BOSNADAN KOSOVADAN ÇEKİLMEK Mİ

Avrupa Birliği dönem Başkanlığının 1.Ocak.2012 den itibaren 6 ay süreyle Kıbrıs Rum Yönetiminin eline geçmesi sebebiyle, Bosna’da bulunan Avrupa Birliği Ordularının Komutasının da Rumlara geçeceği biliniyor.

Bosna ve Kosova’da bulunan Avrupa Birliği Ordularının Komutasının Rumlara geçmesi ile buralarda bulunan Türk Askeri ve Polis gücünün Türkiye tarafından geri çekileceği ifade ediliyor.

Türkiye buralara Rumların paşa gönlü rahat olsun diye gitmedi.

Bosna ve Kosova bizim tarihsel kimliğimizin, iman ve inancımızın birer parçası.

Buralarda yüzbinlerce soydaş ve dindaşımız yaşıyor. Bu insanlar inanın bizden daha çok 600 yıllık şanlı tarihimizin dilini, dinini, örfünü, kültürünü, adetini öz benliklerinde yaşatıyorlar.

Avrupa Ordularının yönetimi 6 ay süreyle Rumların eline geçmesi sebebiyle Asker ve Polisimizin Bosna’dan, Kosova’dan çekilmesi yönünde alınacak bir kararın çok iyi düşünülmesi lazım.

Bir taraftan Rahmetli Aliya İzzet Begoviç’in ebedi istirahatgahının bulunduğu toprakları ve diğer taraftan Mostar Köprüsünü ve hepsinden önemlisi Bosna ve Kosova’nın ar, haya ve namusunu kimlere terk edeceğiz?

Oralardaki birliklerin yönetimi kimin eline geçmiş olursa, olsun,bizim Asker ve Polisimiz şimdiye kadar yaptığı gibi kendisine düşen görevleri yerine getirir, o kadar.

Hoş adamların gelip bizimkilere şınav çektirecek hali yok ya.

Aman gözünüze kurban olayım, bir yanlışa sebebiyet vermeyin.

ERMENİLERDEN ÖZÜR

Geçen gün akşam saatlerinde eve giderken Moral FM de Kemal Gülen beyin bir zatı muhterem ile Ermeni meselesi üzerine röportaj yaptığını dinlemeye başladım.
Bu zatı muhterem aynen şunları söylüyordu.

“Evet 1915 tarihinde Osmanlı topraklarında bir Ermeni faciası yaşanmıştır. Biz o günün deyimi ile buna soy kırım demesek bile , Ermeni vatandaşlarımızın tehcir sırasında büyük acılara maruz kaldığını biliyoruz. Bu konu her geçen gün giderek başımızı ağrıtıyor ve dünyanın birçok ülkesi ile yaka paça oluyoruz. Fransızlar bu meselede 2001 yılında bir karar aldılar ve Osmanlı’nın Rumlara soykırım uyguladığını Meclislerinde kabul ettiler. Sarkozy yönetimindeki Fransa Ulusal Meclisi, şimdi de Ermenilere soy kırım uygulanmamıştır diyenleri 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezasına çarptıracağı hususunda kanun çıkardı. Biz bunlara karşı çok büyük mücadele veriyor ve enerjimizi tüketiyoruz. Yapılması gereken şey şudur, çıkarsınız Ermenilerden özür dilersiniz, sorunlar çözülür” deyince Kemal Bey, “peki özür dilemek her şeyi çözecek mi” diye sordu. Zat, “Evet çözer” dedi.

Kemal bey ya bizden toprak isterlerse, ya bizden tazminat talebinde bulunurlarsa” diye sordu.

Beyefendi “ Devletler zor kuruluşlardır. Ceberruti tarafları vardır. Zorla kurulmuşlardır, savaşla alınmışlardır. Bu defa senin de gücün yetiyor ise, gelir zorunu kullanır, istediğini almaya çalışırsın” dedi.

Bu esnada benim de içim içimi yiyor, acaba Kemal Bey “bu iş niye olmuş, niye mileli sadıka olan insanlar bir anda tehcire maruz kalmışlar, bir başımıza bizim çıkıp geçmiş olaylarla ilgili özür dilememiz yeterli mi, onların da yaptıkları sebebiyle bir özür dileme borçları yokmu” diye soracak mı diye beklerken,

Kemal bey çok şükür buna benzer sorular sordu. Fakat beyimiz “çok haklısın, bu özür dileme işi karşılıklı olmalı, başka türlü sorunlar çözülmez” demedi.

Türkiye özür dilesin dedi de başka bir şey demedi.

Bizim insanımız gerçekten biraz saftorik.

Başka yerlerde değil, sırf Van ilinde katledilen Müslüman ahalinin hesabını sorsak bu iş için yeter.

Artık Erzurumu, Erzincanı Karsı bir tarafa bırakıyorum.

Bu mileli sadıka olan insanlar niye Van ilinde 30-40 bine yakın insanı katletmişler. Bunun ismi ne oluyor? Katliam mı, soy kırım mı diyeceğiz, ne diyeceğiz.

Zahir “bu topraklarda Müslüman ahali çoktur, 30-40 bin kişinin bir anda öldürülmesi soykırıma girmez, kökü ne de olsa bizde mi diyeceğiz” ?

Şaşıp düşüp de içimizden birileri tek taraflı özür dilerse, kadayıfın kızarmayan tarafı kalmaz, bu işin kanlı şerbetini başımıza dökmüş oluruz. Göz gözü görmez hale gelir/iz.