BALTACI ÖNDEN, TUNCAY ARKADAN (BİRİ BATIRDI, BİRİ ÇIKARDI)
Tuncay Güney için MİT bizim elemanımız değil diyor. JİTEM de kaydının bulunmadığı bildiriliyor. Zaten o da bu her iki kurum ile direkt ilgisinin olmadığını ifade ediyor.
2001 yılında Adil Serdar Saçana verdiği sorgu ifadesinde gerçekten insanın kanını donduracak açıklamalar yapmış. O kasetlerin bir bölümü Emniyet tarafından Ergenekon davasının Avukatlarına, oradan da basına servis edildi.
Söz konusu servisin yapıldığı günün akşamı TRT 2 kanalında kendisi ile bana göre TRT tarihinin en önemli röportajı yapıldı. Röportaja katılanlar çok sınırlı tutulmuştu. Gazeteci Şamil Tayyar Şafak, TBMM si Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve Kültür eski Bakanlarından Fikri Sağlar. Mehmet Elkatmış bey bu röportaj sırasında biraz kendisini "niye ise" kıyıda tuttu. Çok fazla müdahil olmak istemedi.(Şemdinli olaylarının TBMM si İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda görüşürken başlangıçta çok iyi mesafe almıştık. Ben ve Adıyaman Milletvekili Faruk Ünsal iyice işin üzerine gitmiş ve yayınlanacak olan bildiride bu işe çanak tutan Askeri Erkanın isminin zikredilmesini ve kınanmasını istemiştik. Ama sonra konjonktür değişti,işler tersine döndü, biz Mersine)
Mehmet bey biraz da o işin tesiri altında idi sanki. Mesela dünkü yazımda da belirttim. Tuncay Güney’e "şimdi sen ortaya çıkan kasetlerdeki beyanlarını işkence altında verdiğin gerekçesi ile kabul etmiyorsun. Ama işkence görmese idim, bu beyanlarım için hiçbir şey söylemeyecektim diyorsun. Tamam anladık. Ama sen de biliyorsun ki, Emniyette ifadeler alınırken sende yakalanmış olan kasetler var, o kasetlere göre beyanına başvuruluyor, yarın birgün kasetler deşifre edildiğinde, senin bu beyanlarının doğruluğu ortaya çıkınca, kabul etmediğin ifadelerin bir anlamı kalacak mı" diye neden sormadılar.
Toplantı, Ergenekon muhalifi bir iki gazetecinin katılımı ile sürdürülmüş olsa idi, daha farklı sonuçların ortaya çıkması ve Tuncay Güney’in bütünü ile çözülmesi/açılması söz konusu olabilirdi.
Mesela birisi o’na "şimdi sen MİT elemanı ve JİTEM mensubu olmadığını söylüyorsun, peki bu kadar bilgiyi nereden edindin? Hangi gerçekçe ile sen istihbarat birimi mensuplarının dahi bilemeyeceği bilgiye ulaştın, bilgiye ulaşacak mekanlara ne sebeple girebildin? GAY olduğunu söylüyorsun ve kimi yerlerde KOD adının İPEK olduğu ifade ediliyor.Bu özelliğin senin söz konusu kurumlara sızmana sebep olmuş olabilir mi? Kendisini GAY olarak kabul edenler, bunun bir kabahat olmadığını ve utanılacak bir tarafı bulunmadığını söylüyorlar. Zaten biraz önce İPEK gibi bir çocuk olduğunu ifade ettin. İpek gibi çocukluğun kimin yakasına gömlek oldu? diye sorabilirdi (Baltacı Mehmet Paşa Rus Çariçesi Katherina için Baltayı taşa vurup, Osmanlı Cihan İmparatorluğunun sonunu hazırlamamıştı, Tuncay Güney’in İpekliği İnşallah son toprağımızı batırmaz)
Tuncay Güney’in gerçekten çok zeki, çok akıllı, müthiş bir hafızaya sahip,dünya insanlık tarihinin ender insanlarından birisi olduğunu dünkü röportaj sebebiyle görmüş olduk. Hepimizin gözünün içine soka, soka Ergenekon’un ne olduğunu anlattı.
"Ergenekon PKK gibi bir örgüt değildir, onun mensupları dağlarda yaşamıyor, Ergenekon mensupları bu ülkede hiçbir zaman gizlenmediler, saklanmadılar. Onlar kendilerini her zaman Devletin tek sahibi olarak gördüler. Kendi düşünceleri haricindeki fikir ve inanç sahiplerini düşman kabul ettiler. Onlar her yerdeler. Askerde, Üniversitede, Yargıda, Siyasette ,Basında, İş Aleminde ve aklınıza gelen her yerdeler. Zaten Veli Paşa(Küçük) BEN DEVLETİMİN BANA KOMPLO KURACAĞINI HİÇ AKLIMDAN GEÇİRMEZDİM dedi ve olayı çözerek, paşa, paşa yerine oturdu, şimdi manzarayı seyrediyor. Bu memlekette ciddi anlamda sol bir siyasi parti kurulacak ve başına da Mahir Kaynak getirilecekti. Ama o deşifre olunca Deniz Baykal CHP nin başına getirildi ve herkes görevini yapıyor. Bunların hepsi kayıt altında olan belgeli açıklamalardır"
Dün akşam Deniz beye Tuncay Güney’in açıklamaları soruldu, o,Güney’in açıklamaların deli saçması, dikkate alınması mümkün olmayan, cevap verilmeye değmez beyanlar olduğunu söyledi. Deniz bey bu açıklamaları gerçekten hafif tutma, alaya alma gayreti içerisinde idi. O nedenle Tuncay’ın kendisi ile ilgili açıklamaları için ciddi bir analiz yapmadı, sadece hükümete yüklendi. Fakat laf arasında o’nun kimi beyanlarının doğru olabileceğini söylemek zorunda kaldı. Tabii büyük televizyoncu ve Gazeteci Uğur Dündar , Deniz beyin peşin peşin ,Tuncayın beyanları gibi MİT elemanı olmadığını kabul ettiğinden, Sayın Genel Başkan acaba size onun hangi beyanları doğru geldi, bu konuda bir yorum yapmanız mümkün mü diye sormadı.
Şimdi Tuncay Güney şunu söylüyor. Devletin her kademesine girmiş, çöreklenmiş, Askerin, Yargının, Siyasetin, İş Aleminin, en üst kademesini ele geçirmiş insanların birlikte oluşturduğu yapının adıdır ERGENEKON. Bu yapı dört defadır( 3 Kasım 2002 ve 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel seçimi , 11.Cumhurbaşkanının seçimi, Ak Partiyi kapatma davasının reddi ile) inkıtaa uğradı, darbe aldı. Bunlar sahibi oldukları değerlerin ellerinden birer birer kaymaya başladığını gördüler ve mücadeleyi başlattılar. Yolla olmaz ise zorla yeniden idareyi ele geçirmenin gayretine girdiler. Oraya buraya gömülen silahların izini kasden ele veriyorlar ve bu arada kimi elemanlarını feda ediyorlar. Aslında bununla ne kadar güçlü oldukları mesajını veriyorlar. Silahların büyüğünün kaynağının,saklı, gizli olmadığını ortaya koyuyorlar, o sebeple Ergenekon davasından bir şey çıkmayacak, çünkü çok güçlüler.
Son zamanlarda yazdığım yazılarda Tuncay Güney’in kaygısını taşıdığımı söylemiş ve bu Türkiye’ye kalırsa iyi demiştim. Aslında hepimiz,ülkemizin 60 yıllık Demokrasi mücadelesinin kanlı tarihine şahit olduk. Diliyorum , umuyorum hepimizde derin izler bırakan, yaralar açan bu mücadele Demokrasinin galibiyeti ile neticelenir.
Tuncay Güney’in işin siyasi ayağına yönelik olarak söylediğini Deniz Baykal hafife aldı.
Sahi "ben Ergenekon’un Avukatıyım" lafını kim söyledi, niye söyledi, niçin hala söylemeye devam ediyor?
Hala Tuncay Güney’e yalancı diyebilirmiyiz?