Emirdağ Lahikası
Sevgili Üstadım! Terbiye-i mâneviyenizin âsârını her vakit bize ihsas eden Rabb-ı Rahîmime ne kadar şükretsem yine azdır. Tahdîs-i nimet olmak üzere şunu da arz etmek isterim ki: Hastalığımdan müşteki değilim. Çünkü Lillâhil hamd nûr-u aynım ve sürûr-u ruhum ve gıda-i kalbim olan Risale-i Nur’un hakikatlarını bilfiil ve bittecrübe ders almama sebep oldu.
Hem hakikaten ömrü kırkıncı sene-yi devriyesinde müthiş bir tarzındaki maddî ve mânevî hastalıklarıma her bir ricasında ruha ve kalbe binler nûr-u tevhidi ve ziyâ-yı teselliyi serpen İhtiyarlar Risalesi..
Hem her bir devasında bînihaye şifa-yı mânevî bulunan Hastalar Risalesi..
Hem onbir kelime-i kudsiye-yi tevhidiyenin pek hârika ve emsalsiz bir tarzda tılsımlarını keşfeden ve her bir cümlesinden Nur-u Tevhid fışkıran Yirminci Mektup..
Hem hakaik-i îmaniyenin en son ve en müşkül ve en derin ve bütün filozofları, hattâ hükema-i İslâmiyeyi dahi hayrette bırakan çok mühim muammaları halleden Yirmidördüncü Mektup.
Hem kalbin bütün mânevî yaralarına kudsî bir tiryak olan Onyedinci Söz ve emsali Risaleler pek hârika bir tarzda imdadıma yetişti ve tedaviye başladı.
Ve bana şöyle bir kanaat-i kat’iyye verdi ki: Güya Risale-i Nur, ezcümle mezkûr risaleleri hem ben, hem hastalık münasebetiyle yanıma gelenler ders alsınlar diye, Rahmet-i İlâhiye tarafından hastalandırılmışım.
Evet: Sanki, sevgili, müşfik Üstadımız İhtiyarlar Risalesi’ni gençlere, Hastalar Risalesi’ni sıhhatte olanlara yazmış.
Sâlisen: Orada bulunan ve sevgili Üstadımızın kıymettar hizmetinde bulunan muhterem arkadaşlarımıza hem birer birer selâm, hem bayramlarını tebrik ederim. Sevgili Üstadımızın ellerinden, kardeşlerimizin gözlerinden öperim.
Çok kusurlu ve hasta talebeniz
Mehmed Feyzi
Aziz, Sıdık Kardeşlerim!
Bir zât, uzunca bir mektup yeni hurufla bana yazmış, kendisinin kim olduğunu bildirmemiş. Üç noktada şüphe edip bir nevi itiraz gibi yanlış mâna verdiği için güya bizi ikaz ediyor. Meşrebimiz münakaşa ve münazara olmadığından ve kusurumuzu hakikî olarak gösterenlerden memnun olduğumuzdan, bu meçhul zâtın mektubunda üç esasın hakikatını gösterip yanlışını tashih etmek istedim:
Birinci Esas: Risale-i Nur’un üstadı ve me’hazı ve Said’in de çok zamandan beri bir virdi olan bâzı âyetler, bir hizb-i Kur’ânî suretinde bir kısım talebelerin arzularıyla kaleme alınmış. Sonra da tabedilmiş. Ve dört beş mahkemenin de gösterdiği ehl-i vukuf ulemaları ve hattâ Diyanet Riyaseti dairesi ve İstanbul’un fetva dairesindeki tedkik-i kütüb-ü diniye hey’etinden hiçbir âlim ve ehl-i vukuf ulemaları itiraz etmemişler. Belki takdir edip Tahsin etmişler. Çünkü başta sahabeler ve matbu Mecmuatü’l-Ahzab’ta bulunan Hazret-i Üsame Radıyallahu anh hizb-i Kur’ânîsi ki; her bir günde bir kısmını okumakla taksim edilmiştir. Ve aynı kitapta ve Mecmüatü’l-Ahzabın aynı cildinde İmam-ı Gazalî’nin (R.A.) bir hizb-i Kur’ânîsi ve çok ehl-i velâyetin kendi meşreblerine muvafık bâzı sureleri ve âyetleri bir hizb-i mahsus-u Kur’ânî yaptıkları meydandadır.
Devam Edecek