BM GÜVENLİK KONSEYİNDEN MÜDAHALE KARARI ÇIKMADIKÇA TÜRKİYE SICAK BİR ÇATIŞMAYA ASLA GİRMEMELİDİR

Sayın Mesut Barzani ABD den döndükten sonra Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında hem Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve hem de Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.

Mesut Barzani’nin ziyareti esnasında Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bey ile de samimi sarılmaları dikkatlerden kaçmadı.

Sayın Başbakan Katar’a yapacağı ziyaret öncesinde yapmış olduğu açıklamada, Mesut Barzani ile olan görüşmelerin üç ayağı olduğunu, bunlardan birincisinin Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesinde barınmakta olan PKK nın durum, ikincisi Suriye Meselesi ve üçüncüsü de Irak’ın geleceğinin ne yönde gelişeceği hususları idi.

Türkiye pek tabii yıllardan beri Mesut Barzani’den Kuzey Irak dağlarında ve tabii bazı köy ve şehirlerinde barınmakta olan PKK nın silahlı faaliyetlerine son vermesini istiyor ve bu konuda çaba harcaması üzerinde duruyor.

Kuzey Irak’ta barınan PKK unsurları, oradan aldığı lojistik destek ile Türkiye topraklarına giriyor ve eylem yapıyor, fırsatını bulduğu anda da yeniden Irak’a dönüyor.

PKK unsurları Kuzey Irak Kürt yönetiminden gerekli desteği almasa, bir başka ülkeye gelip eylem yapması yol kesmesi, karakol basması söz konusu olamaz.

Aslında böyle bir durumu Afrika ülkeleri hariç, modern anlamda teşkilatlanmış olan ülkelerin hiçbirisinde artık görmüyoruz.

Çünkü batılı zihniyet, insani temel hak ve özgürlükler konusunda bir ülkeden bir takım taleplerde bulunanların bu isteklerini silah zoru ile gerçekleştirmelerinin artık mümkün olmadığı noktasına evrilmiş bulunuyor.

Üstad Bediüzzaman yıllar önce “Medenilere galebe ikna iledir” diyerek noktayı koymuş ve böylece bir ülke sınırları içerisinde müesses düzeni o ülkenin insanları silah zoru ile yıkmaya çalışıyor ise, bunda muvaffak olmasının kolay kolay mümkün olmadığını bir anlamda ihtar etmiş.

Mesut Barzani’nin ABD dönüşü Türkiye’yi ziyareti ve bu ziyaret sonrasında hem Mesut Barzani’nin ve hem de Sayın Başbakanın açıklamaları oldukça dikkat çekti.

Bunları şöyle sıralayalım.

1-Mesut Barzani bu defa hiç olmadığı kadar bir sertlikte, PKK ya silah bırakmasını, çünkü artık silah ile bir yere varılmasının mümkün olmadığını hatırlattı.

2-Mesut Barzani bunun da ötesinde kendi egemenlikleri altında bulunan topraklarda PKK nın silahlı faaliyetlerine izin vermeyeceklerini ve bununla mücadele edeceklerini açıkladı.

3-Mesut Barzani bu arada Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi ile İstanbul’da görüştü ve Haşimi’nin kısa sürede Erbil’e döneceği konusunda açıklamada bulundu.

4-Sayın Başbakan PKK nın silah bırakması halinde Türkiye’nin operasyonlara son vereceğini söyledi.

5-Sayın Başbakan bu açıklamaları esnasında birden bire Irak’ın bölünmesinden “rahatsızlık” duyacaklarını ifade etti.

6-Suriye konusunda Mesut Barzani ile benzer görüşleri paylaştıklarını belirtti.

Ben Mesut Barzaninin bu ziyaretinin  şimdiye kadar yapılanlardan çok farklı bir anlamının bulunduğunu, yukarıdaki bilgiler ışığında düşünmeye başladım.

a)Mesut Barzani ABD ziyaretinde PKK konusunda Türkiye’nin görüşlerine benzer bir takım fikirlerin ifade edildiğine tanık olmuş olabilir.

b)ABD nin Irak Başbakanı Nuri El Malikinin İran ve Suriye ile ilgili Şii yakınlaşmasından pek haz almadığı belirlenmiştir.

c)ABD, Suriye’de Esed yönetiminin son bulması yönündeki çabalarının başarıya ulaşması için Türkiye’nin olmaz ise olmaz desteğine ihtiyacı bulunduğunu görmüş ve bunu Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton tarafından açık seçik dile getirmiştir.

d)Türkiye, ABD nin Suriye çıkışında başarılı olması için sağlayacağı desteğe karşılık PKK kartını öne sürmüş ve bir anlamda ABD nin himayesinde bulunan Irak/Kürt yönetiminden/ bu konuda gerekli desteğin verilmesini talep etmiştir.

e)Bu arada Sayın Başbakan şimdiye kadar olduğundan daha esnek bir şekilde Irak’ın bölünmesinden rahatsızlık duyacakları konusunda açıklamada bulunmakla, Başbakan Nuri El Maliki’ye biri kroşe sallamış, Irak’ın bölünmesini asla kabul etmeyiz ve buna destek olmayız noktasından, Irak’ın bölünmesinden rahatsızlık duyarız, yani bu konu bizi fazla ilgilendirmez, bölünür ise bölünsün, biz bölgesinde PKK unsurlarını yok eden Kuzey Irak Kürt yönetimi, Devletleşir ise, biz onlarla gayet iyi geçinir gideriz ikazını yapmıştır.

f)Irak Sünnilerinin temsilcisi Tarık El Haşimi ile kurulan diyaloğ, İran’ın önderlik ettiği şii bloklaşmasına karşılık, Sünni Kartının önemli ölçüde oynanmaya başlandığını gösteriyor.

Zaten Nuri El Maliki bu gelişmelerden oldukça işkillenmiş olacak ki, yaptığı açıklamada Türkiye’nin Irak’a düşmanca davranmaya başladığını ve bölgede lider ülke statüsünü elde etmeye çalışan Türkiye’ye bu girişiminin pahalıya mal olacağını ifade etti.

Anlayacağınız işler gerçekten arapsaçına dönmeye başladı.

Bundan tek çıkış yolunun hangi saik ve gerekçe ile ilgili olur ise olsun, Türkiye’nin bölgesinde sıcak bir çatışmaya girmemesidir.

Aksi gibi Türkiye savaş veya savaş gibi algılanacak(Suriye’de tampon bölge oluşturulmasına fiilen katılmak) şekilde bir tezgahın içerisine girer ise, dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olma tehlikesi ile karşılaşır.