BU BİR VAHŞET DEĞİL Mİ?

10 gün önce Elazığ da Askeri bir garnizonda el bombasının kazaen patlaması sonucu 4 askerin hayatını kaybettiği haberi basına yansıdığında, bu işte bir bit yeniği var dedim. Hele hayatını kaybedenlerden birisinin Diyarbakır’lı olduğu söylenince kuşkularım iyice arttı.
Evde söylenip durdum.
El bombası kaza sonucu nasıl patlar,
Bu bombanın pimi çekilmeden patlaması mümkün mü?
Hadi bir an için diyelim pimi çekildi, uzak bir mekana atılmadan patlaması söz konusu olur mu?
Hem niye 4 askerin yanında bu iş gerçekleşiyor?
Yoksa birisi intihar bombacısı gibi davranıp, kendisi ile birlikte etrafındakileri imha etmeye mi karar verdi?
Sorular, sorular.
Dur bakalım altından ne çıkacak derken, Taraf Gazetesi yine işin peşine düştü ve asıl bombayı patlattı.
Sabah 05.00- 07.00 nöbetinde Asker bulunduğu İbrahim Öztürk uyumuş, nöbetçi çavuş el bombasını alıp sabah 09.30 uyanan Teğmen Mehmet Tümer’e vermiş.
İbrahime el bomban nerede diye sorulmuş , o da sağına soluna bakmış, el bombasını bulamamış, komutanı el bombasını çıkırtıp göstermiş, böylece onun uyuduğu tespit edilmiş.
Bundan sonraki uygulamalar gerçekten ibret verici ve insanın kanını donduran cinsten.
İbrahim’e el bombası veriliyor, mandalına bas deniliyor ve pimi çekiliyor.
Bu şekilde tutarsan hayatını kaybetmezsin, yoksa ölürsün deniliyor, konutanı tarafından.
İbrahim birkaç defe yalvar yakar komutanına gidiyor, bombanın pimini yerine takmasını istiyor, ama mümkün değil, adam pimi takmadığı gibi, birde git mevziine bekle diye kovuyor.
İbrahim yalvarıyor , "komutanım terhisime 2 ayım kaldı, ailemin tek çocuğuyum, bizi öldüreceksin, yapma ,lütfen pimi yerine tak dediği halde , bir türlü Komutanını!!! İkna edemiyor.
Elinde pimi çekilmiş el bomması ile İbrahim mevzi mevzi dolaşıp, el bombası pimi arıyor. Mümkün değil bulamıyor.
Düşünün saat 09.30 da pimi çekilmiş el bombası eline verilen İbrahim tam bu şekilde 2 saat oradan oraya dolaşıyor. Saat 11.30 geldiğinde son bir güçle bir başka mevzideki arkadaşlarının yanına gittiğinde, 2 saat süre ile çektiği can korkusu, terleme ve titremeden, takatı kesiliyor, el bommasının mandalı elinden kayıyor ve orada 4 asker arkadaşı ile birlikte hayatını kaybediyor.
Pimi çekilmiş el bombasını İbrahim acaba neden uzaklara fırlatmadı, yoksa bu tür el bombalarının pimi çekildikten sonra eliniz mandalın üzerinde ise zaten bir şey farketmiyor mu? bunu teknik olarak bilemiyoruz.
Ama işin ahlaki yönünü, insani yönünü gayet iyi biliyoruz.
Bu yapılan bir vahşettir, korkunç bir cinayettir.
Komutan kılıklı adam Askeri makamlara verdiği ifadesinde, ona bir ders vermiş olduğunu söylüyor.
Evet İbrahim’e öyle bir ders verdin ki? Hepsini bir anda unuttu.
Beynini parçaladın.
Münevver Karabulut cinayetinde yaşanan ne ise, bu işte yaşanan da odur. Münevver’in testere ile başı kesilirken çektiği acı ne ise, elinde 2 saat boyunca pimi çekilmiş el bombası ile dolaşan ve kendisi ile birlikte 4 kişinin hayatı sönen İbrahim’in durumu da odur.
Bu andan sonra basın bu olayın da peşine düşmeli.
Bunları yapanlar insan olamaz. Başka hiçbir varlığa da onları benzetemiyorum. Çünkü bu tür benzetmeler, masum o yaratıklar için de bir hakaret olur.
Mehmet Tümer isimli komutan bozuntusunun eylemi TCK’nu 21 nci maddenin göndermesi ile TCK’nun 81. maddesine aykırı davranıştır. Olayda dört ayrı kişinin hayatının kaybına "olası kast"ile sebebiyet verdiğinden asgari alması gereken ceza 100 yıl hapis cezasıdır.
Şehit düşen bu Asker ailelerinin Komutan! Mehmet Tümer ile  Milli Savunma Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma haklarının olduğu unutulmamalıdır.
Biz zaman zaman, Muvazzaf askerlerin neden bu kadar yersiz ve acımasız bir şeklide eylem ve olaylara karıştıkları hususunun Türk Genelkurmay Başkanlığı tarafından irdelenmesi lazım ve bunu en iyi yapacak komutan da Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dur dediğimizde, amacımızın asla orduyu töhmet altında bulundurmak olmadığını hep ifade ediyoruz.
Etik anlamda Orduda büyük problemlerin yaşandığını kabul etmez ve ona göre manevi boşluğu dolduracak tedbirler almaz isek,emrindeki Askerlere Nazi muamelesi yapan ve Komutanlarını öldürmeye azmetmiş, genç insanların(subayların!!!)  hezeyanları ile karşılaşırız.
Ben bir süre önce General seviyesindeki komutanlarını öldürmeye karar vermiş olan ve çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanan subayların, neden böyle şeylere kalkıştıklarını, amaçlarının ne olduğunu gerçekten öğrenmek isterdim.
Bu garip durumları Genelkurmay Başkanlığı elbette masaya yatırıyor ve problemlerin kaynağının ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordur diye düşünüyorum, düşünmek istiyorum.
Hele bu son cinayet/vahşet/e sebebiyet veren kişinin bir an önce Mahkemeye çıkarılacağını ve hakkettiği cezaya çarptırılacağının açıklanmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ha bir de o el bombası merhum İbrahim Öztürk’e Diyarbakır’lı olduğu için bilinçli mi verildi? Yolundaki ilk düşüncemdeki sıkıntımı niçin gideremediğimi, şimdi daha iyi anlıyorum.