Emirdağ Lahikası

Şimdi Risale-i Nur’un fevkalâde fütuhatı ve âlem-i İslâmda dahi fevkalâde bir hüsn-ü kabule mazhar olması hengâmında, düşmanlar dahi dostlara inkılâb ettiği bir zamanda Risale-i Nur’un âzamî ihlâsını -ki Rıza-yı İlâhîden başka dünyevî, uhrevî hiçbir rütbeye, makama âlet etmemek- muhafaza için, dehşetli bir merdümgiriz yâni, insanlardan tevahhuş ve sesi çıkmamak ve konuşmamak hastalığı ve elini öpmek, ona âdeta bir tokat vurmak gibi dokunmak vaziyeti, kat’iyyen bize kanaat verdi ki: Bu bir istihdâm-ı Rabbânîdir.

Hattâ bu hakikatların izharına vesile olan bir şahsı da Üstadımız helâl etti.

Üstadımız ifade buyurdular ki:

Aleyhimizde olanCumhuriyet Gazetesi müdafaamı çok yanlış ve gayet fena bir tarzda tağyir etmiş, hattâ “Bir cânî yüzünden on mâzuma zarar gelmemesi için” cümlesi yerine “Bir cânî yüzünden on masumu zulmetten kurtarmak için” gibi hezeyanlar karıştırmış. Hem de o yazdığım cevap; beş-altı sene evvelİstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinde aynen söylenmiş, en mühim mes’elemde beraet verilmiş bir müdafaa iken, bir-iki ay evvel, bir bardak suda bir fırtına koparmak nev’inden, İstanbul seyahatimde gayet mânasız benim ifademi almağa iki resmî polis memuru gönderdi. Onlara dedim: O mes’eleye beş sene evvel cevap verilmiştir. İşte o zamanki cevabım da budur, dedim. Onlar da kabul ettiler. Hem de makine ile çıkardılar, hem o herife de göndermişler.

Şimdi uzak bir yerde tekrar mânasız olarak bizden uzak bir kaymakama başkası onu vermiş. İftiracı gazete de “Onu kaymakam, savcıya vermiş” demesiyle Risale-i Nur’un bir kısım zayıf şâkirdlerine vesvese ve bir evham vermek istemiştir. Bu yazıya Nurun çok avukatları tekzib yazsınlar. O mes’elenin mevzuuna dâir İstanbul sıhhî hey’etinden dört rapor var. Fakat lüzumsuz olduğu için, kimseye göstermeğe tenezzül etmedim.Hem de lüzum olmamış...

Said Nursî

Aziz, Sıddık kardeşlerimiz!

Evvelen: Üstadımız Leyle-i Beratınızı tebrik ediyor. Hem selâm ve dua ediyor.

Saniyen: Diyarbakır’dan dün aldığımız mektupta ifade edildiğine göre, Diyarbakır havalisiyle beraber şarkta şimdi ikiyüz kadar Nur dershâneleri açılmış. Ayrıca Diyarbakır’da kadınlara mahsus dört-beş dershâne-i nuriye varmış. İnşâallah bu büyük bir hayrın alâmetidir.

Üstadımız on sene evvel işaret ve büyük menfaatını beyan ettiği Nur medreselerinin şimdi bu zamanda açılma işi, tam tahakkuk safhasına girmiş bulunuyor. O zaman demişti: “Şimdi resmen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şâkirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi herkes kendi kendine derece istifade eder, fakat herkes herbir mes’elesini tam anlamaz. İman hakikatlerinin izahı olduğu için; hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem ibadettir. Eski medreselerde beş-on seneye mukabil inşâallah Nur medreseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.”

Üstadımız, Barla’daki dokuz senelik ikametgâhı olan ve Risale-i Nur’un birinci dershânesi hem altı vilâyet genişliğindeki Medresetü’z-Zehra’nın çekirdeği bulunan hânesini Medrese-i Nuriye olarak Risale-i Nur’a vakfetmişti. Şimdi onu müteâkib hem Isparta ve civarı kazaları ve bâzı köylerinde, hem Diyarbakır ve Şarkta Nur dershâneleri açılmaktadır.                    

Devam edecek