EMİRDAĞ LÂHİKASI II
Dördüncü İftirası: Said Nursi bazı kadınlara şeytandır demiş. Bu iftiranın aslı: “Eskiden büyük şehirlerde açık-saçık, çıplaklık derecesinde hususan yarım çıplak Hıristiyan kızları şeytan kumandasında ahlâk-ı İslâmiyeye zarar veriyorlar.”
İşte böyle birkaç tane açık gezenler hakkındaki bir sözü başka sürete çevirip mutlak kadınlara teşmil ederek tabiri çirkinleştirip istimal etmesi, pek çirkin ve zahir bir iftiradır. “Kadınlarla muhavere” namındaki risalemde: Kadınlara büyük bir hürmet ve ehemmiyet ve kıymet verdiğimi hattâ şefkat cihetinde erkeklerden pek ileri olduklarından Risale-i Nur’un mühim bir esası şefkat olduğundan bu mübarek hemşirelerimi “Muhterem Hemşirelerim” namıyla yâdediyorum. Onların samimiyet ve ihlâslarını ziyade görüyorum…
Beşinci Hakaretkârâne İftirası: Gerilemek ve irtica, yâni İslâmiyet ahkâmına, ahlâkına dönmek mânasıyla “mel’un fikir” tabiri kullanması Küre-i Arzı titretecek kâfirâne bir iftira olduğu gibi, yalnız Ispartalılara ve Nur talebelerine değil, belki âlem-i İslâma karşı bir ihanettir.
Çok hasta ve çok ihtiyar
Said Nursî
[Üstadımızın köylerde dolaştığına dair çıkarılan uydurma habere karşı bir cevaptır; mûcib-i merak hiçbir şey yoktur.]
Üstadımız Said Nursi’nin iki seneden beri misafir bulunduğu Isparta emniyetine bir mâruzatımızdır.
1. Üstadımız Said Nursi otuz seneden beri Anadolu memleketinde gezdiği bütün vilayet ve kazalarda kendisini zabıtanın bir misafiri olarak telakki etmiş ve zabıta efradı daima dostane ve himayekarane muamele göstermiştir. Kur’ân’ın hakiki ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nuru Isparta’da otuz sene evvel te’life başlayan Üstadımız hakaik-ı imaniyeye gayet te’sirli bir surette hizmet etmekle tamamen ahirete müteveccih olan bu hizmetinin dünyevi bir faidesi olarak, iman sebebiyle kalblerde fenalığa karşı daimi bir yasakçı bırakmıştır. Onun neticesidir ki, asayişin teminine vesile olmuştur.
Evet, Üstadımız adalet-i hakikiyeyi ifade eden “Birisinin hatasıyla başkası mes’ul olamaz” ayet-i Kur’aniyesi ve “Bir masumun hakkı yüz şerir için dahi feda edilemez” gibi düstûr-u Kur’aniye gereğince, yüzde on zalimiler yüzünden doksan masumlara zarar vermek, hakiki adalete, evamir-i Kur’aniyeye tamamen zıttır... diye her tarafta neşretmiş ve kendisine zulüm yapılmasına karşı millet-i İslâmiyenin selâmeti için “Ben, değil dünya hayatımı, belki âhiret hayatımı da feda ediyorum” demiş ve demektedir.
Risale-i Nur’un hakaik-ı îmaniye dersleriyle ve bütün mahkemelerde beraeti netice veren müdafaalarındaki Kur)’âni hakikatlarla hayat-ı içtimaiyenin uhrevî ve dünyevi saadetine rehber olan hakaikı ders veren ve dolayısıylla asayişin muhafazasına ve emniyet-i umumiyenin teminine en büyük bir vesile Üstadımız olduğu, hayat-ı içtimaiyenin saadetiyle alakadar hamiyetperver zatların tasdikıyla zabittir. Otuz seneden beri müteaddid tedkikler ve mahkemelerin beraet kararları vermesiyle ve şimdi de tamamen serbest bulunmasıyla ve eserleri büyük bir vüs’atle her tarafta, Anadolu’da ve alem-i İslamın merkezlerinde ve garb memleketlerinin bazılarında yayılarak takdir ve tebriklere mazhar olmasıyla en ince esrarına kadar büyük bir dikkat ve emehhiyetle her hâli tedkik edilen Üstadımızın mûcib-i mes’uliyet hiç bir hali gösterilememiştir.
Devam Edecek