ASİMİLASYON
Neymiş,
Güçlü bir toplumun fikir ve görüşlerinin, yaşam biçiminin, dilinin, dininin aynı toplum içerisinde yaşayan daha az, daha zayıf, daha güçsüz toplumlara "her türlü yol kullanılmak suretiyle" kabul ettirilmesi , böylece "azınlıkların" tehlike ve tehdit unsuru olmaktan çıkarılmalarıdır.
Asimilasyonu aslında bir yönü itibariyle JENOSİD/IRKİ-DİNİ KIYIMA benzetebiliriz. Onun Jenosid’den tek farkı oluk, oluk "kanın" bir kerede ve kısa süre içerisinde değil, zamana ve zemine yayılarak daha uzun sürede akıtılmasını sağlamaya yönelik çabanın, gözden sürme çekercesine gerçekleştirilmesidir.
Uzun zamanlar bu ülkede herkes 72,5 milletin yaşadığını söyler ve farklılıkları vurgulamaya çalışırdı. Aslında bu cümlenin kullanıldığı ortamlarda , konuşmacı/hatip, kendisinden başka unsurlarla birlikte yaşamaktan mutlu olduğunu,onların varlığını kabul ettiğini ortaya koyardı. Bu duruştan erdem, ahlak ve aydın fikirli insan karakteri belirirdi.
Hiç düşündük mü acaba, neden bu ülkede yıllar yılı 72,5 milletin yaşadığı yolunda beyanda bulunmuş ve bundan gocunmamışız…
Sebebi bence çok basit ve kolay.
Doğudan batıya, batıdan doğuya bir geçiş yolu olarak kabul edilen Anadolu gerçekten binlerce yıldan beri Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir doğal köprü vazifesini görmüş.
Daha doğulardan biz bu coğrafyaya gelip yerleşmiş, kültür ve medeniyetimizi inşa etmeye çalışmışız, çeşitli sebeplerle batıdan da çeşitli ırk , din ve medeniyetlere mensup insanlar yerlerini yurtlarını terk ederek bizim coğrafyamıza gelip yerleşmişler.
İsteyelim, istemeyelim coğrafyamız çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, çok medeniyetli insanların yerleşim mekanı haline gelmiş. Böylesine çeşitliliği dünyanın başka ülkelerinde kolay kolay görmek mümkün değildir. Söz konusu çeşitlilik büyük kültür ve medeniyet havzasının oluşmasına(Osmanlı) imkan vermiş ve bu sayede Cihan İmparatorluğunun banisi olmasak da, varisi olmuşuz.
Horasan erenleri, Cüneydi Bağdadiler, Fuzuliler, Şeyh Galipler, Mevlanalar,Nakşi Bendiler, Pir Sultan Abdallar, Nesimiler , Şeyh Ahmedi Haniler türlerinin en güzel örnekleridir.
URFALI NABİ, Medine’de Allah Resulünü ziyaret ederken ,
Sakın terki edebten, kuyi mahbubi hudadır bu,
Nazargahi İlahidir, Makamı Mustafa’dır bu , (Ey yolcu sakın edebi terk etme, çünkü burası Allah’ın Sevgilisinin köyüdür, ilahı nazarın yöneldiği Mustafa’nın(s.a.s) in makamıdır) derken ,
MEVLANA CELALEDDİNİ RUMİ,
Cömertlik ve yardım etmekte akarsu gibi ol,
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusuru örtmede gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevazü ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoş görürlükte deniz gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Yine Mevlana,
Baza, baza, her ançi hesti baza,
Ger kafiru, Ger putperesti baza,
İn dergehi ma, dergehi neümit niyst,
Sad bar eğer şiketsi baza. (gel gel. Ne olursan yine gel. Kafir de olsan, Putperest de olsan yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlerin dergahı değildir. Yüz kere tövbe etmiş olsan ve bunu bozsan yine gel)
YUNUS EMRE,
Nazar eyle itürü,
Bazar eyle götüri,
Yaratılanı hoş gör,
Yaratandan ötürü.
HACI BEKTAŞİ VELİ,
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,
Okunacak en büyük kitap insandır,
72 milleti ayıplamayınız,
Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız,
İncinsen de incitme,
Nefsine, hiddetini, eline , beline , diline sahip ol,
Doğruluk dost kapısıdır,
Doğruluk yüz aklığıdır,
Çalışmadan geçinenler bizden değildir,
Hizmet eden hizmet görür,
Yıllar yılı bu kadar çeşitliliği bağrında besleyen Ülkemiz, Anadolumuz, Memleketimiz, uğruna ölümlere gidip geldiğimiz yurdumuz ,paylaştığı hoşgörü ve çeşitlilik sebebiyle "cihan" yurdu olmuş insanlara.
Ama kara katranlar gibi alnımıza yapışan "ulus" devlet söylemi ile var gücümüz ile "ulusları, toplumları,çeşitli inanç ve düşünce sahiplerini" asimilasyona uğratmış/buna gayret etmiş, kaçırabildiğimizi kaçırmış, kaçıramadıklarımızı ise düşman hale getirmişiz.
Yeri geldiğinde/sıkıştığımızda/ Yunus’a, Mevlana’ya, Hacı Bektaşi Veli’ye, Bediüzzamana(Henüz Devlet katında hüsnü kabul görmese de) sığınıyoruz, onların düşüncelerinin önemini vurguluyoruz, ama dönüp de onların dediklerinin gereğini yerine getirmeye sıra geldiğinde; kafiri , müselmanı (müslümanı) anında bir olup, havanda su dövüyorlar.
Ya arkadaş, benim,
Türk olmam sana mı kalmış,
Kürt olmam sana mı kalmış,
Laz, Çerkez, Abaza, Boşnak olmam sana mı kalmış,
Müslüman olmam sana mı kalmış,
Yahudi, Hırıstiyan, Mecusi olmam sana mı kalmış,
Bırakın insanlar bildikleri gibi,inandıkları biçimde hayatlarını sürdürsün.
Yeter ki "İnsanlığın Tümü Tarafından" nefretle karşılanan, yerilen, kınanan davranışlar içerisine girmeyelim. Kimsenin alın terini çalmayalım,harsızlık yapmayalım, yolsuzluk yapmayalım, adam öldürmeyelim,onun bunun namus ve haysiyetine tecavüzde bulunmayalım, devletin, milletin malını , mülkünü hortumlamayalım, yalan söylemeyelim,adaletten sapmayalım, bize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmayalım, insan olalım,insan" yeter ki.
Ama öyle yağma yok diyor, hınzır hınzır.
Seni "insanlığından" çıkarıp, maymuna çevirmezsem/asimile etmezsem….
Et et de, her tarafın maymuna çevrildiği bir yurtta, sen insan olsan ne yazar.
Hem zaten maymuna çevirmek marifet mi?