EMİRDAĞ LÂHİKASI II
Hem târikata dâir en küçük bir emareye vaktiyle müsadere edilip sonra bilâ-kayd u şart sâhiplerine iade edilen Risale-i Nur kitapları ve mektupları arasında tesadüf edilmemiştir. Bilakis Üstadımız Said Nursînin mektuplarında ve müdafaalarında kat’î bir lisanla beyan ettiği: “Zaman târikat zamanı değil, îmanı kurturmak zamanıdır. Tarîkatsız cennete giden pek çok, fakat îmansız cennete giden yoktur” ifadesi mevcuttur.
Bu sarahate ve bütün mahkeme ve müdde-i umumilerin otuz seneden beri tarikat hususunda en küçük bir delile tesadüf edememelerine mukabil, dini ortadan kaldırmak isteyen ve bugünkü İslâmi inkişafı bir türlü hazmedemeyen, dine lâkayd hatta aleyhindeki bir güruh hakikat-ı İslamiyete tarikat namını verip kendi efkârları lehine bu vatada bir zemin ihzar etmek peşindedirler. Elbette her defasında olduğu gibi, gizli dinsizlerin entrikaları ile, plânları ile ihdas edilen bu vâkıa, bu vatan ve milletin lehine olarak tecelli edecektir. Ve Aydın ve Nazilli mahkemeleri de adâletli ittibâen Nur şâkirdlerini tebrie edeceklerdir.
Risale-i Nur’un bütün vatan sathında ve hatta âlem-i İslâm ve Avrupa’nın pekçok yerlerinde hüsn-ü kabûle mazhar olması ve Türkleri, âlem-i İslâmla eski ittihada muvaffak edecek bir dünyevi semeresi Nur şâkirdlerinin niyetlerinde olmadan netice vermesi ve hükümetin bizzat İslamiyete, dine, vicdan hürriyetine tam kıymet verip eski hükümetin tahribatlarını tamire çalışması ve mukaddesata tecavüz edenlerin tenkili hakkında bir kanun çıkarmağa teşebbüsü gibi müsbet ve ferahlatıcı pekçok hadisatın aynı anında o asılsız mes’elenin ihdası, hükümetin ve İslâmiyetin aleyhinde olanların mahsulü olduğunda asla şüphe etmiyoruz.
Yalanlarının birkaç delili de şunlardır:
Üstadımız Said Nursi için *Bir şah ve bir padişah gibi yaşamakta ve gelen yardımlarla geçinmektedir” diye o vicdansızlar apaçık bir iftirada bulunmuşlardır. Said Nursi, amcasının çorbasını dahi içmemiş olup, hayatında kimsenin minneti altında kalmayıp, beş bin lira hediyeye beş para değer vermeden red ve iade eden, hayatındaki istiğna düsturunu en zâlimane muameleler ve mahrumiyetler içinde kaldığı zamanlarda dahi bozmayan ve böylece izzet-i İslâmiyete ve şeref-i diniyeyi muhafaza etmiş olan bir zattır.
Evet Üstadımızın; halkların hediyesini kabul etmemek düsturu, seksen senelik hayatı ile sâbit olduğu ve otuz senelik müteahhid mahkemelerde dahi vesikalarla tahakkuk etmiş. Dost ve düşmanın gözleri önünde zâhir olmuştur. Bu bedihi hakikatın herkesçe bilindiği bir zamanda böyle ittihamda bulunanların ne kadar dehşetli garazkâr olduklarını ehl-i vicdanın takdirlerine bırakıyoruz...
Ankara hükümetinin adâletiyle Üstadımız Said Nursî’nin Risale-i Nur eserleri basılmaktadır. Hissesine düşen bir miktar kitap fiyatlarını Üstadımız, hayatını nurlara vakfedip nafakasını çıkaramayan Nur talebelerine tayin olarak vermektedir. Kendisi de bugün artık herkesin malumu olmuş olan azami bir iktisad ve kanaatla yaşamaktadır. Ve bütün ömrü boyunca fevkalade bir iktisat dairesinde kendini idare ettiğine, seksen senelik hayatını bir şahid’i sadık olarak gösteriyoruz.
Halkı Demokrat hükümet aleyhine geçirmek planlarını takip eden muhtelif gazetelerin diğer bir zahir yalanları ise, Nazilli’de iki mübarek adamın Ramazan-ı Şerif hakkındaki hasbıhalini “İslami bir devlet kurmak” gibi siyasetvâri bir tarzda tebdil edivermeleri, o sahte siyaset bezirganlarının, çocukları dahi kandıramayacakları acemice bir iftira ve bir uydurmalarından ibarettir. Böyle yalanları yapmakla hangi maksatlarının istihsaline çabaladıkları kimsenin meçhulü değildir...
Devam Edecek