BİZ NELERLE UĞRAŞIYORUZ

Irak merkezi yönetimi ile aramız 4-5 seneden beri gerçekten limoni.

                                                

Maliki ile Sayın Başbakanın yüz yüze görüşmeleri bir türlü sağlanamadı.

İki üç ay kadar önce Enerji Bakanı, Dış İşleri Bakanı gidip geldiler. Alt yapı oluşturuldu. İki ülkenin lideri baş başa görüşeceklerdi. Arada ufak tefek pürüzler vardı. Bunların giderilmesinden hemen sonra bu görüşmenin yapılması planlandı. Ama olmadı. Yine iki ülke liderinin görüşmesi gerçekleşmedi.

Sorunun ana kaynağını teşkil eden Kuzey Irak Kürdistan Bölgesinin petrolünün çıkarılması, bu petrolün Türkiye üzerinden uluslar arası piyasalara pazarlanması çözümsüz kalınca, liderlerin görüşmeleri bir başka bahara kaldı.

O arada Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani hem Türkiye’ye geldi ve hem de Merkezi yönetim lideri Maliki ile görüşmek üzere Bağdada gitti.

Bu görüşmelerde dışa yansıyan konulara bakıldığında, Irak’ın Petrolünün tamamından Kürtlerin Anayasa uyarınca almaya hak kazandığı % 17 lik oran konusunda bir ihtilaf yok. İhtilaf konusu olan, uluslar arası alana pazarlanan Irak petrolünün kontrolünün kimin elinde olacağı hususu.

Çıkarılıp uluslar arası piyasalara veya iç piyasaya arzedilen petrolün miktarı konusunda kimse kimseye güvenmiyor.

Türkiye Kuzey Irak Kürt yönetimi ile yapmış olduğu anlaşma uyarınca, Kuzey Irak Petrolünün satışından elde edilen paranın % 17 sini Kürtlere verelim, geri kalanı ise Merkezi Irak yönetimine verelim, hatta bu para AB liği ülkeleri veya ABD de açılan bir hesaba yatırılsın, siz oradan hakkınızı çekin demişti. Böylece nakledilen petrol belli, elde edilen para belli, sorun ne demeye getirmişti.

İlk bakışta sorunsuz gibi görünen bu teklifi Maliki yönetimi kabul etmedi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere bakıldığında Maliki yönetimi, bu tekliflin sıhhatinden şüpheye düşmüş bulunuyor ki, alınan belli, satılan belli, elde edilen para belli olduğu halde karşı çıkışlarını sürdürdü.

Anladığım kadarı ile Maliki yönetimi Kuzey Irak yönetimi topraklarından çıkarılan petrolün işleme girdiği vanaların başında olmak veya en azından bir temsilcisini bulundurmak istiyor ki, zihninde çıkarılan veya satılan petrolün miktarı konusunda bir şüphe kalmasın. Demek ki bu alan her türlü maniplasyona açık.

Peki aynı şey Merkezi Irak yönetiminin elinde bulunan petrol sahalarından çıkarılıp uluslar arası piyasalara veya iç piyasaya satılan petrol miktarının bilinmesi Kürtler bakımından da geçerli ve önemli değil midir?

Bugüne kadar merkezi yönetimin elinde bulunan petrol sahalarının işletilmesi, petrolün çıkarılıp pazarlanmasında Kürtlerin bir ihtilaf çıkardıklarına, yani o bölgelerdeki petrol vanalarının başında bizim de insanımız bulunsun dediğine tanık olmadık.

Irak merkezi yönetimi hakim unsur olarak kendisinin doğru yaptığına, diğerlerinin ise yanlış hareket ettiğine peşin peşin herkesi inandırmak istiyor.

İşin en önemli taraflarından birisi olarak Türkiye kendi iç sorunları sebebiyle, bu alana zaman ayıramıyor ve bölgemizde, her türlü engele rağmen, bir numaralı ticari partnerimiz olan Irak merkezi yönetimi ile görüşmeler yapılıp sorun çözülemiyor.

Kuzey Irak Kürdistanında 450 e yakın büyük müteahhitlik işinin 140 a yakını Türkiyelilerin elinde.

Sayıları onbinlerle ifade edilen çalışanımız var.

Erbildeki dükkanlarda satılan ürünlerin yüzde doksanı Türk malı.

Ve Erbilde türk mallarına karşı büyük güven var.

Bu ülkeye geçen sene yapılan yıllık ihracat 12 Milyar doları buldu. Almanya’dan sonra en fazla ticaret yaptığımız ülke konumunda.

Irak’ın yaşadıklarına çözüm üretme kapasitesine sahip Türkiye’nin kendi iç sorunlarından başını kaldırıp olan biteni görmemesi/görememesi/her iki ülke insanına karşı yapılan gerçekten büyük haksızlık.

Suriye olayı zaten işin tuzu biberi oldu. Yıllık bazda 8-10 milyar dolar ticaret hacmine sahipken, şimdi kaç kuruşa düştü bu oran bilmiyoruz. Çünkü sıhhatli bir alış veriş yok. Bir iç sızımız olarak sorun her geçen gün büyüyor. Yarın biraz bu konuya değineyim yine.

El ele verdiklerinde hem bölgelerine ve hem de dünyanın çeşitli ülkelerine, hak namına, Allah adına nizamat verme kapasiteli iki kardeş, kafaya kafaya vermişler, üvendireyi bir o yana, bir bu yana çekiştiriyorlar. Yağmur yağmıyor, Tarla sürülemiyor, mahsül alınamıyor. Biz de savrulup duruyoruz.