EMİRDAĞ LÂHİKASI
Sizin, hususan Isparta medresesindeki tesanüdünüz, hem Risale-i Nuru, hem şâkirdlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş. Ve her tarafta Risale-i Nur’a çalıştıran ehemmiyetli bir sebep, tesanüdünüzdür ve şevk ve gayretinizdir. Cenâb-ı Hak, sizleri bu hizmet-i îmaniyede dâim ve muvaffak eylesin, âmin... Âmin.
Umum kardeşlerime tâife tâife, birer birer selâm ve dua; ve dualarını rica ediyoruz.
Said Nursî
Yangın hakkında Üstadımızın yazdığı hakikata kat’î kanaatımız geldi; gözümüzle gördük.
Osman, Mehmed, Hasan, Ceylân ve yardım eden İbrahim
* * *
Aziz Kardeşim!
Senin mektuplarını iyi gördüm. Fakat şimdiki gazeteciler ve baştakiler, hakikatları tam takdir edemiyorlar. Hem Risale-i Nur, yalvarmaz; onlar yalvarmalı ve aramalı; ve kıymetini takdir edip müşteri olduktan sonra onların yardımını kabul eder.
Hem, şimdi nazar-ı dikkati Risale-i Nur şâkirdlerine celbetmemek münasiptir diye düşünüyorum. Fakat yedi sene Harb-i Umumîye bakmayan ve yirmibeş sene gazeteleri okumayan, dinlemeyen bu kardeşinizin fikri, bu mes’elede sorulmaz. Asıl fikir sahibi, sizler ve Risale-i Nur’un has şâkirdleri ve müdakkik nâşirleri; meşveretle, hususan Ispartadakiler ile, maslahat ne ise yaparsınız.
Senin bu güzel mektubunu ‘’Lâhika’’ya yazdık. Risale-i Nur’Un ‘’Lahika Risalesi’’nde Feyzi ile Emin ehemmiyetli mevki kazanmışlar; acaba ne haldedirler? O ehemmiyetli mevkie muvafık vaziyete muvaffak oluyorlar mı? Kederleri yok mu?
Hem, hapishanede hakikaten merdane ve fedakârane istirahatıma çalışan ve on sene şahsıma hizmet kadar beni minnetdar eden Taşköprülü Sadık ve Hilmi ve İhsan ne haldedirler? Ve o civarda, hususan İnebolu’daki kardeşlerimi unutamıyorum; beni merak etmesinler. Risale-i Nur’un -bâzı ara sıra- bâzı yerlerde tevakkufuna mukabil, pek te’sirli ve ehemmiyetli bir tarzda perde altında fütuhatı var. Telâş etmesinler; ihtiyat ile beraber sebat, metanet ve yazıda devam etsinler.
Umuma binler selâm ve dua ediyoruz.
* * *
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Sizleri, birinci vazife-i Nuriyeyi, Asâ-yı Mûsa’ya ait hizmete başlamanızı tebrik ve Isparta’nızı, diyanette ve âdâb-ı İslâmiyede geri değil, ileri gitmesini ruh u canımızla tahsin ve tebrik ediyoruz.
Saniyen: Denizli’nin Husrevi Hasan Feyzi’nin Risale-i Nur hakkında ve Risale-i Nur’un aslı ve esası ve mâdeni olan hakikat-ı Kurâniye ve sırr-ı îman ve nur-u Ahmedî târifinde yazdığı manzum fıkrası, içinde tam bir samimiyet ve metin bir kanaat-ı îmaniye bulunduğundan; hem her şeyi çabuk kabul etmeyen ve delilsiz teslim olmayan âlim, hususan muallim olduğu halde Risale-i Nur’un hakkaniyetini hem kendi namına, hem etrafındaki rüfekasının şahs-ı mânevîsi hesabına bir derece fevkalâde, hâlisane tarif etmesinden Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî âhirinde, ‘’Lâhika’’dan alınan parçaların sonunda yazılmasını, hem ayrıca ‘’Lâhika’’ da da kaydedilmesini ve Halil İbrahim’in de son Risale-i Nur hakkındaki tavsifnamesini dahi bunun gibi Sikke-i Tasdik-ı Gaybî’nin arkasında yazılmasını münasip gördül ve burada da öyle yaptık. Çünkü bu kadar kuvvetli ve samimî bir kanaat, Sikke-i Gaybî’deki îmalar nev’inde hakkaniyetine bir îma, bir emare olabilir.
Sâlisen: Hasan Feyzi’nin mektubunda bahsettiği bütün oradaki kardeşlerimize pek çok selâm, tebrik ediyoruz. Hapishaneleri bir dershane-i Nuriye olduğu gibi, İnşâallah Denizli Vilâyeti de bir nevi Medrestü’z-Zehra hükmüne geçecek. Ve çokların yüzünü ak eden ve nuru zulümlerden kurtarmağa çalışan ve nurun şâkirdlerinin her birisine ona hediye edilen risalelerden ziyade hediye vermiş hükmünde mânen bizlere hediyesi var. Bu nurun tebriki umum ona minnetdar olanların hâtıralarıdır. Yüzer misli mukabili alınmış bir hâtıra-i adalettir.
Devam Edecek