EMİRDAĞ LÂHİKASI II
Muhterem Hey’et-i Hâkime! Risale-i Nur müellifi aleyhindeki bütün iftiralara ve isnadlara karşı hukuki en kat’i cevap olarak üç mahkemenin ve üç ehl-i vukufların tedkikten sonra eserleri iade etmeleridir.
Hem Üstadımızın yirmiyedi senelik hayatı ve yüzotuz parça kitabı ve mektupları, üç mahkeme ve hükümet me’murları tarafından tam tetkik edildiği ve aleyhinde çalışan zâlim, mürted ve münafıklara karşı mecbur olduğu, hattâ idamı için gizli emir verildiği halde, dini siyasete âlet ettiğine dair en ufak bir emare bulamamaları, dini siyasete âlet etmediğini kat’i isbat ediyor. Hayatını yakından tanıyan biz Nur şâkirdleri ise, bu fevkalâde hale karşı hayranlık duymakta ve Risale-i Nur dairesindeki hakiki ihlâsa bir delil saymaktayız.
Bu itibarla onu bâzı iftiralarla çürütmek isteyen, vatan ve milletin saadeti lehindeki hizmetlerinin aleyhindeki gizli, zâlim düşmanlarının plânlarını âdilâne kararınızla mahvedeceğinizi ve müfterilerin yanlış isnadlarını yüzlerine çarpacağınızı adalet ve vicdanınızdan bekler, hürmetlerimizi takdim ederiz.
Eskişehir Nur Talebelerinden:
Yaşar, Osman Toprak, Ahmed, Osman, Ceylân, Şükrü, Bayram, Sungur, Hüsnü
* * *
Hey’et-i Sıhhiye
Onbeş sene evvel Rehber’in başında yazıldığı gibi, bazı gençler kendilerinin hayat-ı dünyeviye ve uhreviyesini muhafaza için yanıma geldiler. Ben de onlara Lillâh için o Rehber dersini verdim.
O Risale bir-iki hâşiye müstesna hem Isparta Hükûmeti, hem Denizli Mahkemesinde, hem Ankara’nın ağır ceza ve temyiz mahkemesinin iki sene ellerinde kalması neticesinde beraet kazanması ve tamamen Risale-i Nur Külliyatı Rehber de içinde olduğu halde iade edilmesi ve bir nüshası Ankara Emniyet Müdürünün eline geçmesi ile (Rehberin başında yazıldığı gibi) bir tek kelimesine ilişmesi ile âhirinde gelen cümleyi okuyunca hakikatı anlaması ve intişarına mâni olmaması.
Hem binlerce nüsha intişar ettiği halde hiç bir yerde bir zarar, bir itiraz görülmemesi, hattâ Mersin’in Tarsus kazasında bir kaç Nur kitaplarını müsadere ederek Gençlik Rehberi de içinde olduğu halde Ankara’ya gönderilip, tetkik ettirildikten sonra, vilâyetin emriyle tamamen serbesttir diye, resmi vesika vermeleri ve İstanbul’da tab’ edildiği zamanda kanunen beş-altı makama gönderildiği ve ellerinde beş-altı ay kaldığı halde ilişmemeleri, Rehber’in ehemmiyetini ve kanunen dahi serbest olduğunu isbat ediyor.
Sonra binden fazla gençler Ankara ve sair vilayetlerin mekteplerinde ondan vatan, millet, ahlak cihetinde istifade ettikleri ve hiç kimse zarar görmediği halde, birden hiç bir medâr-ı mes’uliyet olmayan bir iki kelimeye yanlış mâna vermek, meselâ “Gençlik Rehberi” nâmını vermekle bir suç mevzuu yapmışlar.
Biri de müellifi tab’ etmemiş, kendi biçare hasta yatağında iken, gençler tab’ ettikleri halde, şahsi nüfuz temini için yazılmış diye, suç mevzuu yapıp tab’ edene değil de, müellifini ağır cezaya vermek, hem zorla oraya celbetmek, halbuki onbeş sene evvel yazılmış ve af kanunu ve mürur-u zamanı, hem beraeti görmüş, öyle ise bütün bütün kanunsuz olarak bir garaza binaen müellifine bu kadar musırrane ilişiyorlar.
Devam Edecek