Emirdağ Lahikası
Salisen: Küçük Isparta’nın kahramanlarından küçük İbrahim’le Salih’in mektupları, beni fevkalade mesrur eyledi, bin Bârekâllah. O iki kardeşimiz, o havalideki ehemmiyetli kardeşlerimizi ziyaret edip sıhhat ve selametlerini yazdıkları gibi, Karadeniz sahillerinde Ordu, Sinop, Gerze, Ayancık, Bartın, Zonguldak gibi yerler Nurlarla münevver olduklarını ve İstanbul’un Üsküdar tarafından Nurcu vâiz hocalar Nura çalıştıklarını… ve Gerze’den mühim bir ticaret ve gayet Nurlara müştak ve Nurlara tam çalışmağa azmeden bir yeni kardeşimizin güzel mektubunu aldık. İbrahim’le Salih’i ve o zatı çok selamımızla beraber tebrik ediyoruz, muvaffakıyetlerine dua ediyoruz.
Râbian: Alamescid imamı faal kardeşimiz İbrahim Edhem’in kendi sisteminde tam Nurcu olarak bulduğu vaiz Ali Şentürk’ün ve vâiz Osman Nuri’nin samimî ve fedakârane ve Nur hizmetinde azimkârane mektuplarında arzu ettikleri tarzda has şâkirdler dairesinde kabul olmuşlar. Cenâb-ı Hak, onları muvaffak eylesin, âmin! Ali Şentürk’ün mektubunda ismi bulunan müfti-i belde Ali Rıza’ya pek çok selâm edip Ali Rıza namındaki çok ehemmiyetli kardeşlerimizin içinde Nur dairesine girdiğini ve çoklara hüsn-ü misal olacağını tebliğ ediniz.
Umuma binler selam.
Mu’cizeli Kur’ân’ımızdan Sûre-i Rahman tevafukat-ı lâtifesi içinde bulunan cüz ile güzel tevafuklu bir cüz ile İstanbul’da matbaacı Aziz’e göstermek için göndermiştik; o da çok beğenmiş, söz vermiş ki: “Ne vakit isterseniz, bunu da Hizb-i Kur’âniye ve Hizb-i Nuriye gibi fotoğrafla tab’edeceğim. Hindistan’a bir milyon Kur’ân’ı göndermeğe söz verdiğimden, bu mu’cizatlı Kur’ân’ı da içinde onlara göndermek güzel olur.”
Cenâb-ı Hak, inşâallah Nurcuları muvaffak eder.
Sikke-i Gaybiye’nin fiatı olarak elli Rehber’i nâşirlerinden parasını verdim, aldım, size gönderiyorum. Hem o mübarek mecmuanın bir mübarek fiatı olarak, bana hizmet eden ve şimdilik pek lüzumu bulunmayan ve başkalarına da vermek istemediğim iki tencere ve onbeş sene giydiğim pamuklu entari ve gayet mübarek bir kitaba mukabil, bir çaydanlık ve yirmidört seneden beri tıraşa hizmet eden bir ustura ve çok zamandan beri bana hizmet eden bir çarşaf, hazır Kılınç Ali’nin pederiyle Ahmet Rasih’in tahmin ve tensibiyle, dokuz lira tencere, dokuz lira da çaydanlık, dokuz lira tıraş bıçağı, pamuklu entari ve çarşaf ile iki el havlusu ve bir iç donu ile bir pamuklu gömlek fiatı yekûnu yüzyirmi beş lira tahmin edilmiştir. Hazır olan zatlar bu kıymeti takdir ettiler; ben, daha az fiat verdim; bu fiat çoktur derim.
Umuma selam.
Aziz, Sıddık Kardeşlerimiz!
Evvelâ: Leyâl-i aşerenizi tebrik ile beraber, size Nurun iki kerametini beyan ediyoruz. Şöyle ki: Bu sıralarda çok cihetlerde, hususan makina ile Nurların inkişafatı, gizli düşman zındıkları şaşırttı. Cüz’i, fakat elim bir tarzda bir plan ile, çok evhama ve iftiralara medar olabilir bir hadiseyi, bir biçare muhakemesiz bir adamın vasıtasiyle yaptırdılar ki, burada Nurun en mühim ve vazifesi en ehemmiyetli bir şakirdini, tam hanesinin yanında dört gülle ile, o biçare adam yaralanıyor. Doktor “Yüzdeyüz ölecektir” diyor. O mecruhun tarafında dâva edecek, resmi, gayr-ı resmi çok adamlar varken ve yüzde doksan o ehemmiyetli şakirde isnad etmek ve o vesile ile hanesindeki bütün Nur Risalelerini ve mektuplarını taharri bahanesiyle elde etmek yüzde doksan ihtimali varken ve o vasıta ile beni ve Nurcuları alâkadar etmek ve o mâsum şakirdi de acib iftiralarla lekeder etmek, esbablar olduğu halde, sırriyle yine inayet-i İlâhiye imdada yetişti. O adam tam yüzünden dört gülle ile yakından vurulduğu halde ölmedi. Ve hârika bir surette hiçbir şâhid bulunmadı. Hiçbir emare bulunmadı. O vurulan adam, ne mahkemeye, ne babasına, ne kardeşlerine, kim vurduğunu ısrar ettikleri hale söylemedi, yâni söylettirilmedi. Eğer söyleseydi, habbeyi kubbe yapan münafıklar, acib iftiralar edeceklerdi.
Devam Edecek