EMİRDAĞ LÂHİKASI II

[Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimaî hayatımıza ait bir hakikatın Hâşiyesini tekrar takdim ediyoruz.]

HÂŞİYE: Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i istîmalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî mes’elesini dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâmın nazarında Demokratları düşürmemenin çâre-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum: Ezan-ı Muhamedî’nin (A.S.M) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve hâlen İslâmda çok hüsn-ü te’sir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmisekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuzbeş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.

Said Nursî

* * *

Samsun Mahkemesinden Sorgu ve Savcının “Büyük Cihad”da intişar eden bir şekvama dair beni Samsun Ağır Ceza Mahkemesine vermelerine dair bir dâvetiye geldi. Bana okudular. İçinde yalnız dört nokta nazar-ı ehemmiyete alınabilir gördüm:

Birincisi: Büyük Cihad’ın müdür-ü mes’ûlü mahkemede müdde-i umumîye demiş ki: “Said Nursî o makaleyi bana göndermiş. Ben de neşrettim.”

Bu mes’elenin hakikatı şudur: Ben hasta iken Emirdağ’ındaki kardeşlerim yanıma geldiler. Emirdağ’ında başıma gelen zâlimane hadiseye dair konuştuk. Hem hastalıklı, hem hiddetli, hem Ankara’ya şekva sûretinde bir şeyler söylemiştim. Yanımdaki hizmetçim kaleme aldı. Nur talebelerinin tensibiyle Ankara’daki bir-iki Nur talebesine gönderip, tâ bâzı dindar meb’uslara göstersinler. Bu hastalığımda bana sıkıntı verilmesin. Hem gönderilmiş. Bâzı meb’uslar da görmüş. Ve bilmediğimiz bir zâtın hoşuna giderek Büyük Cihad müdürüne göndermiş. Ben kasem ederim ki, o zamandan şimdiye kadar bilmiyorum ki kim göndermiş. Fakat neşrolduktan sonra bir nüsha buraya gelmiş. Yeni harfleri bilmediğim için bana birisi okudu. Ben memnun oldum. Allah razı olsun neşredenlere dedim. Gerçi otuzbeş seneden beri siyaseti terk etmiştim. Fakat Büyük Cihad gibi hâlisane dine hizmet eden o cerideye ve onun sahip ve muharrirlerine din namına minnetdâr oldum. Ve Allah râzı olsun dedim. Haberim olmadan ve para da vermeden daima bana o mübarek gazete gönderiliyordu.

 

Devam Edecek