BU ANT’I İÇİN VALLAHİ YEMİN SAYILMAZ

Süheyl Batum CHP sini tam anlamı ile kilitledi. Hani bizim Anteplilerin bir lafı vardır. "Ağzını büzüşünden onun zaten Ömer diyeceği belliydi" derler.

Süheyl Batum’un CHP sine gelişinden önce Ergenekon davası ile ilgili söylemlerine bir bakın. Ergenekon’un siyasi bir dava olduğunu, Ak Partinin muhaliflerini bastırmak amacıyla polisle işbirliği yaparak davayı organize ettiğini söylediği zamanlar bile oldu.

O nedenle Batum, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in hazırlamış olduğu darbe günlüklerini, Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz, Oraj, Şuga darbe planlarını ve bütün bunların organize edildiği İstanbul 1.Ordu Komutanlığındaki hazırlıkları, sesli görüntüleri hiçbir zaman görmedi.

Bu Planların Ordu tarafından her zaman yapıldığını, Rutin çalışmalar olduğunu ve asla bir darbeye hazırlık anlamına gelmediğini ifade etti.

Ordunun, daha önce yaptığı darbeler ile ilgili olarak ne tür hazırlıklar yapıldığı ve buna ait belgelerin nerelerde saklandığına dair cahilliğimizden!!! İstifade ederek, gelişmeleri, AĞABABALARININ YAPTIĞI GİBİ RUTİN!!! İşler diye bize yutturmaya çalıştı.

Ümraniye’de, Eskişehir’de, Poyrazköy’de, Zir Vadisinde(Ankara) Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen darbe silahlarını ve darbe hazırlık evrakını görmeyin, ne var bunda demeye getirdi.

Süheyl Batum bu konularda yırtınırcasına savunması ve göğsünü siper edişi ile Ergenekondan yargılanan iki isim Milletvekili olarak gösterildi. Bütün bu olan bitenleri sadece Süheyl Batuma yüklemek haksızlık olur. Çünkü CHP nin eski genel başkanı Baykal, Ergenekon’un Avukatı olduğunu söylemiş, şimdiki Genel Başkan Kılıçdaroğlu da, neredeymiş bu örgüt, söyleyin gidip üye olacağım demişti.

O açıdan,

Ergenekon Örgütünün basın ayağından Mustafa Balbay, Üniversite ayağından Prof Dr Mehmet Haberal’ın CHP listelerinden Milletvekili adayı gösterilişleri simgesel değildir.

Hele işin içerisinde, bu ülke insanının sağduyusunu inanılmaz biçimde maniplasyona tabi tutup istismar eden Demirel gibi bir Üstadı Azam da olduğuna göre, gerçekten bir koyup, bin düşünmemiz lazım.

CHP si REDDİ MİRAS YAPMAYA DEVAM EDİYOR. O HALA BU MİLLETİN OSMANLIDAN TEVARÜS ETTİĞİ DEĞERLERLE BARIŞIK YAŞAMAYI İÇİNE SİNDİREBİLMİŞ DEĞİL.

Şimdi bu iki kişi cezaevinden tahliye edilmediler diye, CHP si yeri göğü biri birine katıyor. TBMM sine gelip ANT içmiyor. Ne var bunda, gelip bir bardak su içer gibi o sözleri tekrarlamanızın, YEMİNLE söylüyorum, size bir zararı yok.

Hadise seçilmiş olan iki kişinin TBMM sine gelip ant içmemesi  ile kayıtlı değil. Aslında sorun da o değil.

Asıl sorun ve bu çerçevede verilen mücadele; bu iki kişi aracılığı ile örgütü işlevsiz kılmak ve gözden düşürmektir. BUNDAN SONRA BİR ŞEKİLDE İKTİDARA GELME ATRAKSİYLONLARINDA, ONLARIN YENİDEN YAPILANMASINI TEMİN ETMEKTİR.

Askerlerin bugüne kadar yaptıkları darbelerde sivil darbecilerden nasıl da istifade ettikleri gün gibi aşikar hale geldi bu davalarla. Gözümüzü iyice açmamızı sağladılar.

Bu bakımdan o cenahın kalemşorları şu andaki iktidarın gerçekten yabancısı olduğu bir zihniyeti, yani "sivil dikta rejimi" oluşturmak istiyorlar yaftasını çok kolay biri şekilde onlara yamamaya çalışıyorlar.

Sivil dikta rejiminin ne anlama geldiğini uygulamaları sebebiyle çok iyi bilen bu beyler, giydikleri askeri kıyafetlerin cezaevine konuluşları sırasında üstlerinden alınması sebebiyle, cascavlak ortada kaldılar.

Bu iki kişi tahliye olsa bile Milletin yüzüne bakacak halleri yoktur.

Yine bunlar veya Süheyl Batum gibi hempalarının davayı TBMM si zeminine taşıyarak sulandırmaları asla mümkün değildir.

Bu milletin yaptığı mükemmel seçimin gözden düşürülmesine fırsat verilmemeli.

                          MEHMET HATİP DİCLE KARARI

Anayasa Mahkemesi Mehmet Hatip Dicle’nin yaptığı başvuruyu, yetkim yok diye reddetti.

Yeminle söylüyorum Türkiye’nin işlerine hiç aklım ermiyor.

Anayasa değişti ve böylece Anayasa Mahkemesinin Türkiye Mahkemelerinden verilen kesin kararlara karşı, sondan bir önceki başvuru yeri olduğu kabul edildi.

Son başvuru yeri; biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.

Türk vatandaşlarının AİHM sine açtıkları davaların sayısı onbinleri geçmiş bulunuyor. AİHM sözün tam deyimi ile Türkiye vatandaşlarının açmış olduğu davalar sebebiyle tıkanmış vaziyette.

AİHM sinden gelen yoğun şikâyetler üzerine, Türkiye Anayasasında değişiklikler yaptı ve AİHM e gitmeden önce son bir kez Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı tanındı.

Şimdi Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliğinden doğan haklarını görmezden geliyor ve yapılan başvurular için, benim böyle bir YETKİM YOK diyor.

Dakika bir gol bir.

Anayasa Mahkemesi daha ilk ictihadında!!! Kendi kalesine gol attı.

Şimdi Mehmet Hatip Dicle için AİHM sine gitmekten başka yol kalmadı.

AİHM si vereceği kararda, bir de Anayasa Mahkemesinin kararını topa tabi tutarsa, bir daha böyle yapma, bu senin yetkine girer derse…

Göz göre göre eğiliyoruz, hadi bizi düzeltin diyoruz.

Onun için çağdaşlaşamıyoruz, onun için tükürdüklerimizi sabah akşam yalamak zorunda kalıyoruz.