BİR ÇUVAL İNCİR
Anayasanın 14.maddesi "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri , Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz
Anayasa Hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere , Anayasa ile tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz" diyor.
Anayasa’nın 83.maddesinde ise "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden , Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden , o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvlekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır Cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14.maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.Ancak bu halde yetkili makam hemen ve doğrudan doğruya TBMM sine bildirmek zorundadır.
TBMM üyesi hakkında , seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır., üyelik süresince zaman aşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
TBMM sindeki siyasi parti guruplarınca, yasama dokunulmazlığı ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz"
1982 Anayasa’sı güvenlik kaygıları ile oluşturulmuş bir metin. O sebeple siz bu metni okuduğunuzda, sürekli olarak metni oluşturanların silahlı gölgesini hep üzerinizde hissediyorsunuz.
Türkiye’de batılı örneklerinde olduğu gibi Milletvekillerinin dokunulmazlıkları var. 1982 Anayasasının kabulünden önce Milletvekili dokunulmazlığı daha "mutlak" bir nitelikte iken güvenlik endişesi ile buna bazı sınırlamalar getirilmiş.
Buna göre bir Milletvekili,
1-Ağır Cezayı gerektiren suçüstü halinde bir eyleme katılmış ise,
2-Seçimden önce işlenmiş olmak koşulu ile Anayasa’nın 14.maddesinde sayılan, Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerden birisi ile suçlanmakta ise soruşturulabilecek, yargılanabilecek.
İşte bu maddelere dayanarak şimdi DTP li 5 Milletvekilinin ifade vermek üzere Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesine gitmeleri isteniyor.
Talep TBMM si Başkanlığına ulaştıktan sonra, sanıyorum Başkanlık bu hususu Milletvekillerine ulaştırmış. Durum basına yansıdı.
Mesele eni konu tartışılmaya başlandı.
Milletvekileleri bizim yasama dokunulmazlığımız var, bu durumumuz sona erinceye kadar biz ifade vermeye gitmeyiz ve bunda kararlıyız,Mecliste bizim durumumuzda olan çok sayıda Milletvekili niye ifade vermeye gitmiyorlar? (Evet Mecliste yasama dokunulmazlığının kaldırılması istenen çok sayıda Milletvekili var. Hatta geçen dönemde "Hırsızlık" suçlaması ile yasama dokunulmazlığının kaldırılması istenen vekil vardı. Ama TBMM sinde siyasi suç isnadı ile dokunulmazlıkları kaldırılması istenen DTP lilerden başka vekil yok)
Meclis Başkanı Köksal Toptan bey, kamuoyuna olayın yansımasından sonra yaptığı bir çok açıklamada, vekiller için büyük hassasiyet gösterdiğini ortaya koydu. Hatta,
"Allah biliyor,bu olayın büyük bir soruna dönüşmemesi için canla başla çalışıyorum, ben Milletvekillerinin hiçbir şekilde Meclis içerisinden alınıp götürülmesine imkan vermiyeceğim, ama, Mahkemenin, şahısların "ihzaren" celplerine dair verdiği karar, Polisler tarafından Meclis dışında uygulamaya konulması halinde yapabileceğimiz bir şey yok, burada İç İşleri Bakanlığına da önemli bir görev düşüyor" dedi.
Yani İç İşleri Bakanı Emniyet Genel Müdürüne, o da Ankara’daki Emniyet birimlerine Mahkemeden gelen ihzaren/zorla/celp yazısını görmezden gelin , bu insanları yaka paça alıp götürme konusunda bir işlem yapmayın diyecek/mi? Tabii emirler her zaman yazılı olmaz. Bazen böyle durumlarda sözlü olarak yapılacak bir uyarı da anlam ifade eder.
Polisler Meclis dışında vekillerin adresine gider, kapıyı çaldık, bulamadık, müzekkerenin gereğini yerine getirmek mümkün olmamıştır der ve böylece Talimat Mahkemesi olan Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi müzekkereyi iade eder.
Peki sorun çözülür mü?
Hayır çözülmez. Çünkü bu insanlar sürekli olarak Diyarbakır’a gelip gidiyorlar, Uçaktan inişlerinde 15 yıl önceki manzara yaşatılabilir. Böyle bir durum gerçekten şu anda yürüyen barış çabalarına da önemli bir darbe vurur. Al başına iş. Biz Selahattin Demirtaş’ın "yakında Sayın Başbakan ile Ahmet Türk görüşecekler haberini /UMUTLUYUM, BAŞARACAĞIZ/ diye manşetleştirir iken, şimdi Milletvekillerinin yeniden yaka paça Mahkemeye götürüleceklerine mi tanık olacağız? Böyle bir durumu gerçekten hiç birimiz kaldıramayız.
Şimdi dönüp yeniden şu Anayasa’ya bakalım. Gerçekten çelişkiler ile dolu.
Milletvekili iken siyasi bir suç isnadına maruz kalan kişi, soruşturulamıyor, ifadeye çağrılamıyor, hakkındaki davaya dönem sonuna kadar ara veriliyor da, Milletvekili seçilmeden önce aynı isnada maruz kalan neden soruşturuluyor? Bu büyük bir çelişki değilmi?
Diyelim ki, A şahsı Milletvekili seçilmeden siyasi bir suçlamadan ötürü yargılandı ve Mahkumiyet kararı verildi. Bu karar Milletvekilliği süresi sona ermedikçe infaz edilebiliyor mu? hayır.
Peki derdimiz nedir? Niye kendimize problem çıkarmakta üzerimize yok, bir türlü anlamıyorum.
Ben DTP li 5 Milletvekilinin "bizim yasama dokunulmazlığımız var, o nedenle ifade vermeye gitmeyiz" beyanlarını,TBMM sinin hukukunun bir anlamda korunması olarak görüyorum.
Tabii şimdi birileri çıkıp "yapılanlar" da yasalara aykırı bir durum var mı? Mahkeme işini yapmasın mı? onların kurumlara böyle "kafa tutmalarına" göz mü yumacağız dediklerini duyar gibiyim. Onlara da hak vermiyor değilim ama "Def’i mefasid, celbi menafiden evladır" sözü var.Yani eve üst kat yapacağımıza, bodrumdaki çatlağı tamir etmek daha hayırlıdır. Şimdi alt yapımızda 30 seneden beri oluşan büyük bir çatlak var, bu çatlağı görmezden gelip "şu kişiler, şu zamanda şöyle dedi, böyle dedi" ile uğraşmak gerçekten abes. Çünkü Onların Milletvekili olduktan sonra söyledikleri ile önceden söyledikleri arasında bir fark yok. Belki de sonra söyledikleri "yasalara göre" daha ağır.
Türkiye dağdakilerin bile evlerine dönmeleri için "belki" bir hazırlık içerisinde iken, TBMM sinin bağrında olanları lütfen Mahkeme kapılarına sürüklemiyelim.
Rusların çok hoşuma giden bir atasözleri var. "Akıllı insanlar içerisine düştükleri problemlerden çabuk çıkmayı başarırlar, ama Hikmet Sahibi kişiler bu problemlere düşmezler bile"
Hikmetten vazgeçtik, şimdi aklı kullanma zamanı.
Sayın Mahkeme "sanıkların ifadelerinin alınması için yazılan müzekkereye cevap yok. Gereği düşünüldü. Sanıkların celpleri için yazılan yazı cevabının beklenmesine…." deyip işe yardımcı olamaz mı? Çünkü bu iş için Anayasayı şimdi değiştirmek çok zor.
Ülke barışı için herkesin katkısını beklemeye hakkımız var.