BU BAYRAK GERÇEKTEN ULUSALCILARA BIRAKILMAMALI

İçimde ulusalcıların Bayrağımıza karşı oluşturdukları ukdeyi Sayın Başbakan bir dokunuş ile çıkardı.O Bayrakları katlayıp evinizin bir köşesine bırakmayın, götürüp balkonlarınıza asın dedi.

Bundan böyle de bu söylemine devam etmesi lazım.

Gençlik yıllarımızda inançlı kesimlerin en önemli simgesi Bayrak’tı. Çünkü Ay Yıldızlı Al Bayrak vatanı için, milleti için şehit olanların yerlere seylap seylap dökülen kanlarına, semadaki ay ve yıldızın yansıması ile teşekkül edip bütünleşmiş, bir Şehadet Alemi idi.

Dünya insanlığına 6 asır boyunca  ilayı kemiletullahı öğretmek için yola çıkan, Osmanlı Toprakları içerisinde oluşmuş milleti merhumeye karşı, inlerinden sökün eden batılı müstevliler, tarihlerinin en önemli haçlı seferini gerçekleştirmiş ve bu milleti dört bir yanından budayarak, adeta yerinden kalkmaya cesareti olmayan alil bir varlık haline getirmişlerdi.

Ancak aşağıda önemine binaen dizelerini yeniden yeniden okumak zorunda olduğumuz İstiklal Marşı ruhunun harekete geçmesi ile işgal altındaki vatan topraklarının önemli bölümü kurtarıldı.

Batı Trakya yunanlılarda kaldı.

Irak diye bir devlet oluşturuldu.

Misaki Milli sınırları içerisinde olan Musul ve Kerkük, İngilizlerin baskısı ile, daha sonra görüşmeler yolu ile çözüm bulunması amacıyla, durduk yere elden çıkarıldı ve güneyde kurulan Irak Devletine bırakıldı.

Suriye, Ürdün ve Hicaz adı altında yeni ülkeler teşekkül ettirildi.

Anadolu tamamen işgal altında idi. İşte buna tahammül edilemezdi. 6 Asır boyunca dünyaya nizamat veren ülkenin evlatları, tarihin ender kaydettiği bir şahlanış ile işgali sonlandırdı. Bu esnada milyonlarca evladını toprağa veren milleti merhumenin damarlarından akan kan, gökyüzündeki ay ve yıldız ile birleştiğine insanlar şahit oldular ve bu bayrak öyle tecessüm etti.

İstiklal harbine iştirak etmiş Mehmet Akif Ersoy Merhumun, o günleri anlatan şiiri, daha sonra 12 Mart 1921 tarihinde TBMM sinde tüm milletvekillerinin oybirliği ile İstiklalimizin Marşı olarak kabul edildi.

Bu şiirin elbette bir benzeri zor yazılır, Allah bu türden bir “Nalan”ın, bizi Bülbülü yapmasın. O günler bir daha geri gelmesin.

Şiirin en önemli vurgu yaptığı nesnelerden birisi şafaklarda yüzen al sancaktır, Nazlı Hilalin çehresini bir daha çatmamasıdır.

Ve en son mısrada, şafaklar gibi nazlı hilalin hep dalgalanması istenmekte, milleti temsil eden bayrağın buna hakkı olduğu anlatılmaktadır.

Şiirde bir iki yerde geçen “Irk” kelimesini, kendisi de aslen Arnavut olan Mehmet Akif Merhumun, bugünün ulusalcılarının öne çıkardıkları gibi Türk ırkını kast etmediği çok açıktır.

Milletler tarihinde bu kadar hisli şiirler, çekilen sıkıntıların İman ve İnançla bezenmesi halinde ancak yazılır. Ama böylesine mükemmel bir “yakarışın” nasıl oldu da bu kadar kötü bir bestesi yapıldı ve bu beste hala niçin olduğu gibi muhafaza ediliyor, anlamak asla mümkün değil.

Şimdi O şiiri yazalım, ardından ekleyeceğimiz bir iki cümle daha olacak.

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı:Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli-Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Biz bu şiiri ve şiirde geçen Ay Yıldızlı Al Bayrağı yıllar yılı, din ve diyanetle kavga eden insanlara karşı sarsılmaz bir “Alem” olarak muhafaza ettik.

Adeta bir vecd ile rüzgarına dokunulmasına müsaade etmez iken, o düşünceye karşı olanlar bayrağı çoğu kez bulunduğu yerden indirip ayaklarının altına alıyorlardı. Ve o bayrak bulunduğu yerden inmedikçe emellerine ulaşamayacaklarını düşünüyorlardı.

Ama ne oldu ise, özellikle Ak Partinin iktidara gelmesinden sonra birden bire bayrak el değiştirdi ve Cumhuriyet Mitinglerinde ulusalcıların en önemli simgesi haline geldi.

Milletin malı olmaktan çıkarılıp, bir ırkın simgesi haline getirildi.

Milletin birlik ve dirliğini temsil eden bayrağın bu şekilde kullanılması, toplumu ayrıştırmak ve yeni bir bölücülük yolunun açılmasına sebep oldu.

Sanki Mehmet Akif Ersoy Merhumun İstiklal Marşında sözünü ettiği “mana”nın ve “ruh”un sahipleri bu sergerdelermiş gibi algılandı.

Oysa onlar İstiklal Marşısın ve o marşın en önemli simgesi Ay Yıldızlı Al Bayrağın cisme büründüğü, Bu Ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde inlemeli, manasından o kadar uzaklar ki.

İşte dün Ak Partinin İstanbul Mitinginin sonunda Sayın Başbakan bu hususu çok iyi görmüş olacak ki, bakın ey Sevgili İstanbullular, o elinizde bulunan Bayrağı sakın katlayıp evin bir köşesine koymayın, götürün evinizin balkonuna asın dedi.

Evet bence de şehit kanları ile yazılan bu bayağın, onu muhafaza edecek imani ve İslami yapıyla ilgisi olmayan ulusalcılara bırakılmaması lazım.