Emirdağ Lahikası

Birden, Husrev’in, iki gün evvel makine müjdesi ve Nazif’in bu gün tafsilli mektubu ve makinenin yazısının nümûnesi elime verildiği aynı zamanda -ve bana hizmet edenler- Eskişehir ezan-ı Muhammedî’yi okumağa başlaması; ve malûm çavuşa bana ihanet için emr-i cebrî veren adam tokat yediğini dedikleri aynı vakitte rahmet yağmuriyle çoktan ağlayan mahzun kalblerimizin büyük ferahlarına ve sevinç ve inşirahlarına tam tamına tevafuku ve tetabuku, inşâallah bir fâl-i hayırdır.)

Aziz, Sıddık, Fedakâr Kardeşlerim!

İnebolu kahramanlarının tebrik mektuplarında iki tevafuk ve iki kuşun garip ziyaretleri çok mânidardır. Evet, benim bir tek mektubumu yazan bir tek adamın hükûmetçe araştırılması ve ehemmiyetle bakılması tazyikı zamanında, şahsımdan binler derece daha ziyade konuşan ve te’sirli ders veren Risale-i Nur’un ‘’Zülfikâr Mu’cizat’’ın bin nüshaları ve bin dille ve binler mektubatiyle şimdiye kadar çok rakipleri bulunan ve tâkip edilen ve mümaşâta tenezzül edemeyen Ahmed Nazif’in kalemiyle serbest ve mümanâat görmeden yazılmasına değil yalnız kuşlar, belki melekler ve ruhanîlerden bir kısım, temessül edip bu hârika muvaffakıyeti tebrik etseler, yine çok değil. Biz dahi o küçük Isparta kahramanlarına binler Bârekâllah ve Mâşâallah ve veffakakümullah deriz. Bütün ruh u canımızla onları tebrik ederiz ve bu pek büyük vazifede ihtiyat ve dikkatin lüzumunu ihtar ederiz.

İnebolu civarında bulunan ve Nurlara güzel kalemiyle çok hizmet eden kardeşlerimizden Mehmed Zekeriya’nın bir mektubunu aldım. Endişelerimi izale edip beni mesrur eyledi. Şimdi Nurların bir vazifesi olan çocuklara Kur’ân okutmak ve îman derslerini vermek hizmetiyle meşgul olduğunu yazıyor. Ona yazınız ki: Bu hizmetin, aynen eskide Nurlara çalışmanız gibi kıymetlidir.

Hem, senin yazdığın kesretli risaleler, senin bedeline Nurların neşrine hizmet ederler. Merak etmesin; o, eski makamını muhafaza ediyor.

Bu günlerde rahatsızlık için ‘’Evrad-ı Bahaiye’’yi ezber değil, kitaba bakarak okudum. Âhirinde ihtitam-ı bahaiye olan hâtimesini bilemediğimden, eskiden beri okumuyordum. Haydi bir defa bunu da okuyayım dedim. Gördüm ki: Bir sahifede ve uzun altı buçuk satırında, ondokuz defa ‘’nur, nur, nur’’ kelimeleri... Kat’î kanaatım geldi ki Şâh-ı Nakşibend, Gavs-ı Azam gibi Risale-i Nuru ve kudsî hizmetini keşfen müşahede edip tahsinkârane haber vererek ona işaretler ediyor. Ben de, yalnız o altı satırı ve baştaki satırı ve âhirdeki satırı ile otuz senelik Bahaiye virdime, o meleklerin, Nurların intişarına muâvenetleri niyetiyle, ilhak eyledim.

Aziz Sıddık Kardeşlerim!

Evvelha: Isparta’nın acib yangınında musibetzedelerin elemlerine ben cidden iştirak ediyorum. Çünkü müteaddid vecihle ben Ispartalı olduğum gibi; o mübarek şehir, taşıyla, toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var; ve Nurların Câmiü’l-Ezheri ve Medresetü’z-Zehrasının merkezi hükmündedir.

Benim tarafımdan o musibetzedelere deyiniz ki: Nass-ı Hadîsle, böyle musibetlerde, ehl-i îmanın zayi olan malları tam sadaka hükmündedir. Hususan bu zamanda, yüz sadaka kadar o fâni malları, bâki ve daha çok ebedî mallara inkılâb ederler. Onun için sabır içinde bir cihette şükretmek gerektir. İnşâallah, dünyada dahi o keffâretü’z-zünub olan zayiatın yerine Erhamürrâhimin ihsan eder.

Geçmiş olsun, başınız sağ olsun, faidesiz merak etmeyiniz deyiniz.                         

Devam Edecek