’a hitab ederek bu mektubu yazmış.)
Said Nursî

* * *

Risale-i Nur
Mazhar-ı esmâ u sıfât-ı Bediüzzamandır bu.
Mev’ûd-ü risaletten bizlere fazl-ı ihsandır bu.
Kenz-i mahfîde muhit-i mekteb-i irfandır bu.
Havâ-i zulmette işrâk eden şems-i tâbândır bu.

Mişkât-ı misbahdan menşur-u hakikat-ı Kur’ândır bu.
Mevsim-i âsârda yekta bir gülistandır bu.
İrşâd-ı feth-i keşifde serencam-ı hidayettir bu.
Sefine-i necatta sırr-ı menzile vusule kaptandır bu.

Leyle-i zulmet-i cehilde nur-u çırâğ-ı Yezdândır bu.
Gamgîn gönüllerde behçet-i ferah, feza-yı şâdümandır bu.
Şems-i Kur’ân’dan akseden nur-u irfandır bu.
Sultanü’l-eser ve zübdetü’l-meânî-i tefsir-i Fürkandıır bu.

Şeref-i Ehl-i Beyt ve teşci-i Gavs-ı Âzamdır bu.
Etba-i Ehl-i Sünnet ve iklim-i marifette sultandır bu.
Mâden-i marifet ve ibraz-ı şefkatte ümmü’l-enâmdır bu.
Cism-i velâyette evliyâya ruh-u fezâ-yı cândır bu.

Kevkeb-i muhakkıkînde mü’minlere atâ-yı Sübhandır bu.
Vahdet-i mevcud ve râhının semasında kehkeşandır bu.
İlm-ü marifet bahrinde dürr-i yektâ-yı mercandır bu.
İlm ü hakikatta şûledar mâhitab-ı âhirzamandır bu.

Müstağrak-ı envâr-ı safâda gelen bahardandır bu.
Teslîm-i rızâ ve nezâhet-i istiğnada aynı iz’andır bu.
Risale-i Nur Talebelerine hakikat-ı kible-i îmandır bu.
Halil İbrahim (R.H.)

Risale-i Nur
Bu Nur, eser tefsîridir o semavî kitabın,
İlân eder hakikatı, emr-i hakkı bildirir.
İsyanlara, zulümlere mâruz olan cihanın,
Bu asırda göz yaşını nur saçarak dindirir.

Bu eserdir muztarip gönüllere teselli!
Bu kararsız âlemin her buhranında nur saçar.
Bu eserdir bu zulmette selâmetin rehberi!
Ehl-i îman bu sayede, bu eserle hür yaşar...

Mâsumlara bir öğüttür, gençlerin de rehberi;
Her mazluma ‘’Ağlama!’’ der, ‘’Güleceksin yarın sen!’’
Tesellisi çok yücedir, ibretlidir dersleri;
Beli bükük ihtiyara müjde verir derinden!

Bu eserdir insanları dehşetlerden dûr eden...
Kudret eli hâmisidir, hayret-i fezâ hükmü var...
Muannidler teslim olur hükmüne, mağrur iken.
Her serseri feylesofu meftun eden nuru var!

Bu nur eser her bilginin, her mü’minin sertacı,
Dertlilerin dermanıdır, her münkiri tokatlar...
Şirklerin hem hedimidir, hem her kaygu ilâcı;
Zındık, zâlim ilişirse başında volkan patlar!

Ey güç yetmez dehşet veren hâletlerden ağlayan!
Fânilere aldanarak kırıldıkça bağırma...
Ey zâilden, âcizlerden meded umup bağlanan!
Gir bu Nurun âlemine, fânileri çağırma...

Ayıl artık gaflet sarhoşluğundan, durma uyan!
Hevesatın bir ejderdir, kalbini kemirecek...
Yarın me’sud olacaktır yoklukta Hakkı bulan.
Nura ver nakd-i ömrü, yarın sana verilecek;
Huzuruna uhrada ihtişamlar serilecek.
Risale-i Nur’un Kusurlu Hâdimi
Zekâi
Devam edecek