EMİRDAĞ LÂHİKASI
Bunlardı o a’dâyı boğan bir alay arslan,
Hak uğruna, nur uğruna olmuş çoğu kurban.
Bunlardan o gün ehl-i nifak cümle kaçardı,
Müşrik ise, ol aklı anın kalmaz uçardı.
Bunlardı o Peygamber’in ashabı ve âli..
Dünyada ve ukbâda da hem şanları âlî.
Tavsif ediyor bunları hep şöylece Kur’ân:
Sulh vakti koyun, kavgada kükrek birer arslan!
Hep yüzleri pâk, sözleri hak, yolları hakdı,
Merkebleri yeller gibi Düldüldü, Burakdı.
Bir cezbe-i ‘’Yâ Hayy!’’ ile seller gibi aktı,
A’dâya varıp herbiri şimşek gibi çaktı.
Bunlardı o gün halka-i tevhidi kuranlar,
Bunlardı o gün baltalayıp küfrü kıranlar.
Bunlardı mübarek yüce cem’iyyet-i şûra,
Bunlardı o nurdan dizilen halka-i kübrâ.
Bunlardı alan Suriye, Irak, ülke-i Kisrâ,
Bunlarla ziyadar o karanlık koca sahrâ.
Bunlardı veren; hasta, alîl gözlere bir fer,
Bunlardı o tarihe geçen şanlı gazanfer.
Her hepsi de bir zerre-i nûru o Habîbin,
Her an görünür gözlere ondan nice yüzbin.
Nûr altına girmiş bulunan türlü cemâat,
Hem buldu beka, hem de bütün gördü adâlet.
Ecdâd-ı izâmın o büyük ruhları küskün,
Zira ne küfürler okunur onlara her gün...
Yağmıştı o gün âh ne kederler, ne elemler,
Âciz onu hep yazmağa, eller ve kalemler.
Binlerce yetîmin yıkılan kalbini sen yap,
Affet yeter artık, o Habîb aşkına yâ Rab!..
Derken yeter artık, bizi affet güzel Allah!
Sarsıldı cihan, öldü de bir gümgüme nâgâh.
Buz parçası halinde bulut, bir yere düşmüş,
Erkek ve kadın hepsi de ol semte üşüşmüş...
Derhal açılıp gök yüzü hem parladı ol nurdan gelen Risâle’in-Nûr
Hallâk-ı Rahîm eyledi mahlukunu mesrur.
Zulmet dağılıp başladı bir yepyeni gündüz,
Bir neş’e duyup sustu biraz ağlayan o göz.
Bir dem bile düşmezken onun âhı dilinden,
Kurtuldu, yazık dertli beşer derdin elinden.
Ol taze güneş, ülkeye serptikçe ışıklar,
Hep şâd olacak, şevk bulacak kalbi kırıklar.
Her kalbe sürur, her göze nur doldu bu günden,
Bir müjde verir sanki o bir şanlı düğünden.
Arzeyleyelim ol yüce Allah’a şükürler,
Kalkar bu kahr ü cehl ve dalâl, şirk ve küfürler.
Ol nûr-u hüdâ saldı ziya, kalbe safâ hem,
Gösterdi beka, göçtü fenâ, buldu vefâ hem.
Devam Edecek