Emirdağ Lahikası
Esaretten kurtulduktan sonra İstanbul’a geldim. Hareket-i Milliyeye hizmetimden dolayı Ankara’ya çağırdılar. Ben de gittim. Sonra dedim: Bütün hayatımda bu darülfünunu takip ediyorum. Sultan Reşad ve İttihatçılar yirmibin altun lirayı verdiler. Siz de o kadar ilave ediniz. Onlar yüz ellibin banknot vermeye karar verdiler. Ben dedim: Bunu meb’uslar imza etmelidirler.
Bazı meb’uslar dediler: Yalnız sen medrese usûlü ile sırf İslâmiyet noktasında gidiyorsun. Halbuki şimdi garblılara benzemek lazım.
Dedim: O vilâyat-ı şarkiye Âlem-i İslâmın bir nevi merkezi hükmünde, fünun-u cedide yanında ulûm-u diniye de lâzım ve elzemdir. Çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garbta gelmesi gösteriyor ki, Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir. Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan müslümanlar, Türk’e hakiki kardeşliği hissedemiyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teâvün ve tesanüde mecburuz.
Şimdi ben zehir hastalığı ile ziyade rahatsız vaziyette ve çok ihtiyarlık sebebiyle ellibeş senelik bir gaye-i hayatımı görüp tâkip etmekten mahrum kaldığım gibi Ankara’ya gidip Şark terakkiyatının anahtarı olan bu müesseseye çalışanları ruh u canımla tebrik etmekden dahi mahrum kalıyorum.
Yalnız otuzbeş sene evvel Ebuz-Ziya matbaasında tab’edilen “Münâzarat” ve “Saykalü’l-İslâmiye” namındaki eserim elbette maarif vekilinin nazarından kaçmamış. Benim bedelime o eser konuşsun. Ben hayatımdan ümidim kesilmiş gibiyim. Fakat o azim üniversitenin temelleri ve esasatı ve mânevî bir programı ve muazzam bir tedrisatı nev’inden Risale-i Nur’un yüzelli risalesini kendime tevkil ediyorum. Bu vatan ve milletin istikbalinin fedakâr genç üniversite talebelerine ve maarif dairesine arz edip bu mes’elede muvaffakıyete mazhar olan Tevfik İleri’nin bu biçâre Said’e bedel Risale-i Nur’a himayetkârâne sahip çıkmasını rahmet-i İlâhiden niyaz ediyorum.
Çok hasta, çok ihtiyar,
garib, tecrid içinde
Said Nursi
Doğu Üniversitesi Hakkında Tahrifçi
Bir Gazeteye Cevaptır
Muhalif bir partinin şiddetli ve tenkitçi tarafından bir mensubu, yani Ulus’un 1.4.1954 tarihli nüshasında yazılan Atatürk Üniversitesi hakkındaki makameleye cevap hükmünde o üniversitenin hakikatini beyan ediyoruz. Şöyle ki:
Şimdi Atatürk Üniversitesi namı verilen bu Darülfununun küşadına üstadımız Said Nursi 50 seneden beri büyük bir gayretle çalışmıştır. Üstadımız ittihatçılara muhalif olduğu halde onlar ve Sultan Reşad, bu Darülfünunun inşası için 19 bin altun tahsis etmiş, Van’da üstadımız temellerini atmıştı.
Devam Edecek