Emirdağ Lahikası
Saniyen: Bu defa yedi-sekiz mektuplarınızı aldım. Hususî cevaplara hâlim, kalemim ve vaktim müsaade etmediğinden gücenmeyiniz. Mehmet Feyzi ve Emin’in mektuplarını, ilişmeden ‘’Lâhika’’ya geçirdik. O ikisi, sekiz sene hususî hizmetimde bulunmaları cihetiyle, haddimden çok ziyade tavsifatlarını bir nevi mânevî dua ve sebeb-i teşvik ve kanaat, bir hüsn-ü zan ve tercüman-ı Nur haysiyetiyle üstadlarına bir alâmet-i sadakat ve bir vesika-i îtikad ve irtibattır diye ilişmedim. Ve Feyzi’nin merhume validesinin Risale-i Nur dersleriyle güzel ve nuranî vefatı; Nurların, şâkirdlerine sekerat vaktinde ve sıkıntılı zamanlarında imdada yetişmesine bir parlak nümune olarak ‘’Lâhika’’ya girmesi münasiptir.
Halil İbrahim’in bu defaki mektubunda kaza ve kader-i İlâhîden ne kadar? nedendir? diye çok suallerinin birden cevabı, bizlere mücahidane çok hasenat kazandıracak ve Nurlara herkesin nazar-ı dikkatini celbetmekle umuma okutmaktır. Fakat bir derece kaza ve kadere itiraz mânâsını hayâle getirdiği için, şimdilik ‘’Lâhika’’ ile tâmimi münasib olmaz. Ve mektubun âhirindeki Cevşenü’l-Kebîr’den alınan fıkralar, dualar çok güzeldir.
Sâlisen: Husrev’in mektubunda, Atabeyli kötürüm Ali ve Eğirdirli Kâzım’ın Nurlara tam şevkle hizmetleri, hattâ ruhanîleri de onları tebrike ve tahsine sevkeder. Ve Ali Köyünden bana mektup yazan ondört yaşındaki Mustafa Yeşil, pederiyle, hem Kur’ân’a, hem Nurlara hizmetleri ve üç Alilerin gayret ve himmetleriyle o köy mâsumları Risale-i Nur’a çalışmaları, değil yalnız beni, belki umum Nur şâkirdlerini tahsine ve şükre sevkeder.
Râbian: Salâhaddin, -Abdurrahman- ve Feyzi’nin vâlidesinin vefatı münasebetiyle yazdığı mektubun âhirindeki Feyzi’ye tâziyesi ve hâşiyede benim ölümümü kabul etmemesi ve Gavs-ı Âzamın bir kısım himayeti Asâ-yı Mûsa Risalesi’ne geçmesi diye beni sürurla ağlattırdı ve Safranbolu kahramanları Mehmed Feyzi ve Emin’in şehnâmelerine iştirakleri ve merkez-i hükûmette umumî bir arabî hattı ve hurufu kursu açılması ve Asâ-yı Mûsa Risalesi’nin fütuhatına ve kerametine alâmet olmasını müjdelemeleri, pek büyük bir inşirah vermesiyle bu kışın bütün çektiğim sıkıntıları hiçe indirdi.
Denizli fedakâr çalışkanlarından Tavaslı Molla Mehmed’in sureten kısa, fakat mânen uzun mektubunda, o dahi ölümüme razı olmuyor ve haddimden çok ziyade kıymet veriyor gördüm.
Hem ona, hem paiste görüştüğüm kardeşlerimize, hem Hasan Feyzi ve Hâfız Mustafa ve arkadaşlarına binler selâm...
Umum kardeşlere selâm eden, dualarınızın tiryak gibi te’sirini gören kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Medrese-i Nuriyenin eski mâsumlarından Ahmed’in bu güzel ve hâlis fıkrasını umum Sava mâsumlarının ve kahramanlarının namına ‘’Lâhika’’ya yazdık. Mâşâallah, Hacı Hâfız Mehmed’in tam ona benzer bir kıymetli hafidi olduğunu gösterdi.
Saniyen: Safranbolu’da Nurun ehemmiyetli şâkirdlerinden Hıfzının iki mâsum mahdumları biri on, biri de sekiz yaşlarında Asâ-yı Mûsa Mecmuası’nı yazdıkları ve bitmek üzere diye o mâsumlar bana bir mektup yazmaları, beni fevkalâde sevindirdi.
Sâlisen: Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir sebebi: Selâniklilerin istibdad-ı mutlakları, serbest fırkalarla kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrid ettiler. Risale-i Nur, binlerle benim bedelime konuşuyor, küfr-ü irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor.
Dahiliye Vekili Hilmi Uran Beye Merhum Salih Yeşil tarafından yazılan mektubun sureti:
(Yazıları yanlış telakki ve tefsirlere uğratılmakla senelerden beri çenber içinde yaşatılan ve sâfi, samimi bir insan ve müslümanlıktan başka hiçbir maksadı bulunmayan Bediüzzaman ‘’Molla Said’’ nam mâsumun, ya bulunduğu yerde veya Ankara’ya nakil ole orada hayat ve huzurunun muhafazası için sırf insaniyet namına yazılmış olan bu mahrem ricanameyi bizzat okumak nezaketinde bulunur ve genç zamanında yaptığı, unutulan hizmetlerine mükâfaten ihtiyar halinde bu adamı serbest bir ölüm hayatına kavuşturmak lütfunu, diriğ buyurmazsanız, zât-ı keremkârlarına en büyük hürmetlerimi sunar, minnetdarınız olurum.) Devam Edecek